1970’lerin sonlarında Türkiye, derin siyasi istikrarsızlık ve ekonomik krizlerle boğuşuyordu. Faşist saldırılar, ülkeyi kaosa sürüklemek için yoğunlaştırılmış, darbe koşullarını oluşturmuştu. 12 Eylül 1980 sabahı, Türk Silahlı Kuvvetleri iktidara el koydu. Darbe, “anarşi ve terörü önleme” gerekçesiyle meşrulaştırılmaya çalışılsa da, sonuçları çok daha yıkıcı oldu. Üç yıl süren askeri yönetim (1980-1983), yeni bir anayasa hazırladı ve güdümlü bir biçimde parlamenter sisteme geçiş sağladı, ancak bu süreçte temel hak ve özgürlükler askıya alındı.
Soğuk Savaş’ın bir yansıması olarak darbe, ABD’nin açık desteğini aldı; Washington’un onayı olmadan gerçekleşmesi zordu. Bu dönem, neoliberal ekonomik politikaların uygulanmasına zemin hazırladı, ancak bedeli ağır oldu. Darbenin hemen ardından ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildi, siyasi partiler kapatıldı, sendikalar ve dernekler feshedildi. Resmi istatistiklere göre, darbe sonrası üç yılda 650 bin kişi gözaltına alındı. Bu gözaltılar, genellikle 90 güne varan sürelerde tutulmayı ve sistematik işkenceyi beraberinde getirdi. Darbe, sadece siyasi muhalifleri değil, toplumun geniş kesimlerini etkiledi ve uzun vadeli travmalara yol açtı.
İnsan Hakları İhlalleri: Rakamların Ardındaki Acılar
Darbenin en vahim yönü, insan hakları ihlalleriydi. Resmi verilere göre:
230 bin kişi yargılandı,
14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı,
1 milyon 683 bin kişi fişlendi,
50 kişi idam edildi,
171 kişi işkence sonucu hayatını kaybetti.
İşkence, darbe döneminde yaygın bir pratikti ve belgelenen vakalar, 650 bin gözaltıyı kapsayacak şekilde binlerce kişiyi etkiledi. Kamu görevlileri de ağır darbe aldı: Yaklaşık 30 bin kişi işten çıkarıldı; öğretmenler, yargıçlar ve memurlar bu kıyımın hedefi oldu.
Sansür ve yasaklar, kültürel bir katliama dönüştü:
927 yayın yasaklandı,
39 ton kitap yakıldı,
Yüzlerce film sansürlendi.
Akademik dünya ideolojik bir kıyımdan geçirildi:
120 akademisyen ve 148 öğretim üyesi görevden uzaklaştırıldı,
Binlerce öğrenci okuldan atıldı,
Üniversitelere “Türk-İslam sentezi” ideolojisi dayatıldı.
İnsan hakları endekslerinde Türkiye, darbe sonrası dönemde ciddi bir gerileme yaşadı. "Freedom House" gibi endekslerde “Özgür Olmayan” kategorisine indirgenerek, 180 ülke arasında 168. sıraya düştü.
Ekonomik Yıkım ve Neoliberal Dönüşüm
Darbe, ekonomik politikaları da kökten değiştirdi. Neoliberal politikalar, özelleştirmeler ve serbest piyasa ekonomisine geçiş hızlandı. Ancak bu süreç, halk için ağır bedeller getirdi:
Savunma harcamaları artarken, halkın geliri düştü,
Enflasyon fırladı, yoksulluk derinleşti,
İşsizlik ve gelir eşitsizliği toplumsal dokuyu zedeledi.
Bu ekonomik dönüşüm, darbenin uzun vadeli etkilerinden biri olarak, bugünün ekonomik sorunlarının da temelini oluşturdu.
Günümüze Yansımalar: Darbe Mirasının Gölgesi
12 Eylül darbesi, rakamların ötesinde derin bir toplumsal travma bıraktı. 650 bin gözaltı, 50 idam, binlerce işkence vakası ve ekonomik yıkım, sadece istatistik değil, aynı zamanda milyonlarca insanın hayatını değiştiren gerçekliklerdi. Daha da önemlisi, darbe bir yönetim modeline dönüştü. Bugün Türkiye’de tartışılan kayyum rejimi gibi uygulamaların kökeninde, 12 Eylül’ün otoriter mirası yatıyor. Bu miras, demokratik kurumların zayıflaması, ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve toplumsal kutuplaşma gibi sorunlarla günümüzde de varlığını sürdürüyor.
Sonuç
12 Eylül 1980 darbesi, sadece tarihi bir olayı değil, aynı zamanda Türkiye’nin toplumsal, siyasi ve ekonomik yapısını derinden etkileyen bir kırılma noktasıdır. Rakamlar, bu karanlık dönemin soğuk yüzünü yansıtırken, ardındaki insan hikayeleri, acılar ve mücadeleler, toplumsal hafızada sıcaklığını koruyor. 45 yıl sonra, bu dönemi hatırlamak, yalnızca geçmişi anlamak değil, aynı zamanda bugünü ve geleceği inşa etmek için bir fırsat sunuyor.
Yorumlar (0)