Eziyetin Fotoğrafı: Elektrik İmza Kampanyası
Kesintiler devam ediyor. Bir sokakta elektrik varsa, diğer sokakta yok, bazen ikisinde de, bazen hiçbir yerde… İmzalar da toplanmaya devam ediyor.
Bir dostum sordu geçenlerde,
"Bunları yazmak da bir tepki aslında, çözüme katkı" diyor..
Hızla büyüyen bir imza süreci:
Sesleniyorum yoldan geçen ablaya:
Önce tepkisizce yürümeye devam ediyor.
Dönüyor bana doğru, biraz daha açılmış gözleriyle bakıyor hemen...
Paketleri gösteriyor “bir parça yemeği hep hazır ediyorum kenarda. Eşim, çocuk, açım dedi mi hemen ısıtıp yediriyorum. Uğraşmıyorum elektrik yokluğunda”.
Konuşmak, anlatmak gerekmiyor imzayı almak için. Sadece dikkatini çekmek yetiyor insanların. Kesintiler programlamış zaten onları imzayı almak için. Sen ayağa giden hizmetsin sadece, imza formunu tut yeter.
Bir bakış kuşkuyla… TC Kimlik Numarası hanesini kastediyor formdaki.
Diyor ve yazıyor, bazen de kimliği çıkarıp bakarak. Sonra hemen telefon numarası ve imza. Yaşanan sıkıntı kimlik bilgilerimi kullanırlar korkuyu aşmış çoktan.
Marko Paşa Muamelesi:
O kadar küçük küçük öyküler var ki anlatılan. Sorma gitsin.
Buzdolabı motoru yanmış yaşıtım bir adamın:
Başka biri daha. O da anlatıyor, klima hangi servise yaptırılmış, tüm bilgileri geçiyor bir, bir…
Elde servis raporu ile AYDEM’e şikayete gidince alınan yanıtlar…
Belli eve gidince komşu ile, evde eş ile yapılan sohbetlerini falan anlatıyor. Yatışmamış sinirleri… Hatırladıkça öfkeleniyor...
Hemen hepsi yakalayınca içini dökecek birini, başlıyorlar anlatmaya...
Ben mi? Dinlemek, sohbet güzel, şikayetim yok da imza kaçırıyorum arada :)
Hızlanmak lazım. Her sokağa bir Marko Paşa lazım. Sadece elektrik değil ki, dinlesen daha doktor randevusu var alınamayan, toruna alınamayan oyuncak, biraz da et, meyvesi, sebzesi, elbet.
Biz Buradan Değiliz
Durup dinliyor bir çift saygıyla. Sonra imzadan kaçmak için midir, yoksa cidden öyle olduğu için mi, bilmem ama... “Ama biz Datça’da yaşamıyoruz” diyor. “Yok yok”... hafif kızarmış, Datça’yı yeni görmüş bir teni var, Doğru söylüyor... Güzel kızcağızın yüzünde ekstra ekstra yağ sürülmüş. Belli ki bu arkadaşlar tatilci, aşırı doz almışlar, bol D vitaminli Datça güneşini.
“Ormanlar” diyorum bir es veriyorum...
“Bakım yok, ilgi yok, personel yok, yakıyorlar ya ormanları bunlar, size de açık bu şikayet”.
İmzalıyorlar, teşekkür edip uzaklaşıyorlar biraz ve geri dönüyorlar bize doğru.
”Ya pardon, döner istedi canımız, nereyi önerirsiniz?” Demek bir güven doğdu aramızda, ne güzel!
Genç bir arkadaş yine:
Gülüşüyoruz.
Atıyor imzayı. Tembihliyorum giderken
Diyerek, el sallayıp uzaklaşıyor.
Hikaye çok ama çok da sıkmamak lazım. Sonraya da kalsın biraz.
Bir gözlemimi de aktarayım ama kapatırken. Kadınlar, daha duyarlı. Ya da kesintiler onları daha çok etkiliyor yarattığı zorluk anlamında. Duyup geliyorlar hemen, “heeee elektrik mi” deyip basıyorlar imzayı, sektirmeden
Kolay Dedik Ama!!!
A dostlar, imzaya ikna anlamında bir kolaylık var ama... bu işlerin kolay yürüdüğü anlamına da gelmiyor. Ayakta habire, sıcaklık yüksek. Konuşmaktan dil şişmiş, dinlemekten kafa kocaman. Bunu “aferin bize” deyin diye yazmadım.
Yorumlar (2)
Filiz Aydeniz
7 saat önce / 06.08.2025Harika anlatmışsınız, emeklerinize sağlık.
Beğendim 0 | Beğenmedim 0 | Cevapla
Gönül Mesci
8 saat önce / 06.08.2025Ne güzel anlatmışsın Serdar Hocam herkes çok duyarlı ama desteğimiz az. Tek tek imza toplamak zaman alıyor, gönüllü arkadaşlar bir form da siz doldurur musunuz?
Beğendim 0 | Beğenmedim 0 | Cevapla