Avrupa betonlaşırken Türkiye birinci

Avrupa Gazetecilik Arena’sının 11 ülkeden 41 gazeteci ve bilim insanıyla düzenlediği “Yeşilden Griye” (Green to Grey) projesi Avrupa'da yaşanan doğa ve tarım arazilerinin kaybının boyutlarını ortaya koyuyor. Proje Avrupa genelindeki arazi kaybının gerçek boyutunu ilk kez ortaya çıkardı. Buna göre, 2018-2023 arasında yaklaşık 9 bin km² alan kalıcı biçimde yapılaşmaya dönüştü. En çarpıcı olansa Türkiye'nin 1860 km² ile kıta genelinde en fazla yeşil alan kaybeden ülke olması. Bu oran, Avrupa'daki toplam kaybın beşte birinden fazlası.

Avrupa betonlaşırken Türkiye birinci

Avrupa Gazetecilik Arena’sının 11 ülkeden 41 gazeteci ve bilim insanıyla düzenlediği “Yeşilden Griye” (Green to Grey) projesi Avrupa'da yaşanan doğa ve tarım arazilerinin kaybının boyutlarını ortaya koyuyor. Proje, uydu görüntüleri, yapay zekâ ve yerinde raporlamayı birleştiren orijinal yöntemin ölçeğini büyüterek, Avrupa genelindeki arazi kaybının gerçek boyutunu ilk kez ortaya çıkardı. Buna göre, 2018-2023 arasında yaklaşık 9 bin km² alan kalıcı biçimde yapılaşmaya dönüştü. En çarpıcı olansa Türkiye'nin 1860 km² ile kıta genelinde en fazla yeşil alan kaybeden ülke olması. Bu oran, Avrupa'daki toplam kaybın beşte birinden fazlası.

Avrupa Çevre Ajansı “EEA” kapsamındaki 39 ülkenin toplam alanının %96’sına —neredeyse tamamına— karşılık gelen 30 ayrı ülkenin incelendiği projeye katılan yayın kuruluşları şunlar: Norveç kamu yayıncısı “NRK”, İspanya’dan “Datadista”, Belçika’dan “De Standaard”, Almanya’dan “Die Zeit”, İtalya’dan “Facta”, Polonya’dan “Gazeta Wyborcza”, Fransa’dan “Le Monde”, Finlandiya’dan “Long Play”, Yunanistan’dan “Reporters United”, Türkiye’den “The Black Sea” ve Britanya’dan “The Guardian”.

 

Yeşilden Griye” projesine katılan ekiplerin 5 yıllık uydu verileri üzerinden yaptığı gözlemlere ve ölçümlere göre elde edilen bulgular özetle ve başlıklar hâlinde şöyle:

   ✓ Araştırma, Avrupa'da her yıl inşaat nedeniyle 1.500 km² kaybedildiğini ortaya koydu. 2018 ile 2023 yılları arasında yaklaşık 9.000 km², yani Kıbrıs büyüklüğünde bir alan kayboldu. Bu sonuç, her hafta yaklaşık 30 km²'lik alanın yok edilmesi anlamına geliyor; yani her gün 600 futbol sahası büyüklüğünde bir alanın yok edilmesine eşdeğer.(1 km², 1 milyon m²'ye denk geliyor.)

   ✓ Ormanlar, otlaklar ve sulak alanlar kapsayan doğa parçaları, yılda yaklaşık 900 km² ile bu kayıpların çoğunu oluşturuyor. 600 km²'lik alansa tarım arazilerinden oluşuyor. Bu durum gıda güvenliği ve sağlık açısından çok ciddi sonuçlar doğuruyor. Bu sonuçlar, Avrupa'daki arazilerin, AB yetkililerinin daha önceki tahminlerinden 1,5 kat daha hızlı yok olduğunu göstermekte.

   ✓ Avrupa genelinde arazi kaybının başlıca nedenleri konut ve yol inşaatları; ancak lüks turizm alanları gibi yalnızca bir azınlığa hizmet eden veya kamu ihtiyaçlarına göre inşa edilmeyen birçok inşaat örneği de var. Çarpıcı bir örnekse, Türkiye'deki canlı bir sulak alanın, lüks bir yat tamir tesisi oluşturmak için betonla doldurulmuş olması.

   ✓ Günde 70'ten fazla olmak üzere 150.000'den fazla inşaat, korunan alanlara tecavüz ederek tamamlandı. Bu inşaatların bir kısmı, bölgenin koruma statüsüne göre izinliyken, büyük bir kısmının da kaçak olarak inşa edilmiş olduğu düşünülüyor.

   ✓ Doğa ve biyolojik çeşitlilik kaybının yanı sıra, bu inşaatların çoğunun iklim değişikliğinin etkilerini daha da kötüleştirme ihtimali çok yüksek. Her 5 inşaattan 4’ü insan faaliyetleriyle zaten dönüşüme uğramış yerleşim alanlarında gerçekleşti. Avrupa'da kalan az sayıdaki doğal alan daha da parçalanmakta, rekreasyonel alanlar da büyük bir tehdit altında. Bu durum aynı zamanda sellere neden olurken aşırı sıcakları azaltmayı da olanaksız hâle getiriyor.

Tüm Avrupa’da kaybedilen doğal ve tarımsal alanlarının dörtte birine konut ve yol yapılmış:

Tüm ülkeler doğal ve tarımsal alanlarını kaybediyor, ancak bazıları diğerlerinden çok daha fazla kayıp yaşıyor. Ülkelere göre kayıp miktarlarına bakıldığında rekor Türkiye’de: 2018–2023 arasında 1860 km2 doğa ve tarım arazisi imara açılarak kayboldu. Bu sayı Avrupa’daki toplam kaybın beşte birinden fazlası. Türkiye’yi Polonya (1000 km2’den fazla), ardından Fransa ve Almanya izliyor. Avrupa betonlaşırken Türkiye birinci

Proje kapsamında kayda geçen en çarpıcı örnek de yine Türkiye’den: ÇALTILIDERE.

Gazeteci Yavuz Baydar, “Çaltılıdere faciası”nı şöyle anlatıyor:

Çaltılıdere, Aliağa ile Çandarlı arasında yer alan geniş bir sulak alan ve göçmen kuşların habitatı idi.

Avrupa betonlaşırken Türkiye birinci

“Araştırmaya göre Türkiye’de, Ege kıyısındaki İzmir ilinde bulunan Çaltılıdere sulak alanı, lüks yatların inşası ve tamiri için yapılacak bir marina projesi kapsamında bir kilometrekareden fazla beton temelinin altına gömüldü. Türkiye tarafından resmî olarak sulak alan ilan edilen Çaltılıdere; flamingolara, pelikanlara, karabataklara, çipura ve levreğe ev sahipliği yapıyordu. Ayrıca önemli bir karbon yutağı ve doğal taşkın koruma alanı işlevi görüyordu.

Ancak 2017’de yapılan tartışmalı bir komisyon toplantısıyla koruma statüsü kaldırıldı. Uydu görüntüleri, göçmen kuşların durak noktası olan alanın betonla kaplandığını gösteriyor. Projeyi geliştiren sanayi kooperatifi Yatek, marinanın bölgeye “büyük ekonomik büyüme ve binlerce iş” getireceğini savunuyor. Yılda 132 lüks yat üretimi planlanıyor. Sulak alanlar ve turbalıklar, karbon depolama ve doğal taşkın savunması açısından hayati öneme sahip.

İzmir’deki çevre örgütü Doğa Derneği’nden sulak alan uzmanı Burçin Yaraşlı şöyle diyor: ‘Sulak alanlar doğal sünger gibi çalışır, yağışlı dönemlerde fazla suyu tutar, kurak dönemlerde yavaşça salar. Böylece hem selin hem de kuraklığın etkilerini hafifletir. Bu alanlar yok edildiğinde, çevrede yaşayan insanlar doğrudan daha büyük risklerle karşı karşıya kalır.’

Yat ve Tekne İmalatçıları Endüstrisi Kooperatifi (YATEK) projenin bölgeye büyük ekonomik büyüme ve binlerce iş getireceğini, yıllık 500 milyon avro değerinde ihracat sağlayacağını öne sürüyor. YATEK’in eski direktörü 2021’de, “Türkiye’nin ve dünyanın en zengin insanları büyük yatlarını buraya getirip tamir ettirecek veya yaptıracak” demişti.

Çaltılıdere’de yaşayan 600 kişilik köy halkı ise bölünmüş durumda. Bazıları iş fırsatları ve topraklarının değer kazanmasını beklerken, diğerleri kendilerini terk edilmiş hissediyor. Bir balıkçı, ‘Buna hep birlikte karşı çıkamadık,’ diyor. ‘Şimdi hiçbir şey kalmadı. Sıkışıp kaldık.’

YATEK ise şu açıklamayı yapmış: ‘Bu yatırım, çevre mevzuatına tamamen uygun, doğaya ve ekosistemlere saygılı, sosyal açıdan sorumlu ve bölge ile ülkenin tamamı için ekonomik açıdan faydalı bir girişimdir.’

Ancak, komisyon toplantısından beş ay önce, YATEK Başkanı Aslan Bilgi bir sektör dergisine verdiği röportajda niyetlerini açıkça dile getirmiş: ‘Bu bölgeyle ilgili daha önce verilen [olumlu] sulak alan kararı bize zaman kaybettiriyor. Dokuz Eylül Üniversitesi’nden görüş almaya çalışıyoruz. İstediğimiz sonucu alamazsak, Ege Üniversitesi’nden görüş alacağız.’

Nitekim istedikleri sonucu almışlar. Komisyon toplantısında Ege Üniversitesi’nden alınmış yeni bir rapor sunulmuş. Önceki bulgulara zıt olan bu rapor, Çaltılıdere’nin “birçok tür için yaşam alanı olma özelliğini kaybettiğini” iddia ediyormuş.

YATEK elbette bu raporun arkasına sığınmış ve valilik nihai kararında raporu temel gerekçe olarak kullanmış.

ARENA’nın Green to Grey araştırmasında Türkiye’ye dair bölüm şöyle devam ediyor:

 “Komisyonda alanı kurtarmak için mücadele eden bir üye, misilleme korkusuyla adının açıklanmasını istemeyerek şunları söyledi: ‘Süreci manipüle ettiler ve sulak alan statüsünü kaldırdılar.’ Çaltılıdere’yi yakından tanıyan, sık sık kuş gözlemine giden bu üye sözlerine şöyle devam etti: ‘Bazen aklıma geliyor. Her düşündüğümde içim acıyor. Orasının ne hale geldiğini görmek istemiyorum.’”

Raporda Avrupa’dan da çok sayıda örnek var:

   ✓ Portekiz'in Melides bölgesinde Natura 2000 alanında yükselen “CostaTerra Golf and Ocean Club”, 75 hektarlık golf sahasıyla gündemde; sahayı yeşil tutmak için günde 800 bin litre su tüketilebileceği hesaplanıyor. Proje nedeniyle Galé Plajı'ndaki koruma altındaki kumulların neredeyse 300 hektarı kaybedildi. Komplekste mülklerin yaklaşık 6,4 milyon Euro karşılığında satılması bekleniyor. “Discovery Land Company”'ye ait proje, Portekiz makamlarınca ekonomik fayda gerekçesiyle onaylandı. Proje sahibi, çevre standartlarını karşıladığını savunsa da çevre hukukçuları "baskın kamu yararı" ölçütünü karşılamadığını belirtiyor.

   ✓ Yunanistan'ın kuzeyindeki Vermio Dağları'nda, "yolsuz vahşi doğa" statüsündeki alanlarda geniş ölçekli rüzgâr santrali kuruluyor. Şirket, iki kez yüksek idare mahkemesinden onay aldığını ve ağaçlandırma çalışmalarını sürdürdüğünü söylüyor.

   ✓ Almanya'da başkent Berlin yakınlarındaki Brandenburg'da ise “Tesla” fabrikasının kapasitesini yıllık 1 milyon araç üretimine çıkarma planları nedeniyle yarım milyon ağacın kesildiği bildiriliyor. Uydu görüntüleri orman açıklıklarını net biçimde gösteriyor.

Almanya’nın saygın yayın kuruluşu DW’nin haberine göre, bu durumun biyoçeşitlilik, gıda güvenliği ve sağlık açısından yaratacağı sonuçları uzmanlar şöyle değerlendiriyor:

   ✓Araştırma ekibine konuşan Leeds Üniversitesi'nden Prof. Steve Carver, yapılaşmanın yaban doğa kaybı ve biyoçeşitlilikteki düşüşün temel nedeni olduğunu vurguluyor. Carver, kentlerin yeşil kuşağa ve tarım arazilerine doğru genişlemesinin, verimli toprakları da süpürdüğünü hatırlatıyor.

   ✓ EEA'dan Jan-Erik Petersen de "Küçük kayıpların zaman içinde birikerek büyük bir etki yarattığına" dikkat çekiyor.

   ✓ Avrupa Parlamentosu'nda Yeşiller/EFA grubundan Lena Schilling ise "Avrupa Birliği yıllardır iklim ve doğayı korumada liderlik vaat ediyor; ama bu araştırmanın gösterdiği şey, kelimenin tam anlamıyla kendi geleceğimizi betona gömüyor olmamız" uyarısında bulunuyor. Schilling, doğanın harcanabilir bir şey gibi görülmeye devam etmesi halinde Avrupa'nın yalnızca iklim hedeflerini değil, aynı zamanda gıda güvenliğini, sağlığını ve kıtayı yaşanmaya değer kılan yerlerin kendisini de kaybedeceğini söylüyor.

   ✓ Araştırmaya göre kayıplar yalnızca biyoçeşitlilik açısından değil; sel ve aşırı sıcak gibi iklim etkilerini artırarak sağlık ve refah üzerinde de doğrudan sonuçlar doğuruyor. "Green to Grey" bulguları, Avrupa'da konut-yol-turizm-sanayi eksenindeki yayılmanın, doğa ve tarım alanlarını hızla daralttığını ve bu eğilimin Türkiye'de en yoğun düzeyde seyrettiğini gösteriyor. Beş yılda Kıbrıs adası büyüklüğüne ulaşan kayıp, kıtanın iklim hedefleri, gıda güvenliği ve kamu sağlığı açısından alarm veriyor. Araştırmanın metodolojisi, "küçük müdahalelerin toplam etkisini" görünür kılarak karar vericilere, koruma-planlama-denetim politikalarını yeniden değerlendirme çağrısı yapıyor.

KAYNAK: ARENA for journalism in Europe

Teşekkürler: Yavuz Baydar, DW.com/tr, Diken.com.tr

Kapak fotoğrafı: Burcu Karakaş/DW

Yayına hazırlayan can çınar

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış