Elektrik İmza Kampanyasından Notlar

Datça Demokrasi Platformundan arkadaşlar, bugünlerde her köşe başındalar... Her gün açtıkları o standa gözünüz takılmıyor mu, sizin de? Ellerinde imza föyleri, sürekli imza topluyorlar. Elektrik, Enerji niçin Özel'de diye soruyorlar? Kamuda olsaydı böyle mi olurdu diye anlatıp duruyorlar... Serdar Otrav, anlatıyor...

Elektrik İmza Kampanyasından Notlar

Eziyetin Fotoğrafı: Elektrik İmza Kampanyası

Kesintiler devam ediyor. Bir sokakta elektrik varsa, diğer sokakta yok, bazen ikisinde de, bazen hiçbir yerde… İmzalar da toplanmaya devam ediyor.

Bir dostum sordu geçenlerde,

  • Nasıl gidiyor, deneyimlerinizi, gördüklerinizi paylaşsana.
  • Doğru, yazmak lazım.

 "Bunları yazmak da bir tepki aslında, çözüme katkı" diyor..

 

Hızla büyüyen bir imza süreci:

Sesleniyorum yoldan geçen ablaya:

  • Elektrik kesintisinden şikayetiniz var mı?

Önce tepkisizce yürümeye devam ediyor.

  • İmza...Kesintileri şikayet ediyoruz.

 Dönüyor bana doğru, biraz daha açılmış gözleriyle bakıyor hemen...

  • Hımmm anlaşıldı konu, AYDEM mi? Ah be kardeşim, işkence oldu artık. Yemeği, çamaşırı elektriğe göre ayarlıyoruz. Bak...

 Paketleri gösteriyor “bir parça yemeği hep hazır ediyorum kenarda. Eşim, çocuk, açım dedi mi hemen ısıtıp yediriyorum. Uğraşmıyorum elektrik yokluğunda”.

Konuşmak, anlatmak gerekmiyor imzayı almak için. Sadece dikkatini çekmek yetiyor insanların. Kesintiler programlamış zaten onları imzayı almak için. Sen ayağa giden hizmetsin sadece, imza formunu tut yeter.

  • TC mi bu?”

Bir bakış kuşkuyla… TC Kimlik Numarası hanesini kastediyor formdaki. 

  • Uydurdunuz ismi derler, resmi belge olacak bu şikayet. Olması iyi olur dendi bize...
  • Amannnn, boşver...

Diyor ve yazıyor, bazen de kimliği çıkarıp bakarak. Sonra hemen telefon numarası ve imza. Yaşanan sıkıntı kimlik bilgilerimi kullanırlar korkuyu aşmış çoktan.

 

Marko Paşa Muamelesi:

O kadar küçük küçük öyküler var ki anlatılan. Sorma gitsin.

Buzdolabı motoru yanmış yaşıtım bir adamın:

  • Şu kadar lira dediler motora gittim yeni dolap aldım. Yanan dolabın markası, yeni alınanın modeli..

Başka biri daha. O da anlatıyor, klima hangi servise yaptırılmış, tüm bilgileri geçiyor bir, bir…

Elde servis raporu ile AYDEM’e  şikayete gidince alınan yanıtlar…

Belli eve gidince komşu ile, evde eş ile yapılan sohbetlerini falan anlatıyor. Yatışmamış sinirleri… Hatırladıkça öfkeleniyor...

Hemen hepsi yakalayınca içini dökecek birini, başlıyorlar anlatmaya...

 

Ben mi? Dinlemek, sohbet güzel, şikayetim yok da imza kaçırıyorum arada :)

Hızlanmak lazım. Her sokağa bir Marko Paşa lazım. Sadece elektrik değil ki, dinlesen daha doktor randevusu var alınamayan, toruna alınamayan oyuncak, biraz da et, meyvesi, sebzesi, elbet.

 

Biz Buradan Değiliz

Durup dinliyor bir çift saygıyla. Sonra imzadan kaçmak için midir, yoksa cidden öyle olduğu için mi, bilmem ama... “Ama biz Datça’da yaşamıyoruz” diyor. “Yok yok”... hafif kızarmış, Datça’yı yeni görmüş bir teni var, Doğru söylüyor... Güzel kızcağızın yüzünde ekstra ekstra yağ sürülmüş. Belli ki bu arkadaşlar tatilci, aşırı doz almışlar, bol D vitaminli Datça güneşini.

 “Ormanlar” diyorum bir es veriyorum...

Bakım yok, ilgi yok, personel yok, yakıyorlar ya ormanları bunlar, size de açık bu şikayet”.

İmzalıyorlar, teşekkür edip uzaklaşıyorlar biraz ve geri dönüyorlar bize doğru.

”Ya pardon, döner istedi canımız, nereyi önerirsiniz?” Demek bir güven doğdu aramızda, ne güzel!

Genç bir arkadaş yine:

  • Yav keşke buradan olsaydım imzalardım.
  • Neredensin, Ankara?
  • Yok, yok... Mesudiye’denim ben.
  • Amma yaptın, “Ankara” dedim ama acaba “İngiltereden mi” diye düşünmüştüm ben?

 Gülüşüyoruz.

  • Herkese açık bu şikayet, sen zaten buralısın. Hem sizin oradaki trafodan başlamadı mı yangın, yandı koca orman, video kayıtları izledik ya.
  • -Ağabey sorma...Bizim evin üstüne kadar geldi de önemler almıştık, komşularla, itfaiyeyle, kurtardık şans eseri...

 Atıyor imzayı. Tembihliyorum giderken

  • Bak, Palamutta falan da arkadaşlar çalışıyor, imza topluyorlar. Götür eşini, komşularını, imzalat.
  • Söz ağabey...

Diyerek, el sallayıp uzaklaşıyor. 

 

Hikaye çok ama çok da sıkmamak lazım. Sonraya da kalsın biraz.

Bir gözlemimi de aktarayım ama kapatırken. Kadınlar, daha duyarlı. Ya da kesintiler onları daha çok etkiliyor yarattığı zorluk anlamında. Duyup geliyorlar hemen, “heeee elektrik mi” deyip basıyorlar imzayı, sektirmeden

Kolay Dedik Ama!!!

A dostlar, imzaya ikna anlamında bir kolaylık var ama... bu işlerin kolay yürüdüğü anlamına da gelmiyor. Ayakta habire, sıcaklık yüksek. Konuşmaktan dil şişmiş, dinlemekten kafa kocaman. Bunu “aferin bize” deyin diye yazmadım. 

  • Tutun lütfen işi ucundan. Bir kişi 100 imza topluyorsa on kişi 1000 imza. Gelin yan yana duralım. İmza formunu sosyal medyada da bulabilirsiniz. Bir çıktı alın, komşular, 18 yaş üstü aile bireyleri, işyerindeki arkadaşlar, köşedeki esnaf, imzalatın lütfen. Uyuyan Türkiye’ye de örnek olalım. Çözelim derdimizi. Bakım yapsınlar en azından, personel sayısı arttırılsın. azalsın kesintiler...
  • Saygılar, sevgiler. Aydınlık günlerimiz daha çok olsun; hem elektrik varlığı anlamında hem de refah, mutluluk, özgürlük, ama ille de “herşey çok güzel olacak” anlamında…

Yazar serdar otrav

Yorumlar (2)

Filiz Aydeniz

7 saat önce / 06.08.2025

Harika anlatmışsınız, emeklerinize sağlık.

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla

Gönül Mesci

8 saat önce / 06.08.2025

Ne güzel anlatmışsın Serdar Hocam herkes çok duyarlı ama desteğimiz az. Tek tek imza toplamak zaman alıyor, gönüllü arkadaşlar bir form da siz doldurur musunuz?

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla