Unutmak İyileştirir mi

Biz diyoruz ki: “Erkek-devlet şiddetine karşı isyandayız.” Biz diyoruz ki: “Bağır herkes duysun erkek devleti son bulsun” Biz diyoruz ki: “Katledilen kadınlar isyanımızdır” Bu iktidarın bizden almaya çalıştığı İstanbul Sözleşmesi’ni de kırıp budamaya çalıştığı 6284’ü de bizden çaldığınız hayatlarımızı da umutlarımızı da o kanlı ellerinizden çekip alacağız. Mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.

Unutmak İyileştirir mi

Unutan İyileşir ya da Unutmak İyileştirir mi: Datça'dan 25 Kasım'a

Unutan iyileşir ya da unutmak iyileştirir. Son dönem sloganlaşan sözlerden, kişisel gelişimcilerin bizi iyileştirme mottolarından. Her acı unutulur mu? Belki aşk acısı, belki iş yaşamımızdaki bazı kırılmışlıklarımız, belki de sevdiklerimizle tartışmalarımız, parasızlığımız, umutlarımızı gerçekleştirememişliklerimiz hafiften de olsa unutulup iyileşebilir.  

Narin unutulur mu? Tüm köyün olayın üstünü örtüp kapatmaya çalıştığı aydınlık bakışlı Narin? Ya Sıla bebek? Daha iki yaşındayken günlerce ölüme direnen Sıla bebek? Ya bir yaz sabahı sokak ortasında kocası tarafından karnından bıçaklanan Senem? Üstelik katili internette 'Eşimin kusurlu olması için ne yapabilirim?' araştırması yaparken kendisi kaç kez devletten koruma talep etmişti.

 Ya çocuğu da evdeyken bir gece vakti kocası tarafından sırtından bıçaklanan Yasemin? 

“Erkekler kadınları öldürüyor. Her erkek değil ama hep bir erkek.”oluyor öldüren. Çoğunlukla da en yakınından, hayatlarımızın tam içinden erkekler hem de.

Elimizden alınan yaşamlarımızın acısı, tacizin, tecavüzün, günde bazen dört kez ölüşlerimizin acısı unutulabilir mi? İyileşebilir mi? İyileşir de gerçekten unutulur da açılan o derin yaralar kapanır mı? Yoksa sadece kabuk bağlayan  yatak yaraları gibi alttan alta işleyip kemiğe mi dayanır? Bıçak kemiğe dayanırsa ne olur?   

Bir 25 Kasım gününden, günün adının bile insanı incitecek oluşundan yola çıkarak ‘yeter’ der miyiz biz kadınlar? Bunca ızdırabın, yüzyıllardır itilmişliğin, ezilmişliğin, hor görülmüşlüğün yanına 21. yüzyılın ilk çeyreğinde tüm vahametiyle eklemlenen erkek şiddetine dur diyebilir miyiz? Tek başına da dur desek, hep birlikte de dur desek alanlarda; o alanlar, o sokaklar, o caddeler bizim sesimizi alıp gök kubbenin her köşesine yayar mı ki? Tüm dünya kadınlarının sesiyle birleşir mi ki sesimiz ışık hızıyla, birleşe birleşe güçlenir miyiz? ‘Baba anneme vurma’ diyen bir çocuğun sesi sesimize karışsa, ‘erkekliğimizle yüzleşmenin, hesaplaşmanın zamanı geldi’ diyen erkeklerin sesi de karışsa sesimize…

Dünya ekonomik forumu cinsiyet eşitsizliği 2023 raporuna göre 146 ülke arasında 124. sırada olmamız, sapkın zihniyetlerle geri kalmışlığımız, ne yazık ki kadınların hayatlarının her alanında sınıf ve kimlik ayrımı yapmadan, her kadının yaşamının bir köşesine mutlaka değmişliği olan bu şiddet kesişimsel değil midir? Kadın cinayetlerinde 2023 yılında 438 kadının, 2024’ün bu ayına kadar dört yüzü aşkın kadının öldürülmesi rastlantıdan mı ibarettir? 

Bu ülkede kadına karşı şiddetle mücadelede yaşamsal önem taşıyan sorumluluğa sahip İçişleri Bakanı, “kadınlar kendilerini öldürmeye gelen erkeklere açmayın dediğimiz halde kapıyı açıyor o yüzden ölüyorlar” diyerek öldürülen kadınları sorumlu tutarken, kadınların 6284 sayılı yasa uyarınca aldıkları koruma kararları kağıt üzerinde bırakılırken, yine 6284’e göre 6 aya kadar verilebilecek uzaklaştırma kararları 10 gün, 15 gün gibi sürelerle işlevsizleştirilirken, bu zihniyet kadın cinayetlerine yol açmaktayken bize gereken unutma değil, UNUTMAMA’dır. HESAP SORMA’dır. 

Unutmak İyileştirir mi

‘Ölüm ne yana düşer usta’ diyor ya şair dizelerinde, artık bu yana düşmesin ölüm demenin günüdür. Savaşlara, katliamlara, cins kırımına DUR demenin zamanıdır bize düşen.  

Ne kışkırtılmış erkekliğiniz ne de bastırılmış kadınlığımız kader değil.  Öyle  erkek egemen kültürün bizim için yarattığı sloganlarla da işimiz yok. 

“kadınlara şiddet değil sevgi gösterelim.”

 “kadınlara kalkan eller kırılsın”

“erkeklik kadına vurmakla değil onu korumakla gösterilir” vb.

Bizim sloganlarımız bunlar değil. Çünkü biz çocuklarımızın gözü önünde en yakınları tarafından katledilen, katledilip yakılan, betona gömülen dahası cesedi bile yok edilenleriz. Bizim sloganlarımızın gücü, YARIN gücümüz olacak.

Biz diyoruz ki: “Erkek-devlet şiddetine karşı isyandayız.”

Biz diyoruz ki: “Bağır herkes duysun erkek devleti son bulsun”

Biz diyoruz ki: “Katledilen kadınlar isyanımızdır”

Bu iktidarın bizden almaya çalıştığı İstanbul Sözleşmesi’ni de kırıp budamaya çalıştığı 6284’ü de bizden çaldığınız hayatlarımızı da umutlarımızı da o kanlı ellerinizden çekip alacağız. Mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.

Kadın yürüyüşleri kamusal yarar, kamu güvenliği vb. gerekçelerle yasaklanırken kadınlar için, çocuklar için, ayrımcılığı en fazla yaşayanlardan  LGBTİ+ lar  için, kadınlı şiddetli tümceler değil, kadınlı umutlu özgürlüklü tümceler kuracağımız günler için, ekmek için gül için, bastırılan umutlarımız, yok edilen yaşamlarımız için artık özgürlüğe beş de değil bir kalsın.25 Kasım günü sesimiz yankılansın  tüm alanlarda: 

“SUSMA HAYKIR, YAŞAMA HAKTIR”

 

Yorumlar (3)

Nurşen Sönmez

9 gün önce / 25.11.2024

Emeklerine yüreğine sağlık Filiz.

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla

Nurşen Sönmez

9 gün önce / 25.11.2024

Harika bir yazı.

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla

Semra Subaşı

10 gün önce / 25.11.2024

Şahane bir yazı . Okurken kızsak,üzülsek de aynı zaman da düşünmek zorundayız. Fiziksel şiddete karşı savunma becerilerimizi de geliştirmek zorundayız biz kadınlar ne çok şey yapmak zorundayız hep. Ama Mücadelemize devam ,Filiz AYDENİZ’in yazısındaki gibi; SUSMA HAYKIR,YAŞAMA HAKTIR.

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla