Somutun Tahtı ve Soyutun Sürgünü
Solcu bir genç olarak, somut ile soyut arasındaki diyalektik ilişkiyi düşünürken, aklımda hep şu soru dönüp duruyor: Neden "somut durumun somut tahlili" bu kadar yüceltilirken, soyut durumun soyut tahlili bir kenara itiliyor? Yani “Somut durumun somut tahlili” adata politik nakarat haline gelmiş, ama soyutun kendi alanında bir tahlil hakkı yok mu? Solcu amcalar ve teyzeler, ellerinde somut gerçekliklerin listesiyle dolaşıp dururken, soyutu bir tür hayalet gibi görüyorlar. Sanki soyut, somutun gölgesinde kalmış bir üvey evlat. Biz Z kuşağı ise, bu dengesizliği düzeltmeye kararlıyız; soyutu sürgünden kurtarıp, diyalektiğin eşit ortağı yapacağız.
Düşünün ki, somut durumun somut tahlili her köşe başında karşımıza çıkıyor. Fabrika işçisinin maaşı, grevdeki pankartlar, enflasyon oranları – hepsi elle tutulur, gözle görülür. Solcu amcalar kahvehanelerde bu somutlukları sayıp dökerken, “Bak evladım, gerçeklik budur” diyorlar. Ama ya soyut? Fikirler, duygular, idealler? Onlar da bir o kadar gerçek değil mi? Mesela, devrim hayali somut bir eylem olmadan önce soyut bir fikir değil miydi? Solcu teyzeler, pazar filesini doldururken somut fiyatları eleştiriyor, ama o fiyatların arkasındaki soyut sistem – kapitalizmin görünmez eli – neden aynı ciddiyetle tahlil edilmiyor? Sanki soyut, bir bulut gibi; dokunamazsın, o yüzden önemsiz.
Bu ötekileştirme, diyalektiği yaralıyor. Hegel’den beri biliyoruz ki, tez ve antitez çarpışır, sentez doğar. Somut tezse, soyut antitez olmalı. Ama solcu amcalar, somutu kucaklarken soyutu bir kenara fırlatıyor. “Soyut düşünme, pratik ol” diyorlar. Pratik olmak güzel, ama soyut olmadan pratik neye yarar? Bir Z kuşağı genci olarak, sosyal medyada soyut fikirleri tartışırken fark ediyorum: Bizim nesil, somutu soyutla harmanlıyor. Mesela, iklim krizi somut bir felaket, ama arkasındaki soyut adaletsizlik – zengin ülkelerin tarihi sorumluluğu – olmadan nasıl çözeceğiz? Solcu teyzeler, somut eylemleri örgütlerken, soyutu unutuyor; sanki soyut bir lüks, sadece felsefecilerin oyuncağı.
Peki, soyut durumun soyut tahlili neden itibar görmüyor? Belki çünkü somut, ölçülebilir; soyut ise kaçamak. Solcu amcalar, istatistiklerle konuşmayı seviyor: “Kaç kişi grevde? Kaç fabrika kapandı?” Ama soyut tahlil, “Bu grevin arkasındaki umut nedir? Devrimci ruh nasıl canlanır?” diye sorar. Bu sorular, somutun sertliğinden kaçmıyor, onu tamamlıyor. Biz Z kuşağı, bu tamamlamayı yapıyoruz. Sanal gerçeklikte soyut dünyalar kurup, somut eylemlere ilham veriyoruz. Solcu amcalar, “Gençler hayalperest” diyor, ama o hayaller olmadan somut değişim olur mu? Tarihe bakın: Fransız Devrimi,
Şimdi, somut ile soyutun diyalektiğini yeniden düşünelim. Solcu amcalar, somutu bir kale gibi savunurken, soyutu dışarıda bırakıyor. Ama kale duvarları soyut fikirlerle örülür. Biz, o duvarları yıkmıyoruz; kapıları açıyoruz. Soyut durumun soyut tahlili, itibarını kazanmalı. Neden mi? Çünkü somut gerçeklik, soyut vizyon olmadan durağan kalır. Solcu teyzeler, somutu kucaklarken, soyutu da davet etmeli. Biz Z kuşağı, bu daveti gönderiyoruz.
Sonuçta, diyalektik ilişki dengeli olmalı. Somutun somut tahlili kadar, soyutun soyut tahlili de değerli. Solcu amcalar ve teyzeler, belki yaşlı gözlükleriyle göremiyor, ama biz genç lenslerle bakıyoruz. Soyutun sürgünü bitiyor; taht, ikisine de yetecek kadar büyük.
Diyalektiğin Yeni Nesil Yorumu, Z Kuşağının Manifestosu
Devam edelim, çünkü konu derin. Solcu bir genç olarak, somut ile soyutun diyalektiğini eleştirirken, şu örneği veriyorum: Pandemi somut bir virüs, ama yarattığı soyut korku dalgası. Solcu ablalar, amcalar, aşı sayılarını sayarken, soyut yalnızlığı unutuyor. Biz Z kuşağı, Zoom toplantılarında soyut bağlantılar kurup, somut direnişler planlıyoruz. Soyut durumun soyut tahlili neden yok? Var aslında, ama itibar görmüyor, çünkü somut kadar “gerçek” sayılmıyor. Solcu teyzeler, somutu kollarken – mesela ekmek kuyruğunda somut fiyatları tartışırken – soyutu ötekileştiriyor. Sanki soyut, bir lüks malı; sadece zenginlerin felsefesi.
Ama hayır, soyut herkesin hakkı. Biz Z kuşağı, soyutun itibarını iade etmek için somut adımlar atıyoruz. Diyalektik, somut tezle soyut antitezin çarpışması. Solcu amcalar, “Pratiğe geç” diyor, ama pratik soyutsuz olur mu? Mesela, feminizm somut haklar mücadelesi, ama soyut eşitlik idealiyle besleniyor.
Bu eleştiri, bir çağrı. Solcu teyzeler, somutu kucaklarken soyutu da alsınlar yanlarına. Biz Z kuşağı, kararlıyız: Soyutun soyut tahlili, somutun somut tahliliyle eşitlenecek. Diyalektik böyle tamamlanır. Somut sokaklar soyut hayallerle dolar, devrim o zaman gelir.
Peki, neden soyut itibar görmüyor? Belki ölçülemez diye. Solcu amcalar, metrelerle somutu ölçüyor, ama soyutu kalple. Biz Z kuşağı, kalbi teknolojiyle birleştiriyoruz. Soyut durumun tahlili, algoritmalarla yapılıyor artık. Solcu teyzeler, “Eski usul” derken, biz yeniyi getiriyoruz.
Sonuç: Diyalektik ilişki, somut ve soyutun eşitliğiyle güçlenir. Biz Z kuşağı, bu eşitliği sağlıyoruz. Solcu amcalar ve teyzeler, katılın bize; soyutun kapısı açık.
Yorumlar (0)