Barış mı Dediniz?

İktidar çevreleri BARIŞ sözü vermedi, hatta ağızlarına bile almadılar. ‘Çözüm’ de demediler hatta ‘süreç’ bile demediler, yarım ağız da olsa… Bütün ısrarlı, umutlu çağrılara ve beklentilere rağmen demediler. Doğruya doğru. Gelinen noktada ‘onlar’ açısından bir samimiyetsizlikten ve barışseverleri, barış bekleyenleri aldattıklarından bahsedemezsiniz. Sadece dile getirmemekle de kalmadılar, aksine savaş dilini ve uygulamalarını devam ettirdiler...

Barış mı Dediniz?

İktidar çevreleri BARIŞ sözü vermedi, hatta ağızlarına bile almadılar. ‘Çözüm’ de demediler hatta ‘süreç’ bile demediler, yarım ağız da olsa… Bütün ısrarlı, umutlu çağrılara ve beklentilere rağmen demediler. Doğruya doğru.  Gelinen noktada ‘onlar’ açısından bir samimiyetsizlikten ve barışseverleri, barış bekleyenleri aldattıklarından bahsedemezsiniz. Sadece dile getirmemekle de kalmadılar, aksine savaş dilini ve uygulamalarını devam ettirdiler. ‘Söylediklerimizi yapmazsanız sizi de silahlarınızla birlikte gömeriz, silahları bırakıp örgütleri lağvetmezseniz’ dediler defaten. Özellikle Dem belediyelerinde ve daha da yaygınlaştırarak bazı CHP belediyelerinde de kayyum uygulamaları yoluyla halkın iradesine el koymaktan geri durmadıkları gibi, vitesi boşa aldılar yokuş aşağı. Tutuklamalara devam ettiler, gazetecileri, gençleri, stk mensuplarını, youtuberları, siyasileri, aydınları, en son hdk’lıları hedef alarak. Grev yasaklamalarını devam ettirdiler. Gösterileri yasakladılar. Ülkeyi hapishaneye çevirdiler, özellikle son beş ay içinde. İddianamelere yansıyan suç üretme örnekleri artık dudak uçuklatır boyutlarda. ‘Kent Uzlaşısı’ kavramı suç skalası içinde yeralıyor artık. Seçilerek belediye meclislerinde yer almış kişiler ve sonrasında da belediye başkan yardımcısı olarak atanmış bazı vatandaşlar Türk Kürt demeden gözaltına alınıyor. Artık muhalifseniz ve seçilerek  belediye meclislerinde yer aldıysanız, potansiyel suçlusunuz. Meğerse oralara sızmışsınız. Akabinde gözaltı ve uzun yıllara varan hapis istemleriyle mahkemelere sevkediliyorsunuz. Size reva görülen elektronik kelepçe ve adli kontrolse, şanslısınız(!). Yurt dışı yasağı da bonus(!) oluyor. Sokakta mikrofona ‘yeter artık mı’ dediniz, ‘bıktık bu iktidardan mı’ dediniz, ‘iki yakamız bir araya gelmiyor, geçinemiyoruz’mu dediniz, sendikalı olmak isteyen işçi misiniz grev yapan, işi durduran, hak arayan emekli misiniz; kapınıza sabah saat 05.00'de dayanılabilir. Olağan süreçler bunlar artık. İster patron olun, ister asker, ister gazeteci, ister siyasi parti başkanı, ister menecer(!); değil mi ki muhalifsiniz sizi hukuk dışı uygulamalara karşı koruyan bir yasa maddesi yok, varsa da ciddiye alan, kaale alan yok... Hiçbir şey bulamazlarsa ‘yargıyı etkilemek’ suçundan  mahkeme önündesiniz. Silahı kaleminden, söylediği sözden ibaret vatandaş yargıyı etkiliyormuş, HSK’sı bakanları, siyasileri, cumhurbaşkanı etkilemiyorken, zinhar. Ayrıca gözaltına alınırken suçunuz(!) örneğin cumhurbaşkanına hakaretken, daha sonra bu nedenle tutuklamanın pek de makul görünemeyeceği zannıyla-sanırım- halkı kin ve nefrete teşvik etmekten biçiminde suçlanma gerekçeniz değişebilir.

Barış mı Dediniz?

İyi de bizim bildiklerimizi, yaşadıklarımızı bize niye anlatıp, bizi darlıyorsun diyebilirsiniz.  

Bu kadar sınırlı bir hali pür melalimizi özetleme çabası bile içimizi karartırken, hal böyleyken ve barış talebi sahipleri ve demokratlar için koşullar daha da ağırlaşırken bize ne oluyor, lafın geleceği yer burası. Tamam ‘BARIŞ’ büyülü bir sözcük, hele yıllara sari böyle korkunç yıkım ve kayıplarımızdan sonra barış beklentisi tabii ki güç kazanacaktı. Kim BARIŞA karşı durabilir ve arkasına negatif yorumlar ekleyebilir ki. Tamam da, yukarıda kısaca özetlenen manzaranın yaratıcısı orta da iken nasıl olur da; üstelik ortada fol da, yumurta da yokken barış/çözüm taleplerinin sahipleri yanılsamaya kapılırlar. Nasıl olur da angaje olduğunuz gündem, ağırlıklı olarak barış ve çözüm olabilir. Yukarıda çiziktirilen, aslında çok daha ağır olarak halkın yaşadığı koşulların yaratıcısı bu iktidar değilmiş gibi, barış beklentisi gibi bir yanılsamanın içine düşmek neden? ‘Fırsat penceresi’ dedikleri ‘pencere’deki demir parmaklıklar nasıl fark edilmez. Bu haleti ruhiyeyi anlamak zor.

Gerçi bunca yaşanmışlıktan, acıdan, kayıptan ve yıkımdan sonra ‘acaba mı, bu kez belki de olabilir mi’ beklentisinin gücü yabana atılmamalı. Olur da barış hayatımızın bir gerçeği olursa, demokratik bir ortam oluşursa ‘akan sular’ durur.  Keşke muktedir ve ortağı yarım yamalak da olsa barış’tan sözetmiş olsa, keşke derme çatmada olsa bir barış planı ortaya konmuş olsa. Belli ki böyle bir derdi yok ya da barıştan anladığı bizim anladığımızdan çok başka bir şey. Roma ve Osmanlı imparatorluğunun fetihçilerinin anladığı gibi bir şey mi rejim sahiplerinin barışı? ‘Zor’un sağladığı barış. Öyleyse bize düşen bu polyannacılık da neden? BARIŞ için karşınızda aynı talebi paylaşan bir kişi ya da kurum olması gerekmez mi? Kendi kendinizle de barışabilirsiniz tabii ki, ama o psikolojinin konusu.

Daha birkaç gün önce Tüsiad başkanına, HalkTV’ye  soruşturma açıldı ve ortak, özellikleri Kürt siyasi hareketine yakın olmak olan 60 sosyalist ve demokrat sabahın köründe gözaltına alındı. Ana muhalefet partisinin kongresinin uydurma nedenlerle  iptali-akıllara seza- gündemde.

İki noktayı daha vurgulamadan yazıya son vermek de olmaz. Birincisi hayat pahalılığından bizar olmuş, pazardan arta kalanları toplama durumunda kalan eve et götürmeyi çoktan unutmuş ve sosyal çöküntü içindeki bir toplumda siz, ‘barış, çözüm’ gündemleriyle yetinemezsiniz. Sosyal bir yıkım içerisinde yaşama mücadelesini sürdüren toplum kesimlerine emekçiye, emekliye, işsize, gence, kadına, onların taleplerine barış ve çözüm gündemi kadar yer vermelisiniz.

İkincisi; demokrasinin kalan kırıntıları da sanki bir aceleleri varmış gibi hızla ortadan kaldırılırken DEM eşbaşkanına hakim olan iyimserliğin, bu olmayan sürece yönelik  angajmanın, beklentinin anlamı ne ola ki? Ortağını Bahçeli’ye şikayet etmek hangi siyasi muhakemeye dayanmaktadır?

Herşeye rağmen BARIŞ talebi; silahsız, özgür, eşitlikçi, demokratik bir dünya özlemi bastırılamıyor.

 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış