Cuma ya da Cumartesi günüydü galiba, Anayasa Mahkemesi’nin 2016’dan sonra hayatımıza giren Türkiye Varlık Fonu’yla ilgili çok önemli bir kararı yayınlandı. Varlık Fonu, Cumhurbaşkanının başkanlığında, onun çevresiyle oluşan bir yönetim ve Türkiye’nin çok önemli ekonomik büyüklüklerini içinde barındıran bir kuruluş , TMSF ile sigorta fonuyla birlikte muazzam bir güç. Ve bu güç başından itibaren denetim dışında olan bir güç halinde örgütlendi. Denetimsiz bir kurum.
Biliyorsunuz, Varlık Fonu’nun kuruluşu 2016’da darbe girişiminin sonrasında oldu. Varlık Fonu’nun içinde bulunan kamu kuruluşları, iştirakleri ve şirketleri muazzam özgürdürler, kamu ve Meclis denetiminin dışındadırlar.Anayasa Mahkemesi, sürpriz şekilde Varlık Fonu’nun kontrolündeki şirketlerin a TBMM ve Sayıştay denetimlerine açık olması gerektiğini belirterek denetimi zorunlu kıldı. Biliyorsunuz; Sayıştay, Meclis adına bu denetimleri yapar ve Meclis’e getirir, Meclis’te görüşülür. AYM’nin bu kararı iktidarın kontrolsüz kullanımına ilişkin çok önemli bir hamle. Yeniden kamunun mevzuat alanına sokulmuş oluyor, ‘yasama denetiminin dışında tutulamaz’ diyor karar. Gerçi kararın uygulanması dokuz ay sonra olacak. Karar çok uzundu, doğrusunu söylemek gerekirse hukukçu desteği almadan incelemek güçtü ama ben özetle şunu söylemek istiyorum; bu kararın iktisadı, hukuki ve siyasi olarak değerlendirilmesine ihtiyaç var. Sonuçta fütursuzca gelişen adına ‘sultanizm’ denilen bir rejim içerisinde oluşan bir kurum Varlık Fonu.
Varlık fonlarının dünyadaki uygulamalarını pek çok kez gündeme getirmiştik; otoriter rejimlerde çoğunlukla varlık fonları vardır, hatırladığım demokrasi de İskandinav ülkelerinde, Norveç ve İsveç’te var , elbette bu fonlar meclis denetimine..Türkiye’de KİT’ ler için az da olsa şeffaflık eskiden vardı, iktidarlar her zaman kamu iktisadi kuruluşlarının bilançolarını yeterince şeffaf şekilde parlamentoda görüşmezlerdi, oylanır geçerdi ama raporlar, basının önüne, kamuoyunun önüne gelirdi . AYM kararı ile geçen 10 yılda yaşadığımız üzere Varlık Fonu’nu istedikleri gibi yönetmek imkanları ortadan kalkıyor. Bu karar neye işaret ediyor? Ben bu kararın siyasal açılımını ne olabilir, siyasal anlamı nedir diye açıkçası kafa yormaya çalışıyorum.
Ömer Madra:
Evet, esas olarak ben de onu sormak istiyordum Ali Bey; nasıl değerlendirmek lazım?Ali Bilge:
Anayasa Mahkemesi’ni de hep inceleriz programlarda özellikle Anayasa Mahkemesi’ndeki üyelerin ne zaman ve kimin tarafından atandığına bakarız. 12 yıllığına seçiliyor hatırladığım kadarıyla Anayasa Mahkemesi üyeleri ve 65 yaşına kadar görevde bulunuyorlar. Dolayısıyla uzun süre görev imkanları var. Bunun dışında değişiklik ancak darbe girişiminde oldu biliyorsunuz, Anayasa Mahkemesi’nin iki üyesi tutuklanmıştı o dönemde. Bugün Anayasa Mahkemesi üyelerinin neredeyse tamamı AKP iktidarı tarafından atanmış durumda. İki üyeyi Abdullah Gül atamış, diğerleri bizzat Erdoğan tarafından Erdoğan’ın meclisi tarafından atandı. Danıştay ve Yargıtay gibi kurumlardan gelenlerde var ancak bu kurumlarda homojenleştirildi - yargıda da bir homojenleşme yaşıyoruz. Son bir yılda yargı kurumları içinde Danıştay’daki daire başkanlarının seçiminde de bazı sorunlar yaşanmıştı. Yüksek yargıda ve genel olarak yargıda iktidar ortaklarına göre bir yapılanma var.
Anayasa Mahkemesi içinde de her iki partiye de yakın üyeler var, tüm yargı kurumları içerisinde de iki partiye yakın üyeler var, dolayısıyla her iki parti arasında yaşanan gerilimler yüksek yargıya da yansıyor diyebiliriz. Anayasa Mahkemesi’nin; ‘görevime artık çok fazla müdahale edilmesini istemiyorum, kararlarımın uygulanmasını istiyorum refleksi de olabilir elbette ama aynı zamanda iktidar ortakları arasında bir gerilimin sonucu olarak da bakabiliriz.
Uzunca bir süredir yüksek yargı, iktidarın kontrolünde giden, iktidarla çatışmayan ve buna rağmen kararları uygulanmayan - özellikle Anayasa Mahkemesi için söylüyorum - bir durumaydı.AYM’nin, TVF’nin TBMM denetiminde olması gerektiğine ilişkin kararına yüksek yargı içindeki iktidar güç dağılımı açısından bakmak mümkün.
Aslında üzerinde ciddi durulması gereken bir kararın kapısını aralamış olayım ben bugün; Anayasa Mahkemesi normal bir reflekste bulundu, Anayasa’ya aykırılığını söyledi bu işin. Kararlara bayağı baktım ama oy çokluğu ile geçen yerleri var, çok uzun bir karar. Dediğim gibi, teknik bir hukukçunun izlemesinde de fayda var, biz daha çok siyasal yanına bakıyoruz, büyük bir olasılıkla bu karar, iktidar ortaklarıyla Anayasa Mahkemesi üyeleri arasındaki ilişkilere gerilimlere bakarak açıklanmaya muhtaç gibi geliyor bana.Ömer Madra:
Çok teşekkür ederiz Ali Bey, bunu konuşmaya elbette devam edeceğiz.
.......
Apaçık Radyo'yu, Ekonomi-Politik Söyleşilerini ve daha birçoğunu Apaçık Radyo'dan izleyin, hem okuyun ve hem de dinleyin...

Yorumlar (0)