Bakacak Armutları

Yaşları hayli ilerlemiş insanlarla görüştüğümde, onların anlattıkları önemli bazı baskın olayları beni bir gerçeğe götürdü. Evet, tehlike denizden geliyordu. Yöre insanı bu gerçeği çok iyi biliyordu. Atalarından dinlediği çok şeyler vardı. Aslına bakarsanız, yöre insanlarının yerleşim yerleri hep gerilerdeydi. Bakacak dedikleri gözetleme yerleri de nispeten denizi iyi gören ve yerleşim yeri ile deniz arasında bir noktadaydı.

Bakacak Armutları

Babamdan hep duyardım, Bakacak’ın sert armutlarını. Hatta insanın dişlerini kıracak kadar sert olan armutları... Sürekli güneşin karşısında olunca susuzluğa karşı böyle olmak zorundalar elbette. Gerçi armutlar erdiğinde yumuşacık olurlar ama sanırım babam henüz ermemiş armutlardan söz ediyordu.

Aslında konumuz armut değil, mevkiden söz etmek istiyorum. Bakacak ne demek, neyi anlatmak istiyor? Bu tek kelimede neler gizli? Merak ettim. Bir de dibimizdeki Mesudiye’nin Mezgit mahallesinde de aynı mevki ismine rastlamam beni iyice meraklandırdı. Yine aynı isim ve ikisinin de denize bakan, oldukça meyilli bir yerde olması tesadüf olamazdı.

Bu noktalarda insanlar denizi mi gözetliyorlardı? Denizden gelen bir tehlike mi söz konusuydu? Evet, aynen öyle…

Yaşları hayli ilerlemiş insanlarla görüştüğümde, onların anlattıkları önemli bazı baskın olayları beni bir gerçeğe götürdü. Evet, tehlike denizden geliyordu. Yöre insanı bu gerçeği çok iyi biliyordu. Atalarından dinlediği çok şeyler vardı. Aslına bakarsanız, yöre insanlarının yerleşim yerleri hep gerilerdeydi. Bakacak dedikleri gözetleme yerleri de nispeten denizi iyi gören ve yerleşim yeri ile deniz arasında bir noktadaydı.

Bakacak Armutları

Yakın tarihin şahitlerinden Mesudiye eski muhtarı Mustafa Coşar ve yakın tarihin başka tanığı Yaka Köyden Cahit Bayırlı

Yarımada insanı, geçmişte yaşanmış ve özellikle hayvanlara karşı yapılan hırsızlık olaylarına çok şahit olmuştu. Bu yüzden de Bakacak denilen bu noktada nöbetler tutuluyordu. Bir tehlike anında köye haber iletiliyordu. Hatta Yaka Köy’de Pilavcıoğlu namlı Deliağa’nın Omar’ın kendi tüfeği ile bu noktalarda nöbet tuttuğunu, emekli öğretmen M. Akın Pilavcı’dan dinlemiştim. Çok keskin bir nişancı olan Deliağa, bu noktada devamlı olarak nöbet tutarmış. Karşı adalardan gelenler, Yarımada’da buldukları hayvanları tekneler yardımıyla kaçırırlarmış. Kurubük Mağarası’nın bu iş için çok uygun olduğunu yaşlılardan dinlemiştim. Hayvan kaçırma olaylarının tam da nirengi noktası bu mağaraymış.

Şimdi de sizlere bir olay ve bu olayın algılanışı sonucu oluşan panik durumlarını anlatmak istiyorum. Olay, Yarımada’da 60 yıl önce yaşanmıştır. Muğla’dan Betçe’ye gelen bir yolcu cipinin içindeki bir vatandaş, Gökova Körfezi’nden geçerken bir grup yabancı turistin yaş günü partisine denk gelir. Gökova Körfezi o yıllarda çok sakindir. Bu sakinlik içerisinde kalabalık grubu gören bizim vatandaş telaşa kapılır. Bir yerlerden çevirmeli telefonla köyünü arar ve "Gavurla geliyor, köyü basacaklar!" der.

Vatandaşın kısa süre içinde gördüğü sahne ve onun yorumu, onu böyle bir sonuca götürür. Güya grupta havaya ateş açanlar da varmış, ortalık sanki bir baskın görüntüsü olarak algılanmıştır. Bizim vatandaş, bir de telefon etmekle kalmaz, köyüne ulaştığında kapıları bir bir çalarak, "Gavurla Gökova’da, buraya doğru geliyorlar!" diye hiçbir şeyden habersiz insanları ayaklandırmış.

Durum bu arada Mesudiye’ye de ulaşmış. Köyden Mustafa Coşar adlı bir genç, atına atladığı gibi koşturarak evlere haber vermiş. Mesudiye halkı Dam Arasındaki gizli yer olan harman yerine doluşmuşlar. Oradaki Göztaşı mevkisinden gavurları gözetlemeye başlamışlar. Sındı’da da bunu duyan insanlar hemen dışarıya fırlamışlar. Sındı Deresi’ne doğru kaçışmaya başlamışlar. Sındı Deresi istikametinde yukarıya tırmanan bu insan kalabalığı, bir de su almayı unutmuşlar. Zeytincik semtinde oturan Akif’e su getirmesi haberi ulaştırılır. O da büyük bir testiye suyu koyar ve sırtlanır.

Tesadüf bu ya, bu arada hiçbir şeyden habersiz köye gelen Karaköylü beş kişi eşeklerinden inmiş, yol kenarındaki incirden incir koparmak üzeredirler. Bu sahneyi gören Akif, sırtındaki testiyi yere çarpıp doğruca dereye kaçmaya başlamış. Güya o da bu gelen beş yabancı misafiri yanlış yorumlayınca, ortalık daha da heyecanlı bir hal almış.

Eskiden korsanlar vardı ve onun korkusuyla Goca Dağ’a sığınıyorlardı insanlar. Şimdi ise bambaşka yol ve yöntem ile geliyorlar da hiç kimsenin haberi bile olmuyor.

Yazar hasan doğan

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış