Ana Akım Medya Yerlerde Sürünüyor

Buradan hareketle, bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı da olarak; ülkemde yaşanan bunca olumsuzluk varken ve nedenleri orta yerde dururken; demokratik bir ülkenin olmazsa olmazı; yasama-yürütme-yargı erkleri anlamsız bir hal almış, tek elden-tek kişi tarafından kontrol ediliyorken, ödül veren Demirören Medya Grubu’nun da dahil olduğu, medya tekelleşmiş, taraflı ve bağımlı, iktidarın sesi olmuşken...

Ana Akım Medya Yerlerde Sürünüyor

Yakın geçmişte, ana akım medya olarak değerlendirilen Hürriyet, Milliyet, Sabah Gazeteleri ve TRT, ATV, Kanal D, Star gibi Televizyon Kanallarının okunurlukları, izlenirlikleri, görünürlükleri ve önemlisi güvenilirlikleri, siyasi otoriteler tarafından belirgin biçimde yönlendirilmeleri ile birlikte hızla düşüş gösterdi. Bu kuruluşların ürettiği ürün ve hizmetlerde de hızla büyük bir “kalite” düşüşü de yaşanıyor (bkz: https://www.nefes.com.tr/utanc-tablosu-turkiye-basin-ozgurlugunde-son-siralarda-32026). Bu kanallardaki birçok haber içeriklerinin yanlı, teyit edilmemiş, hakikatleri yansıtmadığı, birçok duayen-akademisyen gazeteci ya da uluslararası uzmanlık kuruluşları tarafından raporlandı (bkz: https://oad.org.tr/blog/2024-medya-ozgurlugu-izleme-raporu/). Haberlerinde, yazılarında giderek nefret söylemine varan, pespayeleşen bir dil kullandığı da birçok saygın medya kuruluşlarının raporlarında belgelendi (bkz: https://hrantdink.org/tr/asulis/yayinlar/72-medyada-nefret-soylemi-raporlari).  

10-15 yıl önce, geleneksel basın-yayın kuruluşları, iyi kötü basın yayın dünyasını belirleyen “ana-akım medya” kuruluşları olarak değerlendirilirken, artık bu kuruluşların halk içindeki etki alanları hızlı bir biçimde düştü, tiraj ve izlenme kayıpları yaşandı. Basın-yayın alemindeki bu kayıplarla birlikte, gazetecilik yapanlar, işlerinden çıkartıldı. Devam eden gazetecilerin ise yaşam standartları bir hayli düştü (bkz: https://www.izgazete.net/basin-calisanlari-icin-kritik-2025-raporu-yayin-organlari-kepenk-indirmeye-basladi).   Siyasal iktidarın dezenformasyon makinalarına dönen bu “ana akım medya” kuruluşlarının karşısında gerçekleri vurgulayan-anlatan gazetecilik çabası,  artık bir cesaret işi, gazetecilik mesleği artık hak temelli gazetecilik olarak anılmaya, gözaltı ve hapisle birlikte,  yaşam hakkı ihlallerine varan ağır bedeller karşılığında yapılmaya başlandı (bkz: https://cgd.org.tr/raporlar/).

2025 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye bu yıl bir sıra daha gerileyerek 180 ülke arasında 159’uncu sırada yer aldı. Türkiye’nin yer aldığı sıralama ''çok vahim'' kategorisinde... Türkiye, 2002 yılında 99. sıradaydı, 2016’da 151, 2017’de 155, 2018 ve 2019’da 157’inciliğe kadar gerilemiş, 2020’de 154, 2021’de 153, 2022’de 149, 2023’te 165, 2024’te 158. sırada gösterilmişti...
Türkiye sıralamada, Ruanda, İsrail'in arkasında... Eritre, Kuzey Kore ve Çin'in önünde!

Bu gelişmenin temel nedeni olarak, basın yayın kuruluşlarının sahiplerinin iktidarla kol kola giren büyük parababaları olması ve hızla otoriterleşen siyasi iktidara teslim olmaları ve üstlerindeki yoğun baskıya ses çıkarmamaları gösteriliyor…

İşte tam Türkiye’de basın-yayın kuruluşlarının iktidar partisinin elinde oyuncak olmaları,  İngiltere’de mukim bir kadın hukukçu tarafından layıkıyla protesto edildi: Avukat Sibel Özçelik, Demirören Medya Grubu’nun En İyi Hukukçu ödülünü reddetti.

Demirören Medya Grubu’nun 10. Dijital Dünyanın Enleri; “İngiltere’nin En İyi Hukukçu” ödülüne layık görünen Avukat Sibel Özçelik,  kabul etmediği ödül sonrası yaptığı açıklamada şunlara değindi.

“Kuşkusuz ki yaptığımız işin birileri tarafından beğenilmesi, ödüle layık görülmesi çok önemli ve değerli. Bu beğeni ve ödüller bundan sonraki çalışmalarınızda sizi daha bir besler ve motive eder. Bu anlamda benim ve ekibimin bu ödüle layık görülmesinden büyük mutluluk duydum. Ancak kişisel duygularımız; mutluluk, başarı, ödül, kariyer gibi kazanımlar nerde, ne zaman ve nasıl olduğuyla da ilgili oluyor çoğu zaman ya da olmalı.

Buradan hareketle, bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı da olarak; ülkemde yaşanan bunca olumsuzluk varken ve nedenleri orta yerde dururken; demokratik bir ülkenin olmazsa olmazı; yasama-yürütme-yargı erkleri anlamsız bir hal almış, tek elden-tek kişi tarafından kontrol ediliyorken, ödül veren Demirören Medya Grubu’nun da dahil olduğu, medya tekelleşmiş, taraflı ve bağımlı, iktidarın sesi olmuş, Kamu Bankalarından alınan haksız kredilerle el değiştirmişken, asli görevi olan kamu yararına habercilik ilkesini yerine getirmiyor, medya patronları ihale peşinde koşuyorken; açlık, yoksulluk, işsizlik bunca yaygınlaştırılmış ve normalleştirilmişken; çocuk tacizleri, kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet günbegün artıyorken; kadın haklarını ve kadın yaşamını güvence altına alan Uluslararası İstanbul Sözleşmesi keyfi bir şekilde ve tek taraflı, bir gecede ve kendi iç hukukuna bile aykırı şekilde sonlandırılıyorken; siyasetçiler, akademisyenler, sanatçılar, gazeteciler, aydınlar keyfi ve hukuka aykırı bir şekilde tutsak ediliyorken böyle bir ödülü kabul etmem; siyasi, ahlaki ve vicdani olarak beni rahatsız edecektir.

Ödül veren medya grubunun niteliği, yayın politikaları ve diğer tüm nedenlerle böyle bir ödülü kabul etmediğimi tüm kamuoyuyla paylaşmak isterim.

İngiltere’de yaşayan bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak benim için en büyük ödül; idealize ettiğimiz, herkes ve her kesim için demokratik, adil, laik, çağdaş ve sosyal bir hukuk devletinin topraklarımızda da hakim kılınmasıdır.

Hak ettiğimiz böyle bir ülke, böyle bir dünyaya olan özlem ve inançla..

Saygılarımla Sibel Özçelik

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış