Kapitalizmin Yeni Karakteri Tekno- Feodalizm mi?

Kapitalizmin günümüzdeki evresini hem akademik hem de politik açılardan anlamak ve anlamlandırmak için harcanan çaba, kaçınılmaz bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Zira bu çaba, yalnızca mevcut sistemi derinlemesine kavramakla kalmıyor, aynı zamanda insanlığa kapitalizmi aşmanın yeni imkan ve olanaklarını da içkin bir şekilde sunuyor; bu yüzden konuyu defalarca tartışmak, çağımızın en acil gereksinimlerinden biri haline geliyor..

Kapitalizmin  Yeni Karakteri Tekno- Feodalizm mi?

Dijital teknolojinin hızla ilerlemesi, kapitalizmi geleneksel üretim odaklı yapısından çıkarıp, veri, platformlar ve gözetim mekanizmalarına dayalı yeni bir aşamaya taşımıştır. Bu dönüşüm, ekonomist ve sosyologlar tarafından çeşitli kavramlarla tanımlanmış olup, kapitalizmin “dijital kapitalizm” olarak evrilmesini vurgular.

En öne çıkan tanımlardan biri, Shoshana Zuboff’un “gözetim kapitalizmi”dir. Burada, şirketler kullanıcıların çevrimiçi etkinliklerini izleyerek davranışlarını öngörüp manipüle eder. Örneğin, Google ve Facebook gibi devler, arama geçmişimizi ve sosyal etkileşimlerimizi toplayarak kişiselleştirilmiş reklamlar sunar; bu veri madenciliği, yıllık milyarlarca dolarlık gelir sağlar. Kullanıcılar farkında olmadan “ücretsiz” hizmetler karşılığında mahremiyetlerini satar, böylece kapitalizm görünmez bir gözetim ağına dönüşür.

Bir diğer tanım, Nick Srnicek’in “platform kapitalizmi”dir. Bu modelde, platformlar (Uber, Airbnb gibi) aracı rolü üstlenerek geleneksel piyasaları dijitalleştirir. Örneğin, Uber sürücüleri ve yolcuları birleştirirken, şirket araç sahibi olmadan milyarlarca dolar kazanır; ancak sürücüler güvencesiz istihdamla karşı karşıya kalır. Bu, “gig ekonomisi”ni doğurur ve emek gücünü esnek, düşük ücretli hale getirir.

Ayrıca, “veri kapitalizmi” kavramı, veriyi yeni petrol olarak görür. Amazon’un Prime hizmetinde, alışveriş verileriyle tedarik zincirini optimize etmesi, stok maliyetlerini düşürür ve rekabet üstünlüğü sağlar. Bu tanımların ortak noktası, dijitalin kapitalizmi hızlandırmasıdır: Küresel erişim artarken, eşitsizlikler derinleşir. Sonuçta, bu aşama hem yenilikçi büyüme vaat eder hem de etik soruları beraberinde getirir – kim bu verilerin efendisi olacak?

Bu tanımlara Tekno-Feodalizm kavramı da eklendi.

Tekno-feodalizm, günümüz dijital ekonomisini tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Yunan ekonomist ve eski Maliye Bakanı Yanis Varoufakis tarafından popüler hale getirilen bu terim, kapitalizmin evrilerek feodalizme benzer bir yapıya dönüştüğünü savunur. Geleneksel kapitalizmde kar, üretim ve piyasa rekabeti üzerinden elde edilirken, tekno-feodalizmde büyük teknoloji şirketleri (big tech) “bulut sermayesi” yoluyla rant toplar. Kullanıcılar, veri ve dikkatlerini vererek bu şirketlere “serf” gibi hizmet ederken, şirketler feodal lordlar gibi hakimiyet kurar. Bu sistem, 2008 finansal krizi sonrası hız kazanmış ve pandemiyle birlikte pekişmiştir. Varoufakis’e göre, kapitalizm ölmedi; sadece mutasyona uğradı ve yerini tekno-feodalizme bıraktı.

Tekno-feodalizmin temelinde “bulut sermayesi” yatar. Bu, geleneksel fabrika veya makine gibi fiziksel sermayeden farklı olarak, dijital platformlar üzerinden kullanıcı davranışlarını şekillendiren algoritmik bir yapıdır. Kullanıcılar, sosyal medya, e-ticaret veya arama motorlarında gezinirken veri üretir; bu veriler algoritmaları eğitir ve algoritmalar da kullanıcıların tercihlerini manipüle eder. Sonuçta, geleneksel piyasalar ortadan kalkar ve platformlar doğrudan arz-talep döngüsünü kontrol eder. Örneğin, eskiden bir reklam televizyonda yayınlanır ve tüketici mağazaya giderdi; şimdi ise Amazon gibi platformlar, önerileriyle doğrudan satış yapar ve aracıları devre dışı bırakır. Bu süreç, kar yerine rant odaklıdır: Şirketler, platformlarında gerçekleşen her işlemden komisyon alır, kullanıcılar ise ücretsiz hizmet karşılığında veriyle “ödeme” yapar.  Varoufakis, bunu “enshittification” (kötüleşme) süreciyle açıklar: Platformlar önce kullanıcıları çeker, sonra onları sömürmeye başlar.

Tekno-feodalizmin en çarpıcı örneklerinden biri Amazon’dur. Jeff Bezos’un kurduğu bu şirket, bir e-ticaret devi olmanın ötesinde, bir dijital feodal lord gibi davranır. Satıcılar, Amazon’un platformunda ürünlerini listelemek için ücret öder; her satıştan yüzde 15-20 civarında komisyon alınır. Ayrıca, Amazon’un algoritmaları, hangi ürünün öne çıkacağını belirler – bu, feodal sistemdeki lordun toprak tahsisine benzer. Küçük işletmeler (vassal kapitalistler), platforma bağımlı hale gelir ve kar marjlarının büyük kısmını kaybeder. Örneğin, bir kitap satıcısı Amazon üzerinden satış yaptığında, lojistik, depolama ve reklam ücretleri eklenince karı minimuma iner. Amazon ise, kullanıcı verilerini toplayarak öneri sistemini güçlendirir ve bu döngüyle rantını artırır. Bu yapı, geleneksel kapitalizmdeki rekabeti ortadan kaldırır; zira Amazon, hem pazar hem de hakim güçtür.

Bir başka örnek, Apple’ın App Store ekosistemidir. Apple, geliştiricilerden her uygulama satışından yüzde 30 komisyon alır – bu, feodal rantın modern hali gibidir. Kullanıcılar (cloud serfs), iPhone’larında uygulama indirirken veri üretir; bu veriler, Apple’ın algoritmalarını eğitir ve platformun değerini artırır. Geliştiriciler ise, App Store’a erişim için bu rantı ödemek zorundadır; aksi takdirde pazara ulaşamazlar. Epic Games’in Fortnite davası buna bir örnektir: Epic, komisyonu atlatmaya çalıştığında Apple tarafından platformdan atıldı. Bu olay, Apple’ın feodal lord gibi mutlak kontrole sahip olduğunu gösterir. Varoufakis’e göre, bu sistem GDP’nin yüzde 35-40’ını emerek ekonomiyi yavaşlatır ve yatırımları azaltır.

Meta (eski adıyla Facebook) da tekno-feodalizmin bir diğer yüzüdür. Kullanıcılar, platformda paylaşım yaparak ücretsiz emek sağlar: Gönderiler, beğeniler ve yorumlar, algoritmaları besler ve reklamcıları çeker. Meta, bu verileri kullanarak reklam ücretlerini artırır – başlangıçta yayıncılara ücretsiz erişim sağlar, sonra onları ücretli reklama zorlar. Örneğin, bir haber sitesi Facebook’ta içerik paylaştığında, algoritma önce erişimi artırır; sonra düşürür ve “boost” için para ister. Bu, feodal sistemdeki lordun köylülerden vergi toplamasına benzer. Ayrıca, algoritmalar öfke ve kutuplaşmayı teşvik ederek kullanıcı bağlılığını artırır, ancak bu demokrasiyi erozyona uğratır. Varoufakis, bu platformların faşizmin yükselişine zemin hazırladığını savunur, çünkü zenginlik birkaç elde yoğunlaşır ve toplumsal gerilimler artar.

Uber gibi paylaşım ekonomisi platformları da tekno-feodalizm örneğidir. Sürücüler, Uber’in algoritmasına bağımlıdır: Fiyatlandırma, rota ve değerlendirmeler şirket tarafından kontrol edilir. Sürücüler bağımsız girişimci gibi görünse de, aslında “cloud proletarians”dır – algoritmalar onları sürekli izler ve düşük puanla cezalandırır. Kullanıcılar ise veri vererek sistemi besler. Bu yapı, geleneksel taksi piyasasını yok eder ve Uber’e rant sağlar. Türkiye’de benzer şekilde, Yemeksepeti veya Getir gibi uygulamalar, restoranlardan komisyon alır ve teslimatçıları sömürür.

Tekno-feodalizmin etkileri derin: Ekonomik eşitsizlik artar, demokrasi zayıflar ve bireysel özgürlükler kısıtlanır. Varoufakis, çözüm olarak “bulut vergisi” önerir: Şirketlerden alınan vergi, kullanıcılara temel gelir olarak dağıtılır. Ayrıca, platformlar arası etkileşim (interoperability) ve veri sahipliğinin devlete geçmesi gibi (Kamulaştırma) adımlar atılabilir. Ancak, bu sistemin kök salması, toplumun örgütlenmesini gerektirir. Fikrini ileri sürmektedir.

Kapitalizmin günümüzdeki evresini hem akademik hem de politik açılardan anlamak ve anlamlandırmak için harcanan çaba, kaçınılmaz bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Zira bu çaba, yalnızca mevcut sistemi derinlemesine kavramakla kalmıyor, aynı zamanda insanlığa kapitalizmi aşmanın yeni imkan ve olanaklarını da içkin bir şekilde sunuyor; bu yüzden konuyu defalarca tartışmak, çağımızın en acil gereksinimlerinden biri haline geliyor. 

Yorumlar (1)

Leyla sezer

26 gün önce / 07.11.2025

Tebrik ederim günümüzde tekno feodalizm gibi güzel bir konuyu kaleme almışsınız başarılarınızın devamını dilerim????

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla