Bugün (27.07.25) Konakaltındaki Nail Çakırhan Salonunda "Toprağımızı Vermiyoruz" Kampanyasının yeni etkinliklerini planlamak üzere Muğla Çevre Platformu-MUÇEP'in çağrısıyla yapılan toplantıya 35-40 civarında kurum ve kuruluşu temsilen ve bireysel katılımcılarla birlikte 100 civarında insan katıldı. Toplantı, torba yasa hakkında genel bir bilgilendirmenin yanısıra Toprağımızı Vermiyoruz Kampanyası hakkında bugüne kadar yapılanların özetiyle başladı. Kampanya hazırlayıcılarının yanısıra, Belediye'den (İklim Dairesinden) uzmanların (Cihan Dündar'ın) yasaya ve verilmesi gereken tepkilere ilişkin konuşmalarıyla başladı. Ardından Türk Mühendis ve Mimarlar Odası, Tabip Odası, Muçep Meclisleri, başka bir çok STK ve platformun yanısıra siyasi parti temsilcilerinin bundan sonra yapılacak etkinliklere dair özellikle Muğla Mitingi ve yerellerdekilerin katılacağı toplantıların-forumların-ziyaretlerin düzenlenmesi ve böylelikle yoğun bir katılımla düzenlenecek etkinlik önerilerinin konuşulması ile geçti. Mitingin TMMOB-TTB-DİSK ve KESK (Emek ve Demokrasi Güçleri) çağrıcılığı ile yapılması TMMOB ve MTO temsilcileri tarafından önerildi... Miting ve yerellerdeki hazırlıkların yapılması için çalışma grupları ve görevler üzerine uzun uzun konuşuldu, gönüllüler tespit edilmeye çalışıldı...
Gün sonunda hazırlanan bir basın açıklaması da okundu ve birlikte bir fotoğraf verildi..
MUĞLA EMEK, DEMOKRASİ VE EKOLOJİ GÜÇLERİNDEN KAMUOYUNA
7554 sayılı torba yasa; yalnızca bir dizi teknik düzenleme değil, toprağımızdan, suyumuza; köyümüzden, kentimize kadar uzanan bütün bir yaşamı tasfiye girişimidir.
Devletin kamu adına kullanılması gereken tüm yetkileri, artık doğrudan şirketlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere seferber ediliyor. Bu yasa, kamu gücünü özel çıkarların hizmetine sokuyor; ormanları, tarım arazilerini, meraları, sit alanlarını, kıyıları ve köyleri maden ve enerji şirketlerinin kolay erişebileceği "sermaye stoklarına" dönüştürüyor.
MAPEK ve EPDK gibi kurumlar, Anayasa’nın açıkça güvence altına aldığı mülkiyet hakkını, “acele kamulaştırma” kararlarıyla fiilen geçersiz kılabilecek. Üstelik bu kararlar, yargı denetimi beklenmeden, halkın onayı aranmadan uygulanabilecek. Böylece tapular fiilen hükümsüzleşecek; insanlar yıllardır yaşadıkları topraklardan koparılacak.
Bu düzenlemenin anlamı açıktır: zorunlu göç politikasıdır. Köylüye, çiftçiye, kırsalda yaşayan yurttaşlara açıkça "bu topraklardan çekil" denmektedir. Geçimlik üretimin sürdüğü alanlar şirket projeleriyle kuşatılırken, halkın yaşamla kurduğu bağ parçalanmakta; tarihsel, toplumsal ve mekânsal aidiyetler ortadan kaldırılmaktadır. Bu, bir köksüzleştirme politikasıdır. Bu, bir tasfiye planıdır.
7554 sayılı torba yasa ile devletin görevi halkı korumak olmaktan çıkmakta; maden ve enerji şirketlerine “engel çıkmadan” faaliyet yürütebilecekleri bir rejim yaratılmaktadır. Kamulaştırma, ruhsatlandırma, imar ve planlama gibi araçlar, şirketlerin ihtiyaçlarına göre şekillendirilmekte; sermayeye kamu kaynaklarıyla ve halkın mülkü üzerinden açık bir servet transferi yapılmaktadır.
Biz bu düzene rıza göstermeyeceğiz.
Yaşam alanlarımızın feda edilmesine sessiz kalmayacağız.
Köksüzleştirilmeyi, göçe zorlanmayı kabul etmeyeceğiz.
Yasal olan her zaman meşru değildir.
7554 sayılı torba yasa, halkın gözünde meşru değildir.
Anayasa’nın bizlere yüklediği görev açıktır: Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir ve bu hakkı savunmakla da görevlidir.
Bu hakka dayanarak, yaşam alanlarımızı savunma meşruiyetimiz doğmuştur.
Muğla’da ve Türkiye’nin dört bir yanında süren ekoloji mücadeleleri, bu yağma düzenine karşı ortak bir direniş hattı kurmaya devam edecek.
Biz buradayız.
Topraklarımızı terk etmeyeceğiz.
Birlikte yaşamı savunacağız.
Muğla Topragimizi Vermiyoruz Kampanya Grubu
Yorumlar (0)