Kuşlar

Bu yazımız bilimsel bir makale değil. Benim merak ettiğim, göç eden ya da etmeyen kuşların yerel dilde adı nedir? Bu sorudan yola çıktım ve bu güzel isimlerin kaybolmaması için de bu makale tarafımdan yazıldı. Göç yollarının çok çok önemli durak noktası da bu yarımadadır. Keza koskoca bir Akdeniz aşılacaktır ya da Akdeniz aşılmış, yorgun ve bitap düşmüş olan bu kuşlar bu Yarımada’da dinlenecek, hatta konaklayacaklardır...

Kuşlar

Kuşlar: Beslenme Zincirinin Önemli Halkası

“Kargadan Başka Kuş Tanımam”
Anonim

Doğumu köy olan kardeşlerim, ben de sizler gibi köyde doğdum. Çocukluk anılarımın pek çoğunda kuşlar vardır. Ellerimizde birer sapanla kuş avına çıkardık. Kuş vurduğumu hatırlamıyorum, ama "Ben vurmuştum" diyeniniz mutlaka çıkar. Oysa zeytinler toplanıp ortalıkta yiyecek sıkıntısı çekmeye başlayan kuşlar için kapanlar kurmak da biz çocukların en güzel anılarındandır.

Şu an Datça Kazası Yaka Mahallesi’nde yaşamımı sürdürüyorum. Söz konusu kuşlar olunca etrafımdaki insanlar ile o kadar çok anı paylaşıyoruz ki... Ufak, susak ve kapan gibi üç ayrı yakalama usulü ile onlar bizlerden çok daha uzmanlaşmışlar. Ayrıca, kuşların sevdiği pek çok yem çeşidini biliyorlar. Bu bölgenin, kuşların göç yolları üzerinde olmasından dolayı da çeşit yönünden çok zengin olması ilginçtir.

Bana sorarsanız, kuşlar tüm insanları, hatta toplumları bir araya getiren birer barışın sembolüdürler. Bakın, bir dünya şairinin dizeleri Ahmet Kaya tarafından ne kadar güzel yorumlanmış. İsterseniz bu dizeleri okurken kulağınızda Ahmet Kaya’nın o buğulu sesi olsun: "Uçun kuşlar uçun doğduğum yere" diye başlar Ahmet Kaya’nın şarkısı. Bu şarkı beni alır, götürür doğduğum yerlere; dağlarına, derelerine, derelerinde harıl harıl çalışan değirmenlere kadar gider hayallerim. Devamında "Şimdi dağlarında mor sümbüller vardır" dizesiyle insanın tüm duygularını havaya kaldırır.

Bu arada Tire Lisesi’nden öğrencim Muammer Ketençoğlu da bir şarkısında kuşları uçurur. "Uçun kuşlar uçun İzmir’e doğru" diye başlar, sonra da duygusallığı tavan yaptıracak yumuşacık bir ses tonu ile bizleri alır, sevdiklerimizin yanına koyar. İkisi de sıla türküsü olup insanların özlemlerini anlatırlar. Bu sıla özlemleri nedense hep kuşlar ile aşılır. Niye bilmiyorum, kültürümüzde özlemler hep uçan kuşlara yüklenilir. Zira kuşlar uçarak uzak yerleri yakınlaştırır, aynı zamanda göç yollarının da yolcularıdırlar.

İnsanoğlunun geçmişine bakın. Devamlı göç ettiğini görürsünüz. Yer değiştirmek zorunda kalan hayvanlarının peşine takılıp göç eden Asya toplumlarını belgesellerde izliyoruz. Eski zamanlarda posta güvercinini duyardım. Mektup getirip götürme onların işi imiş. Buralarda her insanın bildiği bir gerçek var; o da Yarımada’nın bir zamanlar yabani güvercin yatağı olduğudur. Ama bugünlerde güvercinlerin niye gelmediklerini herkes birbirine sorup anlamsız yüzlerle birbirlerine bakıyorlar. Nereye gittiler de gelmediler bu güzelim güvercinler? Oysa yalımlara yaparlardı yuvalarını.

Bir de uçmak, bizim kültürde mecaz anlamıyla da kullanılır. Birazcık farklı düşünceleri olanlar için "uçmuş bu" derler. Ya da içkiyi kaçıran için de aynı tabir kullanılır. Hacı Bektaşî Velî’nin temsil ettiği Bektaşîlikte de "Güvercin donuna girmek" tabiri vardır. Uçmak anlamı içeren bu tabir, Hacı Bektaşî Velî’nin Aral Gölü’nün Maveraünnehir denilen bölgesinden nasıl Anadolu’ya geldiğini anlatır. "Güvercin donuna girdi, Kayseri Suluca Karahöyük’e kondu" denir.

Reşadiye Yarımadası: Bir Göç Güzergâhı

Şimdi gelin Reşadiye Yarımadası’nın uç kısmına doğru gidelim. Anadolu’nun en güneybatı bölgesi olan bu Yarımada, aynı zamanda kuşların bir geçiş güzergâhı noktası olup, onlar mevsimine göre kuzeyden güneye ve güneyden kuzeye doğru göç ederler. Bu duruma bir örnek verelim: Buralarda Domali olarak bilinen küçük bir kuşun bacağında sarılı bandaj açıldığında, kuşun Romanya’dan geldiği anlaşılmış. Aslında burada yaşayan halkın genel kanısı da, kuşların çoğunun Balkanlar bölgesinden buraya geldikleri ve buradan tekrar geri döndükleri şeklindedir.

Bu yazımız bilimsel bir makale değil. Benim merak ettiğim, göç eden ya da etmeyen kuşların yerel dilde adı nedir? Bu sorudan yola çıktım ve bu güzel isimlerin kaybolmaması için de bu makale tarafımdan yazıldı. Göç yollarının çok çok önemli durak noktası da bu yarımada’dır. Keza koskoca bir Akdeniz aşılacaktır ya da Akdeniz aşılmış, yorgun ve bitap düşmüş olan bu kuşlar bu Yarımada’da dinlenecek, hatta konaklayacaklardır.

Bizler de kahve köşelerinde muhabbetlerimizin en önemli noktalarında hep bu kuşları konuşur dururuz. Bunların en güzellerinden olan Duray herkesin dilindedir. Renklerinden kaynaklanan gösterişi ile insanların çoğu onu hep özlemle anıyor. Onun gidip de dönmemesi insanlarımıza iyice koymuş. Duray için genelde "boklu" nitelendirmesini bir türlü anlayamıyorum. Ulaşılamayan yar başları, onların yuva kurdukları yerlerdir.

Emekli Öğretmen Osman Karadeniz ise farklı bir bakış açısı getirdi. Duray genelde yuvasını palamut ağaçlarının dallarına yaparmış. Son yıllarda palamutlar değerini yitirip de kesilince durayların yaşam alanları ortadan kaldırılmış. Onun gözlemi de bu şekilde.

Bir de Davut adını verdikleri, Baykuş’un irisi bir kuş, buralarda başlardan şapkaları aşırıp götürmesi ile de biliniyor. Onlar da artık gelmiyorlar. Aslında hem Avrasya kıtasında hem de Afrika kıtasında modern tarım adı altında kullanılan ilaç ya da gübreler göçer kuşların sonunu hazırladı diye düşünüyorum ve çok üzülüyorum. Nerede bu güzelim kuşlar?

Makas nedir bilir misiniz? Kırlangıç buralarda makas diye bilinir. Kuyruk kısmı makasa benzediği için bu adla biliyorlar. Saçak altlarına yuvalarını yaparlar. Yavru bakımları mükemmeldir. Sonra da hep beraber geldikleri güneye göç ederler. Her nasılsa bu türler gelip gitmeye devam ediyorlar.

Malaç duydunuz mu? Herkesin bildiği tabiri ile alakarga. Mavimsi kanatları ile oldukça gösterişli olan bu karga türü, her an karşımıza çıkıveren ve insana oldukça yakın olan bir kuş türü. Eskilerde bunların yavru hâllerinde iken dillerini kesip konuştururlarmış. Alakarga yaz kış buralarda olur ve bizlerle birlikte yaşar.

Gabış duydunuz mu? Bu kuşun boz ve ala renklisi varmış: Boz Gabış ve Ala Gabış. Yaz başlarının başında gelir, yaz bitiminde buralardan ayrılırlarmış.

Kuşlar

 Bölgemiz Yerel Ağzından Kuş İsimlerinin Listesi

Bu liste, bölgemizdeki kuşların yerel ağızdan dillendirilen isimlerini içermektedir:


1 - Godirlik ( Çoban Aldatan )
2 - Gosili (Kınalı)
3 - Fıçı
4 - Vikvik
5 - Cırkilli
6 - Körfit ( Çıvgın )
7 - Cincirik ( Büyük Baştan Kara )
8 - Gocagarı
9 - Çırpan
10 - Marayol (İncir Kuşu)
11 - Çıtçıt
12 - Mıskalı ( Sarı göt)
13 - Kızıl kuyruk
14 - Kuyruk Sallayan ( Mıskalı )
15 - Ala Cıvıldırık ( Saka Kuşu)
16 - Baltalı Çavuş (İbibik)
17 - Dom Ali (Kızıl Kuyruk)
18 - Boz ve Ala Gabış
19 - Körü (İshak Kuşu)
20 - Yalı Bülbülü ( Bayağı Kuyruk Kakan )
21 - Lörkeşe ( Çulluk )
22 - Cızgan
23 - Sarıbaş ( Ötleğen )
24 - Boz Potak ( Öter Ardıç )
25 - Erkek Serçe ( İspinoz )
26 - Davut ( İshak Kuşunun küçüğü )
27 - Dağ Bülbülü

Panaz: Köyümüze Ait Bir Cinayet Hikâyesi

Uzun kış geceleri… Kuvvetli esen lodos rüzgârları, arkasından gelen kuvvetli bir yağmur… Esen poyraz ya da lodos rüzgârına göre genelde sürü olarak uçan kuşlar, ağaçların kuzey ya da güney eteklerine tünerler ve derin bir uykuya dalarlar. Köyümüzün çocuk denecek yeni yetmeleri ellerinde sopalar ile gelirler. Bir ekip çalışması sonucu, ellerindeki çivili sopaları dallara vururlar. Sonuç: Katliam. Onlarca, hatta yüzlerce kuş ne olduklarını bilemeyip yere düşerler. Ne yazık ki bu yöntem yıllarca bölgemizde uygulanmış; ne olursa olsun, çok vahşi bir uygulamadır. Artık günümüzde bu yöntem uygulamadan kaldırılmıştır. Zaten toplu olarak uçuşan tohum kuşları artık bölgemize gelmez oldular. Köyümüzde palamutlar, narenciyeler ve keçiboynuzu ağaçları da kalmadı. Bendeniz de bu usulü istemeden buraya not düşmüş oldum.

 

Anılarımızı Süsleyen Kuşlarla İlgili Son Sözüm

Bölgemizde Divan Burnu olarak bilinen bölge, göçmen kuşların göç için yola çıktıkları noktadır. Bunu burada yaşayan halk çok iyi biliyor. Bilinen pek çok kuş türünün artık bölgemize gelmediği, halkımız tarafından bilinmektedir. Özellikle arpa ve buğday tarımından vazgeçilmesi sonucu tohum kuşları bölgemize gelmez olmuşlar. Ayrıca tütün kuşları ile incir kuşlarının da aynı akıbete uğradıkları bilinmektedir. Bir de bölgemizde palamut ve keçiboynuzu ağaçlarının kıyımı ile birlikte bu ağaçlarda tüneyen kuşlar da bölgemize uğramaz olmuşlardır.

En başta attığımız alt başlık, yani kuşların beslenme zincirinde oynadıkları rolü, onları yok ettikten sonra anlayacağız. Henüz daha doğallığını ve denizini sattığımız Yarımada’nın bu bölgesinde, sabah yürüyüşlerinde karasineklerin hücumuna uğruyoruz. Çöp bidonlarına atılan tüketilmemiş yiyecek artıkları ve masa üzerlerinde bırakılmış organik artıklar her türlü haşeratın üremesine ortam hazırlıyor. Kuşlar olsaydı, bu tür böceklerin ve sineklerin çoğalmalarını kontrol ederlerdi.

Halka koparıldı. Sonuçları ilerleyen yıllar daha acı bir şekilde insanoğlu tarafından görülecektir.

 

Not: Kuşlar ile ilgili çok daha kapsamlı bir çalışma yapılabilir. Bizimkisi amatör bir uğraşı olarak halkla iç içe olmuş kuşların yerel adlarını kayda almaktır. Bence bu çalışma bir ilk olsun. İleride daha ciddi çalışmalar yapılmasını gönülden isterim.

 

Yazar hasan doğan

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış