“Çürümüş Bir Şeyler Var Şu Danimarka Kırallığında”

Başlık İngiliz oyun yazarı Shakespeare’in, Hamlet adlı oyununda, kahramanın tiradıdır. Uzunca bir süredir ülkenin haline baktıkça aklımıza gelir durur. Keşke Danimarka Kırallığı’ndaki gibi ‘bir şeyler’den ibaret olsaydı, çürümüşlük! Halimize şükreder, geçerdik. Maalesef durum tam tersi. Gün geçmiyor ki bu memleketin üstüne damperli çöp kamyonlarıyla çürümüşlük boca ediliyor olmasın.

“Çürümüş Bir Şeyler  Var Şu Danimarka Kırallığında”

“Çürümüş Bir Şeyler  Var Şu Danimarka Kırallığında”

İngiliz oyun yazarı Shakespeare’in, Hamlet adlı oyununda, kahramanın tiradıdır. Uzunca bir süredir ülkenin haline baktıkça aklımıza gelir durur. Keşke Danimarka Kırallığı’ndaki gibi ‘bir şeyler’den ibaret olsaydı, çürümüşlük! Halimize şükreder, geçerdik. Maalesef durum tam tersi.

Gün geçmiyor ki bu memleketin üstüne damperli çöp kamyonlarıyla(!) çürümüşlük boca ediliyor olmasın. Son birkaç gün içinde nurtopu gibi skandallarımız var. Sahte diplomalar- lisans, yüksek lisans, sertifika, ehliyet…vb-. piyasada, yüzlerce. Skandalın boyutları henüz bilinemiyor. Hani şu devlete emanet ettiğimiz kişisel, mahrem bilgilerimizden çalınmış. Sonra da haraç mezat.  Sahte elektronik imzalar üretilmiş. Hem de yıllardır. 37 kişi tutuklanmış, 150 zanlı varmış. Ayrıca bu sahte belgelerle HalkTV’ye göre 17 bin kişi çeşitli işlere yerleştirilmiş. Tuhafı iddianameden olayın örgütlü bir suç olduğuna dair bir çıkarsama yapmanız mümkün değil diyor, hukukçular.  Lağım patladı bir kez daha. Henüz boyutlarına vakıf değiliz. Kokusu çıktı gökyüzüne ama… Daha 15 gün önce daha sınav sürerken LGS soruları WhatsApp’a sızmamış mıydı? 729 öğrenci bütün sorulara doğru cevap vererek rekor kırmamış mıydı? İnceleme(!) başlatılmıştır, gerek görülürse soruşturma da(!) yapılır. Merak buyurmayınız. Gazeteler tapularınıza da güvenmeyiniz, diye yazıyor.

Diyanetimiz de bir din devleti inşa etmek için koşar adım. Son Cuma hutbesi örtünmeyi edep ve haya kavramlarına sıkıştırarak kadınlara vaaz hazırlamış. Yani 90 bin camiden erkek cemaate. İki ilahiyatçı kökenli yazarımız protesto amacıyla başını açacağını duyurdu.

Şu birkaç sene içerisinde yaşananları hatırlamak bile ürpertici.

Önce çok kısa bir hafıza tazeleme;

-Roboski’yi hatırlayınız; 34 Kürt genci savaş uçaklarından atılan bombalarla katledildi. O savaş uçaklarına bombalama emri veren askeri ve sivil yetkililer, soruşturulmadı.

-Soma’yı hatırlayınız gerekli uyarı tedbirleri ve teçhizat olmadığı için bir iki saat içinde planlı cinayete maruz kalan 301 madenciyi. 301 baba, koca, abi, kardeş. Yargının dehlizlerinde kaybedildi.

-Aladağ bir tarikata ait orta öğretim Kız Öğrenci Yurdunda çıkan yangını hatırlayınız. 11 kız öğrenci ve bir bakıcı hizmetli öldü.

-Suruç’ta patlatılan bir canlı bombayla oyuncak taşıyan 33 genç öldürüldü, yetkili yetkisiz kurum ve kişilerin gözleri önünde.

-Ankara Gar Katliamı, yine işid bombacıları yine ülkeyi ellerini kollarını sallayarak boydan boya katettiler ve gelip 103 vatandaşı katlettiler.

-Yürekleri yakan Yenidoğan çetesi skandalını da unutmadınız değil mi?  

İçiniz mi daraldı? Durun daha başlamadı, bile. Kaldı ki bunlar gözlerimizin önünde cereyan etti, ediyor sürgit. Bitecek gibi de değil.

Hiçbir hukuki ‘suç’ isnadı yapılmamış siyasi tutsaklar var bu ülkede. Kimisi 8-9 yıldır yatıyor. Dile kolay dokuz yıl, sevdiklerinden uzakta. Gezi tutukluları, Kürt siyasetçiler, avukatlar, gazeteciler, gençler, yüzlerce. Bir de ev hapsinde olanlar, elektronik kelepçeliler ve adli kontrolle serbest(!) bırakılanlar var. 20 yılda mahpus sayısı %369 artmış. Yeni hapishane inşaatları devam ediyor. Hapishanelerde 100 bin kapasite fazlası olduğu gazete haberlerinde.

Kayyum darbeleri bu kez chp belediyeleri üzerinde gerçekleştiriliyor.Tek suçları muhalif belediyeci olmak olan seçilmiş kişilikler tutuksuz yargılanmaları gerekirken peşinen cezalandırılmak amacıyla hapishane hücrelerine konuldular. İddianame bekliyorlar, aylardır. Belediye başkanları ve kadın erkek bürokratlar tutuklu. Kamuoyu yoklamalarının ezici çoğunluğunun aday olabilirse ‘cumhurbaşkanı olur’ dediği rakip neredeyse 6 aydır hapiste. Hukukun temel prensiplerinden masumiyet karinesi yerle yeksan edildi. Seçilmiş milletvekili C. Atalay inatla hapiste tutuluyor. Yüksek mahkeme kararlarına rağmen. Öyle bir çürüme ki bir mahkeme inatla AYM kararlarını uygulamıyor, daha ötesi AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunuyor.

Ormanlarımız cayır cayır yandı, yanıyor. Donanımsız, tedbirsiz, eğitimsiz geçici işçiler sahaya sürüldü. Ölenler var. C. Başkanlığımızın-sayısına vakıf olma olanağına kavuşamadığımız bir dolu uçağı olduğu söyleniyor. Böyle bir ülkede bizler, ise yeterli sayıda yangın söndürme aracına-gece görüşü olan/olmayan- sahip değiliz. Hektarlarca ormanımız yanmış, olsun varsın. Aportta bekleyen madenci tröstler, müteahhitler, termik santral sahipleri sağolsun. Orman dediğin nedir ki, birkaç yıla kalmaz yine büyür. Yeter ki patronlar altını üstüne getirsinler hele.     

İngiltere, Fransa, Kanada Filistin devletini tanıma kararı alır; bizim Hira dağı kadar Müslüman yöneticilerimiz İsrail’e karşı olan Bogota bildirisini imzalamamak için bin dereden su getirir. Bu arada Gazze’de açlıktan çocuklar ölmekte, yardım kuyruklarında İsrail kurşunlarıyla Gazzeli’ler hunharca katledilmektedir. Trump Gazze’yi emlakçı gözüyle bir riviera olarak pazarlama niyetlerini açıkça ifade etmekte, bizim yöneticiler dut yemiş bülbül.

Suriye’deki cihatçı artığı yönetim Alevileri, Dürzileri katlediyor, kadınlarını çocuklarını kaçırıyormuş. Bize ne? Biz Trump ve Barrack emlakçı ikilisinin politikalarına bakarız, Hem Barrack demedi mi ki; ‘Osmanlı millet sistemi’ bölge için örnek alınmalıdır diye. Asıl tehlike de; çeşitli mahfillerde Suriye’ye –HTŞ hükümetine koşulsuz entegre olması beklenen SDG/Rojava direncini kırmak üzere-  yeniden askeri müdahale hazırlığında olunduğunun dillendirilmesi.  Olursa şu memleketin başına neler geleceğini-bir kez daha- tahmin edebiliyor musunuz?

Durunuz, sıra ‘etkin pişmanlığa’ tehdit/zorlama, peşin peşin ceza uygulaması haline getirilmiş keyfi tutukluluk sürelerine gelmedi. Artık cinskırım haline gelmiş kadın cinayetlerine de, çocuk istismarlarına da… Erkek şiddeti dolu dizgin, kadınlar katlediliyor, durmaksızın.

Suça itilmiş çocuklardan oluşan çetelere çocuk suçluların patlama yapan sayılarına da. Daha çocuk yaşlarda yapılan protokollerle fabrikalara, atölyelere ucuz işgücü olarak gönderilen çocuklar iş cinayetlerinde hayatlarını kaybediyorlar, sakat kalıyorlar.

Çarşı-pazar yangın yeri. Açlık sınırı, yoksulluk sınırı kriterleri berhava edilmiş, mevcut iktidar tarafından. Emekli aç. Emekçiye savaş ilan edilmiş. Köylü perişan. Ürünü para etmiyor. İthal tarım ürünleri bütün piyasayı kaplamış durumda.

Grev yasaklamaları artık iktidarın milli sporu haline geldi. Belli ki imzalanması süreci bile haz veriyor. Adalet bakanımız ‘devletin bir hukuk devleti olduğunu’ defaten açıklamadı mı? Ve dimdik ayakta durduğunu. Merak buyurmayınız.

Bütün bu çürümüşlükler ‘Danimarka Kırallığı’nda cereyan etmiyor. Ülkemizi kasıp kavuruyor. Toplumsal demokratik cephe ve dirençle bu gidişata aşağıdan yukarıya doğru son verilemezse, çürüme bünyeye nüfuz eder ve rejim çıplak faşist diktatörlüğe dönüşür. Faşist diktatörlükler de çürümenin, baskı ve zulmün zirvesidir. Ya demokrasi güçleri inisiyatifi ele alacak ya da bugünleri de arayacağız.

Zorba iktidara karşı büyük bir şemsiyenin altında birleşme zamanı. Bugün değilse ne zaman? Acil demokrasi!

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış

İlginizi Çekebilir