Niçin Filistin ile Dayanışma Mitingi

"Demokrasi, yalnızca kurumlarla değil, toplumun ruhuyla örülür. Filistin kavgası, yıllardır sivil başkaldırıların (intifadaların) ve küresel dayanışmanın simgesi olmuştur. Bu kavga, genç kuşakları ayağa kaldırır: İspanya’dan Lübnan’a, Ürdün’den İtalya’ya, Filistin bayrağı – tıpkı “Jin, Jiyan, Azadî” çağrısında olduğu gibi – özgürlük protestolarında dalgalanır."

 Niçin Filistin ile Dayanışma Mitingi

Karanlığın ortasında bir kıvılcım gibi parlayan umutlar vardır; işte 25 Ekim’de düzenleyeceğimiz Filistin Halkıyla Dayanışma mitingi, tam da böyle bir kıvılcım olmayı hedefliyor. Ne var ki, bu çağrımıza kulak verenlerden yükselen, cılız da olsa bazı itiraz sesleri, niyetimizin derinliğini tam olarak yansıtamadığımızı düşündürttü bize. Bu satırlar, o yüzden doğdu: Amacımızı, sükûnetle akan bir nehir gibi berrak ve duru kılmak için atılmış, sade bir adım yalnızca.

Filistin, yıllardır acının ve direnişin coğrafyası olmuş bir toprak parçası. Orada yaşayan insanlar, her gün yükselen duvarların gölgesinde, bombaların uğultusu altında nefes almaya çalışıyor. Bizler ise uzaktan, ama yürekten bağlı olarak, bu acıya sessiz kalamayız. Dayanışma mitingimiz, işte bu sessizliği kırmak için: Zulme karşı birleşen seslerin gücüyle, adaletsizliğin duvarlarını sarsmak için. Çünkü Filistin’in mücadelesi, yalnızca bir halkın değil, insanlığın ortak yarası. Çocukların gözyaşları, yıkılan evler, kesilen umutlar… Bunlar, sınırları aşan bir çağrı; vicdan sahibi herkesi harekete geçiren bir feryat.

Biz, bu mitingle, barışın tohumlarını ekmek istiyoruz. Savaşın değil, diyaloğun; nefretin değil, kardeşliğin sesi olmak için toplanıyoruz. Tepkiler, belki korkudan, belki yanlış anlamadan doğuyor; ama biz inanıyoruz ki, bir araya gelmek, anlaşılmayı getirir. 25 Ekim, sadece bir tarih değil; ortak bir duruşun,  günü olacak.
Gelin, birlikte haykıralım: Öz Öz Özgür Filistin

Özgür Filistin: Demokratik Orta Doğu’ya Uzanan Yolun Köşe Taşı

Orta Doğu, çağlar boyu uygarlıkların doğduğu bir yurt olmuş, fakat aynı zamanda çatışmaların, baskıcı yönetimlerin ve dış güçlerin gölgesinde solmuş bir toprak. Bu karmaşık coğrafyada gerçek bir demokrasinin filizlenmesi, ancak adaletin, eşitliğin ve halkların kendi yazgılarını belirleme hakkının öncülüğünde gerçekleşebilir. İşte burada Özgür Filistin fikri belirir: Filistin’in kurtuluşu, yalnızca bir ulusun kavgası değil, tüm Orta Doğu için demokratik bir değişimin temel direklerinden biridir. Konu Filistin olunca, aynı ilkelerin Kürt halkı için de geçerli olduğunu belirtmek yeter.

Tarihsel Çerçeve: Filistin Sorunu ve Orta Doğu’nun Derin Yaraları

Filistin davası, 20. yüzyılın başlarından beri Orta Doğu’nun durmadan kanayan bir yarasıdır. 1948’de İsrail’in kurulmasıyla başlayan bu süreç, milyonlarca Filistinlinin yurtlarından sürülmesi, işgaller ve sistematik ayrılıkçılıkla dolu bir geçmiş bırakmıştır. Bu yara, yalnızca Filistinlileri yaralamakla kalmamış; tüm Arap dünyasını ve ötesini biçimlendirmiştir. Örneğin, 1967 Altı Gün Savaşı ve ardından gelen işgaller, bölgedeki otoriter rejimlerin serpilmesine zemin hazırlamıştır. Bu yönetimler, “dış tehlike” bahanesiyle içerdeki özgürlükleri ezer, muhalifleri susturur ve halkı ulusalcı nutuklarla zincirler. Özgür Filistin, bu kısır döngüyü parçalamanın anahtarıdır. Filistinlilerin haklarının kabulü – iki devletli bir çözüm, mültecilerin dönüş hakkı ve Doğu Kudüs’ün konumu gibi unsurlarla – bölgedeki gerginliği yumuşatır. Tarih bize öğretir ki, haksızlıklar giderilmeden ne barış ne de demokrasi kök salabilir. Güney Afrika’daki ayrılıkçı düzenin yıkılışı gibi, Filistin’deki işgalin bitişi de bir domino etkisi doğurabilir: Arap Baharı’nın yarım kalmış dalgası, Filistin’in özgürlüğüyle yeniden kabarıp taşabilir.

Siyasi Yön: Demokrasinin Önündeki Duvarlar ve Filistin’in Yeri

Orta Doğu’da demokrasi niçin bu denli kırılgan? Yanıt, büyük ölçüde Filistin sorununda gizlidir. İsrail-Filistin çekişmesi, bölgenin güç dengelerini altüst eder ve dış oyuncuları – ABD, Rusya, İran gibi – karışmaya çağırır. Bu karışmalar, yerel diktatörlükleri besler: Örneğin, Mısır’daki Sisi yönetimi ya da Suudi Arabistan’ın krallık yapısı, “güvenlik” perdesi altında özgürlükleri boğar.

Özgür Filistin, bu denklemi dönüştürme gücüne sahiptir. Filistinlilerin demokratik bir devlet kurması – özgür seçimler, çoğulcu bir toplum ve temel değerlere bağlılıkla – komşu ülkelere örnek olur. Filistin Yönetimi’nin mevcut yolsuzlukları, demokratik halk birlikteliğiyle aşılırsa, bölgedeki askeri giderler azalır ve kaynaklar sağlık, barınma, eğitim gibi halk yararına akar. Zira kapitalist düzen içinde, demokrasinin temelleri bunlardan öte nedir ki?

Toplumsal ve Kültürel Yansımalar: Halkların Uyanışı

Demokrasi, yalnızca kurumlarla değil, toplumun ruhuyla örülür. Filistin kavgası, yıllardır sivil başkaldırıların (intifadaların) ve küresel dayanışmanın simgesi olmuştur. Bu kavga, genç kuşakları ayağa kaldırır: İspanya’dan Lübnan’a, Ürdün’den İtalya’ya, Filistin bayrağı – tıpkı “Jin, Jiyan, Azadî” çağrısında olduğu gibi – özgürlük protestolarında dalgalanır.

Özgür Filistin, bu uyanışı hızlandırır. Kadın hakları, LGBTQ+ eşitliği ve etnik çeşitlilik gibi konular, Filistin toplumunda tartışılır ve bu tartışmalar bölgeye sızar. Örneğin, Filistinli eylemcilerin sosyal medyada yükselttikleri ses, Orta Doğu’da sansürü delmenin yolunu aydınlatır. Demokratik bir Orta Doğu, ancak halklar korkusuzca konuştuğunda gerçeklik kazanır – Filistin’in özgürlüğü, bu yürekliliği sunar.

Olası Engeller ve Gelecek Tasarısı

Yol elbette dikenli. İsrail’in yerleşim politikaları, uluslararası toplumun çifte standartları duvarlar örer. Yine de son yıllardaki değişimler umut kıvılcımları saçar: İspanya’da başlayıp dalga dalga yayılan uluslararası dayanışma eylemleri, AB’nin Filistin’i tanıma girişimleri, ABD’deki gençlerin İsrail eleştirileri – dolayısıyla Filistin’le omuz omuza durmaları – İsrail’i daha kanlı adımlardan uzak tutar. Bu eylemler çoğaldıkça, Filistin’in onurlu bir barışa yaklaşması olanaklı hale gelir.

Sonuçta, Özgür Filistin, demokratik Orta Doğu’nun köşe taşlarından biridir; çünkü haksızlığı kökünden söker, barışı kurar ve halkları dayanışma ağıyla bağlar. Bu, düşsel bir ülkü değil; tarihsel bir zorunluluktur. Dünya, Filistin’in özgürlüğünü destekleyerek, yalnızca bir ulusu değil, tüm bir bölgeyi kurtarabilir.
Gelecek, adaletle yazılır – ve bu geleceğin ilk dizesi, özgür Filistin, özgür Kürtler olmalıdır.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış