28 Eylül'ün Değerlendirmesi

Üzerinden bir aydan fazla geçti... 28 Eylül'de Muğla'da yapılan Toprağımızı Vermiyoruz Mitingi hakkında bir eleştirel yazıya rastladınız mı? Hani enine boyuna bir değerlendirme yapıldığını duydunuz mu? Bu yazı gecikmiş de olsa bir eylemin değerlendirmesi... Kuşku yok ki: bundan sonrasına ders çıkarmak için...

28 Eylül'ün Değerlendirmesi

Temel Haklarımızdan Vazgeçmiyoruz: Toprağımızı Vermiyoruz Mitingi hakkında geç kalmış bir değerlendirme
Miting için hazırlığa katılan grupların mecraları dahil internette ve paylaşım gruplarında ben de çokça dolandım. Belki benim eksikliğimdir ama Sn.Onur Hamzaoğlu'nun Bianet'teki yazısı (bkz: https://bianet.org/yazi/muhalefetin-umuda-olan-gereksinimi-ve-heba-edilen-basarilar-312338) dışında detaylı bir değerlendirmeye rastlamadım. Yazılanlar, daha ziyade mitingin hazırlanması sırasında yapılan hazırlıklara, çağrılara dairdi ve çoğunlukla yerel medyada çıkanlardı. Bir de miting olup bittikten sonra haber olarak, kürsüden kim ne söyledi minvalinde yazılanlar oldu (bkz: Toprağımızı Vermiyoruz Mitinginin Ardından… – MUÇEP – Muğla Çevre Platformu)? Belki değerlendirme yapmak üzere bireysel denemeler de oldu bazı wp gruplarında... ya da değerlendirmelerin yapıldığı çevrim-içi toplantılara niyet edildiğini de duydum. Ama topyekün bir değerlendirme yazıya döküldü mü?

Ben göremedim.

Muğla'da mitingin hazırlıkları, bir-iki ay öncesinden başlamıştı. Ankara'da Meclis'e de sarkan çalışmaları da sayarsanız, birkaç ay öncesi daha var. "Toprağımızı Vermiyoruz Kampanyası"nı başlatanların da tariflediği gibi, yasanın geçmemesi, geçtikten sonra geri çekilmesi için sıkı bir kampanya örgütlendi, elleri dert görmesin başlatanların, sürükleyenlerin. Çalışmaları başlatanlar, öne çıkanlar, geçen yasanın ne olduğunu, ne felaketlere yol açacağını anlatan metinlerle başladılar, demir çekirdeği esnetmeye; dar gruplardan çıkarıp daha geniş başka işbirlikleri aramaya çalıştılar. Aydınlatıcı metinler yazılması için önayak oldular, çıkan metinler etrafında çağrılara çıktılar... daha yaygın, daha çok örgüte kucak açtılar. Çalışmaların tüm yurda yayılması, herkesi kapsaması için epey bir çaba harcadılar. Meclis önünde eylemlere çağrılar yaptılar... Birlikte eylemleri örgütlediler. Meclisteki muhalif siyasi oluşumları ilk kez tek bir eksen etrafında birleştirmeyi hedeflediler.

Büyük iş başardılar...

Kampanyanın son bacağı olarak miting için de ellerinden geleni yapmaya çalıştılar. Yatağan'da ve Milas'ta koordinatlarına varıncaya kadar yasanın içine sokulmuş olması hasebiyle ve Muğla'nın potansiyel olarak ekolojik saldırılara hayli direngen örgütlülüğünü de dikkate alarak, yasaya karşı mitingin Muğla'da yapılması, doğru bir seçimdi.
Muğla'da miting kararı sonrası ilk iş, çağrıcı grubun eksenini oluşturan tek bir platform yerine, katılan her grubun aktif görev üstleneceği "Muğlayı Vermiyoruz" isimli, daha yaygın bir çalışma-kampanya grubunun oluşturulması da doğru bir adımdı. Ne de olsa Muğla'da 6 Kasım 2022'de MUÇEP'in ön ayak olmasıyla, Emek ve Demokrasi Güçleri eliyle yapılan Muğla Ekoloji Mitinginin tecrübelerinden de yararlanıldı (bkz: Yaşam Alanlarımızı Savunuyoruz Muğla Mitingi 6 Kasımda Yapılacak – MUÇEP – Muğla Çevre Platformu). 6 Kasım Mitingi, Muğla için bir ilkti ve gerçekten çok eksiği vardı. 3 yıl önceki 6 Kasım mitinginden çıkarılan derslerle daha kalabalık, daha yaygın, daha sonuç odaklı bir mitingin yapılması için henüz örgütlenme aşamasında daha geniş bir kesime açılmak gerekiyordu. Ve herkese açık samimi bir çağrı ile Muğla çapında hatta tüm yurda yayılan her kesimin katılması da sağlandı, sanki?
Nitekim içinde siyasi partilerden, sendikalardan, meslek örgütlerinden, ekoloji ve kadın dahil bir sürü hak örgütünden katılımcıların temsil edildiği yaygın bir çalışma grubuydu özlenen... O yüzden "Toprağımızı Vermiyoruz: Temel Haklarımızdan Vazgeçmiyoruz" olarak belirlendi, mitingin ismi. Siyasi partiler dahil, tek tek hiçbir örgütlenmenin, lider olarak öne çıkartılmadığı bir etkinlikti umut edilen.

Zaman zaman tartışmalar yaşansa da, çözümler hep ortaklaşa bulunmaya çalışıldı. Aslında "tek başına bir tek eylemle sınırlı bir eylem birliği değil de, ortak bir demokrasi cephesi örülebilir mi" sorusuna da yanıt aranmaktaydı sanki?

Mitingin tarihi, önce 14 Eylül olarak duyurulmuştu. Ancak CHP'ye dayatılan hukuksuzluklar nedeniyle, CHP 14 Eylül'de Ankara'da başka bir miting yapmak zorunda kalınca, Sn. Özgür Özel'in ve CHP'nin de bu mitinge katılmasını sağlamak amacıyla, Muğla'da planlanan-çakışan miting tarihinin değiştirilmesi tartışıldı. Tartışmalardan sonra, ortak alınan kararla, Muğla'daki miting, 28 Eylül'e ertelendi. 14 Eylül'de Ankara'da yapılan CHP Mitingine, Toprağımızı Vermiyoruz Kampanyasından bir grubun katılımının da etkisi-çabaları ile ve Özgür Özel ve arkadaşlarının da önem vermesiyle, 14 Eylül'de CHP Mitinginde  Özel kürsüden, 28 Eylül Muğla Mitingine de çağrı yaptı. Bu mitingi CHP'nin de güçlü bir şekilde sahiplenmesiyle kuşku yok ki: Muğla'daki mitingin daha kalabalık olması için atılmış önemli bir adım oldu.
Muğla'daki miting için çalışmalar da daha çok Yatağan ve Milas'ın yerellerinde sürdürülmeye çalışıldı. Ama Muğla'nın diğer ilçelerinde de, mitinge katılımı artırmak üzere duyuru çalışmaları elbette yapıldı. Hatta tüm yurt çeperine de yayıldı, elbette öyle de olmalıydı: zaten yasa tüm ülkeyi ilgilendiriyordu... Muğla dışından, İzmir'den, Çanakkale'den, Balıkesir'den, Antalya'dan, Denizli'den, İstanbul'dan, Ankara'dan... taa Karadeniz'den, Mezopotamya'dan mitinge gelenler oldu.


Miting için Siyasi partilerin yanında DİSK'e, KESK'e, TMMOB'ye, TTB'ye bağlı kuruluşların mitingi örgütlemek üzere destekleri-çabaları asla azımsanamaz... belediyeler dahil, yerel yönetimlerden, yerel kuruluşlardan da önemli destekler sağlandı. Belediyelerin, yerel kuruluşların katkısı da asla azımsanamaz: ulaşım, iletişim, sahne, tasarım, duyurular, görseller, afişler vs. vs... Siyasi örgütlerin, sendikaların, meslek odalarının, inanç kuruluşlarının, kadın ve ekoloji örgütlerinin tüm demokratik kitle örgütlerinin ama özellikle yerel MUÇEP meclislerinin etkin katkısı da küçümsenemez.
MUÇEP'in bu mitingin hazırlanmasında (aslında mitingin hazırlanmasından öte, birçok etkinliğin, direnişin düzenlenmesinde de ezberleri bozan) en önemli katkısı, farklı siyasi görüşlere ya da farklı önceliklere sahip bileşenleri de öne çıkartmak üzere kendini iradi olarak geri çekmesidir. Bu, geçmiş deneyimleri sayesinde, tüm bileşenlere eşit yakınlığı, samimiyeti yakalayabilme becerisiyle mümkün olmuştur... MUÇEP'in kuruluşunda çok bileşenli ve bu bileşenlerle birlikte farklı siyasi eğilimlere ısrarla eşit uzaklıkta kalmayı tercih eden meclisli yapısı, bu çalışmanın önünü açan bir fırsat sağlamıştır. Nitekim tam da bu nedenle mitingin konuşmacıları arasına MUÇEP, kendini koymayarak geri çekmiş ve taşıyıcı bir platform olmayı tercih etmiştir. Bu, mevcut farklılıkları gözeten, yarışmacı değil, dayanışmacı bilinçli bir tercihtir. Bu tercih, aynı zamanda mevcut bileşenlerle (hatta daha da çoğalmayı da hedefleyerek) sadece tek bir eylemi birlikte yapmaktan öte, ileriye dönük daha büyük, daha uzun vadeli bir işbirliğini örmek için de bilinçle atılmış bir adım olarak görülmelidir.


Tekrar gelelim Sn.Onur Hamzaoğlu'nun eleştirilerine... Hamzaoğlu'nun 8 Ekim'de Bianet'te çıkan yazısının başlığı: "Muhalefetin umuda olan gereksinimi ve heba edilen başarılar"... Öncelikle bir başarı hikayesini anlatıyor yazısında Hamzaoğlu! Yukarıda da hikaye ettiğimiz üzere birkaç ay öncesinden adım adım örülen bir etkinliğin başarılı bir şekilde gerçekleştirildiğinin hakkını teslim ediyor, yazar yazısında. Ama bu başarının heba edildiğine de işaret ediyor.

Diyor ki yazısında:
"Ancak miting basında yalnızca yapıldığı gün ve ertesi gün haber olarak yer alabildi. Mitingin yapıldığı tarihten başlayarak en son 5 Ekim günü olmak üzere, platformun davetine icabet eden bu parti ve demokratik kitle örgütlerinin resmî web sayfalarına girip söz konusu mitingle ilgili bir habere yer verip vermediklerini, verenlerin de içeriklerini öğrenmeye çalıştım.
Davete icabet etmiş tüm kurumlar miting kürsüsünden sözünü söylemiş olmasına karşın, web sayfalarında yalnızca CHP, DEM Parti, EMEP, TMMOB ve TTB’nin yer verdiğini görebildim. Bunların da içeriği küçük bir haber girişiyle beraber, kendi temsilcilerinin konuşmalarıyla sınırlıydı. Böyle olunca, AKP-MHP koalisyonuna karşı siyasal, demokratik, ekonomik ve sosyal haklar kapsamında tek tek muhalefet ve mücadele eden söz konusu yapıların kurumsal olarak bu mitingde bir araya geldiklerinin, bir kürsüde buluştuklarının, birlikte ekoloji mücadelesine omuz verdiklerinin bilgisine kendi seçmenleri/üyeleri de genel kamuoyu da yeteri kadar sahip olamadı."

Anlatım gayet açık ve sarih, ama yine de biraz daha açalım:
Mitinge bir sürü örgüt, bileşen çağrıcı oldu. Katkı verdi. Kürsüden konuştu. Katkı verenler bu mitingin, miting sonrası basında çoğaltılması, yaygınlaştırılması, haberleştirilmesi için devamına dönük san ki: sınıfta kaldı. Haber eden küçük bir azınlık ise, kullandığı haberde kürsüden sadece kendi konuşmasına yer verdi; kendi konuşması dışında haberleştirmeye değer görmedi! Sol camianın eski alışkanlıklarından biri de bu işte: bulundukları her ortamda ısrarla kendini öne çıkartma uğraş ve çabası. Benzer kaygılara, benzer mücadele geleneklerine, benzer hedeflere birlikte yürümelerine rağmen, bu illa da kendini öne çıkartma çabası, kaygısı, beraber çıkılan bu yolun ve hedefin gözlerden kaybolmasına, önemini yitirmesine neden oluyor, sanki değil mi?

Oysaki aynı yolu yol eyliyoruz, bu yolu birlikte yürüyoruz. Hangi örgüt tek başına kendisini ne kadar anlatırsa anlatsın, ne kadar çok abartırsa abartsın... Sadece kendini anlatmakla mücadele kazanılamıyor. Güçlerin birleştirilmesi, benzerlerine de kendi mecralarında en az kendin kadar yer vermekle mümkün olacak... Böylece birlikte ördüğümüz bu başarı hikayesi heba olmayacak, senin hikayen aslında benim de hikayem ve benim kendi mecramda senin hikayeni de anlatmamla aslında senin kadar ben de kazanacağım...

Yazarımızın dediği gibi:
"Bunca emek verilmiş ve başarılmış dayanışmaların yaygın olarak bilinmesine ve görülmesine olan gereksinim bugünlerde öncekilerden çok daha fazla ve yakıcı. Tek başına iktidarla mücadele edebilmek, teslim olmamak, sandık geldiğinde de tereddütsüz bir biçimde iktidarı gönderecek çoğunluk oylarını alabilmek herhangi bir partinin tek başına başarabileceği, altından kalkacağı bir iş olmaktan çok uzun zaman önce çıktı. Benim bildiğimi muhalif parti ve yapıların bilmemesi mümkün değil elbette. Ayrıca, “seçimsiz bir Türkiye” olmamasının da yolu muhalefetin dayanışmasından, ittifakından ve umudu toplumsal düzeyde yükseltebilmesinden geçtiğini iktidar da dahil herkes biliyor. Onun için muhalefet “aynada tek başına kendini izlemeyi” bırakıp, diğer muhalefet parti ve yapılarıyla birlikte daha fazla işler yapabilmeli. Yaptıklarını yalnızca kendisi için değil, hiç olmazsa kendisiyle birlikte “o işe imza atmış” diğer parti ve yapıları da görünür kılıp, muhalefetin dayanışmasına, ittifakına yönelik toplumsal güveni pekiştirebilmeli, büyütebilmelidir. Toplumsal psikolojiden biliyoruz; insan umut ederse umudu için mücadele eder, ortak mücadeleye katılır ve dayanışır. Umut da bulaşıcıdır!"

Son bir not daha:
Buraya (sonradan gördüğüm) Naci Sönmez'in 1 Ekim'de yazdığı Muğla Mitingine ilişkin değerlendirme yazısını eklemiş olalım (bkz: https://demokrasiicinbirlik.org/mugla-mitinginin-anlattiklari/). Sönmez, Muğla Mitinginin birleştirici ve başarılı olduğunu düşünenlerden... Yerel ölçekte yapılmaya çalışılanla, bölgesel (ve belki ulusal ölçekte) ekoloji temelinde önemli ve ses getiren bir hareket yakalandığını söylüyor yazısında... Diğer hareketlere örnek olmasını falan öneriyor... Herhangi bir olumsuzluğa ilişkin görüş bildirmiyor... Bilakis, emekliler hareketi vb. gibi diğer eksenlerde hareket eden parçalı yapılara da örnek alınması gereken bir etkinlik olarak öneriyor.
İyi ya da kötü, bu mitingi de (belki yaptığımız birçok yanlışa rağmen) hep birlikte ördük. Nasıl 6 Kasım 2022 Mitinginden bir şeyler öğrenerek, bir sıçrama yaptıysak... 28 Ekim Mitinginden de bir şeyler öğrenerek başka ve heba edilmeyecek topyekün bir başarıyı daha yakalayacağız... Yeter ki: eleştirileri dikkate alalım, deneyimlerimizden ders çıkarmasını bilelim. Çabalarımızı sürdürmeye devam edelim...

Yazar ibo.a.bo

Yorumlar (1)

derya deniz

28 gün önce / 05.11.2025

Her iki yazar da hayli nazik eleştiriler getirmiş. Bu eleştirilere eklenecek daha bir dolusu daha var: TBMM önündeki Akbelenden gelenlerle ayrışma yenir yutulur bir şey miydi, neden bu konuda bir tek laf söylenmiyor? Ya da Muğla'daki Muğla Çevre Platformuna alternatif bir örgütlenme arayışı içinde olunduğuna dair dedikodular niye anlatılmıyor? Bunlara yabancı da değil Muğla Çevre Platformundakiler! Daha kısa süre önce Muğla Su İnsiyatifi ya da Şezlongsuz Datça İnsiyatifi ile birlikte ayrılanlar da varken neden bunlar dikkate alınmıyor? Ayrışmalara göz yumuluyor? Mitingte kaç kişi vardı? Kimine göre 10000 üstü kimine göre 20-25bin ama neredeydi insanlar? Alana girdiler çıktılar, sürekli hareket halindeydiler. Alan dışında alandakilerden daha fazla insan vardı, mitingi izlemeye gelen. Her örgüt kendi elemanını kürsüden izlemek için içeriye tekrar giriyordu. Bu kadar uzun süren bir miting olunca, anormal karşılamamak gerek. 4-5 saat sürecek miting düzenlenir mi? Düzenlenirse böyle olur. Kitleyi miting alanında çoskuyla, düzenli tutmak mümkün olmaz.

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla