Cinayetin ardından adaleti aramak

Israrla hatırlamamız gerekir ki adalet duygularla değil “etik ilkeler” ile sağlanır. Adaletin sağlanması; sorumlulukların yerine getirilmesi, hesap verebilirlik, hakikat ile yüzleşme, çocuğun insan haklarının korunması, benzer bir ihlalin “bir daha asla” tekrarlanmamasını sağlama kısaca hak temelli, bütüncül ve onarıcı yaklaşım ile mümkündür.

Cinayetin ardından adaleti aramak

Mattia Ahmet Minguzzi’nin akranları tarafından öldürülmesi sonrasında biriken ve çoğalan acı, öfke ve kızgınlık duygularının adalet talebinden çok intikam talebine dönüşmesi kaygı verici…

Israrla hatırlamamız gerekir ki adalet duygularla değil “etik ilkeler” ile sağlanır. Adaletin sağlanması; sorumlulukların yerine getirilmesi, hesap verebilirlik, hakikat ile yüzleşme, çocuğun insan haklarının korunması, benzer bir ihlalin “bir daha asla” tekrarlanmamasını sağlama kısaca hak temelli, bütüncül ve onarıcı yaklaşım ile mümkündür. 

Eğer kimsenin başka biri tarafından öldürülmeyeceği bir ülkede yaşamak istiyorsak yasaların, kurumların, hizmetlerin, adli sürecin (etkin soruşturma gibi), yaptırımların vb. yanı sıra şiddetsiz ve eşitlikçi bir toplum olmayı içselleştirmeye ve bunları destekleyen toplumsal yapıyı oluşturmaya ihtiyacımız var. Tek başına yaptırımların arttırılması işe yaramaz. Yaramadı, yaramayacak. Nitekim cezaların ağırlaştırılmasının suçu önlemediği hatta cezasızlık kültürünün gelişmesine katkıda bulunduğuna yönelik deneyimler varken... Kadına karşı şiddet, çocuk istismarı vb. de olduğu gibi. Kısaca iki yanlış bir doğru etmez. Doğru değerlendirme olmadıkça da sorunlar daha da çözülemez hale gelir.

Aslen çocuk koruma sistemini bir parçası olan çocuk adalet sistemine giren çocukların zamanında alınmayan önlemler sonucunda ya suça sürüklendiklerini görmek ve yüzleşmek gerekiyor. Zamanında alınmayan koruyucu ve önleyici tedbirler nedir, asli sorumlular kimlerdire bakmadan Ahmet, bu ülkede yaşamını kaybeden ne ilk ne de son çocuk olacak…

Türkiye’nin çocuk hakları karnesi zaten kötü iken bir de çocukları maruz bıraktığımız ve “sıradanlaşan” pek çok “kötülük” apaçık ortada: Yoksulluk- yoksunluk ve ırkçılık çemberi ve çeteler, kutuplaşma- sınıfsal uçurumlar, erkeklik kültürü, şiddeti yücelten toplumsal yapı (şiddet dili, sokak, medya, meclis…), ya tüm olan bitenleri meşrulaştırmak ya infial yaratmak ya da unutmak…

Tam da bu yüzden çocuk koruma sisteminin yeniden yapılanmasına, koruyucu önleyici destek, hizmet ve tedbirlerin güçlendirilmesine ihtiyacı var. Bu sürecin başlayabilmesi için Ahmet’in davası emsal karar oluşturabilir. Tabii bu karar, etik ilkelere dayalı olarak sorumluluk zincirini açığa çıkartabilecek, neyin zamanında yapılmamış olduğuna işaret edebilecek, asli sorumluların hesap vermesini sağlayabilecek ve benzer bir ihlalin bir daha asla tekrarlanmamasını sağlayabilecek ise…

Çocuklar için daha iyi ve yaşanabilir bir dünya mümkün!

Umutla, inatla, ısrarla.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış