Pek çok insanın ortak hayali, uzun yıllar çalıştıktan sonra nihayet kendine ait bir zamana sahip olabilmek, yani emeklilik. Hayatlarımızı buna göre yaşıyor, birikimlerimizi buna göre ayarlamaya çalışıyor ve sigortaların peşinde istikbaldeki o günleri rahat geçirmek için koşuyoruz. Oysa dünyada emeklilik, giderek hayallerle gerçeğin birbirini tutmadığı bir noktaya doğru evriliyor. Ölene kadar çalışmanın normal kabul edileceği bir dünya giderek yaklaşırken emekli olmayı başarabilenler de yoksulluk cenderesine sıkışıyor.
İş hayatına girdikten sonra o tempo altında ezilenlerin isteği, biraz dinlenmek. Vaktini kendi keyfince yönetmek, yataktan belli bir saatte çıkmaya mecbur olmamak, gününü istediği gibi geçirmek, istediklerini ertelememek. İnsanların bu hayallerini gerçekleştirebileceği yegane zaman dilimiyse çoğunlukla emeklilik oluyor.
Kimse emekliliğin ne olduğunu anlamak için sözlüğe bakmak ihtiyacı duymasa da eğer bakacak olursak, emeklinin tanımı şöyle:
“Belirli bir süre çalıştıktan sonra kanunlar gereği işi ile ilgisi kesilerek kendisine aylık bağlanmış olan kimse.”
Türkiye, kanunlarla belirlenen bu zaman dilimi hakkında pek çok tartışmaya tanıklık etti. Erken emekli olanlar, erken emekli olamayanlar, kıyak emekli olanlar derken, Türkiye’nin emek ve hak mücadelesinin önemli bir kalemini bu mesele oluşturuyor.
İnsanlar çalışmayı herhangi bir ekonomik zorunluluğa tâbi olmaksızın talep edebildikleri gibi hayatlarını kademelendirerek, farklı yaşlarda farklı profesyonel alanlara da yönelebiliyorlar. Buna karşılık, zorunluluk ve emeklilik sisteminin koşulları, çalışma hayatını uzatmanın nedenleri arasında hâlâ birinci sırada.
Mesela Danimarka, emeklilik politikalarını tartışmalı bir şekilde değiştirmeye hazırlanıyor. Eğer bu politika hayata geçerse Danimarka vatandaşları ancak 70 yaşında emekli olabilecek.
Türkiye’de emeklilik yaşı tartışılmasa da pratikte yaşananlar, aslında insanların “ölene kadar” çalışmaya devam ettiğini ortaya koyuyor. “Emekliler Yılı” ilan edilen 2024'te İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Meclisi verilerine göre, yılın ilk altı ayında 50-64 yaş arası 215 işçi, 65 yaş ve üstü 52 işçi çalışırken hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerin %6'sı 65 yaş ve üstü, %31’i 50 yaş ve üstündeydi. DİSK'e bağlı Emekli-Sen’e göre 2024’te 512 emekli çalışırken öldü.
2025’te de durum farklı değil. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) tarafından hazırlanan araştırma, emeklilerin oranının yükseldiğini ancak ekonomik refahlarının düştüğünü ortaya koyuyor. DİSK-Ar tarafından hazırlanan rapora göre, Türkiye’de ortalama emekli aylığı 2003 yılında asgari ücretin %36 üzerindeyken 2025 yılında asgari ücretin %22 altına geriledi. 2025 yılının ilk yarısında ortalama emekli aylığı 17.252 TL iken ortalama işçi emekli aylığı 17.089 TL oldu. En düşük emekli aylığıysa 14.469 TL.
Emekliler, Türkiye nüfusunun %18,5’ini oluşturuyor. Bu oranla Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde emekli ve hak sahibi sayısının en fazla olduğu üçüncü ülke. Buna karşılık düşük emekli aylıkları sebebiyle 2002 yılında %36,6 olan çalışan veya iş arayan emeklilerin oranı Aralık 2024’te %65,7’ye yükseldi.
DİSK-AR’ın raporu emeklilerin iktisadi çıkmazını ortaya koyarken İSİG Meclisi, Temmuz ayında hayatını kaybeden yaşlı işçi ölümlerini açıkladı:
+ 75 yaşındaki Zeki Aldemir, İzmir Karşıyaka’da telsizci olarak çalıştığı taksi durağında fenalaştı. 57 yaşındaki taksi şoförü Ercan Kiremitçiler de müdahale ederken kalp krizi geçirdi. İki çalışan kurtarılamadı.
+ 71 yaşındaki inşaat işçisi Selami Şimşek, Yozgat Sarıkaya’da çalıştığı inşaatın 6. katından düştü.
+ 67 yaşındaki Abdullah Çolak’ın cansız bedeni, Tekirdağ Ergene Deri İhtisas Karma Sanayi’nde gece bekçisi olarak çalıştığı fabrikanın bekçi kulübesinde bulundu.
+ 66 yaşındaki orman işçisi Latif Usta, Düzce Gölyaka’da kestiği ağacın üzerine devrilmesi sonucu hayatını kaybetti.
Yaşıtlarının emeklilik günlerini yazlıklarında geçirmek için geldiği Balıkesir’de televizyon ve uydu tamirciliği yaparak geçimini sürdüren 73 yaşındaki İsmail Bey, neden çalıştığını şöyle anlatıyor:
“Ben çocukken, tarlaya gider orada çalışırdık. Çünkü imkanımız yoktu, ayakkabı almak için babana gidemezdin. Zaten gidersen o da seni alır bir yere çırak verirdi. Kendi ayakkabını kendin alırdın. Çocukken çalıştım, askere gittim geldim, 21 yaşında fabrikada işe girdim, 51 yaşıma kadar yine çalıştım. Emekli oldum.
Yıl 2003. Yemin olsun 51 yaşımda aldığım emekli maaşımla bugün aldığım emekli maaşım arasında öyle büyük bir fark var ki. O zaman en azından et alırdık, bayramda kurban bile alırdık. 67 yaşımda sağ elimde hissizlik başladı ama yalnızca 4 ay ara verebildim çalışmaya. Öyle duracak bir zaman da durum da yok.
Çocukken de ayakkabı almak için kendim çalışıyordum, 73 yaşımda da. Başladığım yere döndüm. Asla kazandığımızla geçinemeyiz.”
Ailesi, sık sık yüksek yerlere çıkan, merdiven tırmanan İsmail Bey’in yaptığı işten tedirgin ancak evdeki nüfus 5, çalışan 2 kişi olduğu için bu durum değişmiyor.
Türkiye Emekliler Derneği’ne göre yaklaşık 2 milyon emekli de kayıt dışı çalışıyor. Geçinemediği için çalışmak zorunda kalan emekli sayısı toplamda 4 milyonu buluyor. Türkiye’de toplam emekli sayısı 16 milyon 154 bin 322 kişi. Bu rakamlara göre emeklilerin yaklaşık dörtte biri çalışmak zorunda.
62 yaşındaki Meliha Hanım, İzmir’de annesiyle beraber oturuyor. Oturdukları ev kira. Hastanede idari sekreterlik görevinde 34 yıl çalıştıktan sonra emekli olmuş ama bunun için pişman şimdi:
“56 yaşımda emekli oldum ama emekli olmaya mecbur olduğum için emekli oldum, gelenlere yer açmamız gerekiyordu. Ben çalışırken torunlarıma harçlık veriyordum, şimdi oğlum bana destek oluyor. Zaten iki çocuğu var, çocuklarına mı baksın, bana mı baksın?
İzmir’de oturduğumuz ev 22 bin liraydı, bu yıl ev sahibi 30 bin lira isteyeceğini söyledi. O zaman annemi de alıp Manisa’ya taşınacağım. Orada küçücük bir evimiz vardı, torunlara yakın olmak için gitmiştik. Oğlum ‘Sana bakarım’ dedi ama bu zaten olacak iş değil. Annem dul maaşı alıyor, ben 18 bin lira alıyorum ve kıt kanaat geçiniyoruz. Çoğu emekli hemşire arkadaşım merdiven altı çalışmaya devam ediyor, etmek zorunda.”
Peki, bir emekli çalışmazsa nasıl yaşar? Bu soruya 68 yaşındaki Aylin Hanım cevap veriyor:
“Uzun zaman üst düzey yöneticilik yaptım ve şu anda maaşım 22 bin lira. Kendime ait bir evim vardı, mecbur kaldık sattık, şu anda kirada oturuyorum. Sağlık sorunlarım var. Bu sorunlar olmasa sürünsem yine çalışırdım. Şimdi bazen komşuların çocuklarına bakıyorum, bazen yine çevremdekilere yemek yapıyorum, bunlardan para kazanıyorum. Her gün ev sahibinden telefon gelirse diye diken üzerindeyim. O kadar çok geriliyorum ki... Bir gün gerçekten bir hastalığa yakalanıp birine muhtaç kalırım diye çok korkuyorum. Öyle olsa valla hiç yaşamak istemem.”
68 yaşındaki Hakan Bey, çalışmadığı bir zaman hatırlamıyor:
“Ben 10 yaşımdan beri çalışıyorum belki de. Hiç ‘Bugün çalışmayayım, şunu yapmayayım’ dediğim bir zaman olmadı. Çocukken çıraklık yaptım, sonra memurluk yaptım, sonra dükkan mümessilliği yaptım, sonra insanların ufak tefek sorunlarını çözdüm. İsviçre çakısı gibi yaşadım şu hayatı.
Şimdi 68 yaşındayım, biri hastalansa giderim evini açarım, temizliğini yaptırırım, iğnesini, eczanesini ayarlarım. Bazen arkadaşlar dükkanlarını bana emanet eder. Hiç boş durmam. Zaten boş dursam asla yaşayamam. Hem alışkın olmadığım için hem de 22 bin lira maaşla geçinmem mümkün değil.
Bayramda 4 bin lira ikramiye verildi. 4 bin lirayla ne yapalım? Eşim dedi ki bari bir et alalım. Haklı. O da hiç boş durmaz, sürekli irili ufaklı işler yapar. Biz çalışmayı seviyoruz ama çalışmayı sevmemek de bir hak. Bazen insan yoruluyor, dinlenmek istiyor. Haydi bu paralarla ‘oh keyfim’ deyip otur. Bak nasıl iki gün sonra bir ekmeğe muhtaç kalıyorsun.”
Öğrencilik hayatı boyunca yalnız yaşayan İlkay, 58 yaşında kendine ev arkadaşı bulanlardan:
“Emekli oldum ama bir ithalat firmasında müşteri temsilciliği yapmaya devam ediyorum. İki çocuğum vardı, oğlum Samsun’da çalışmaya gitti, kızım da evlendi. Eşimi 5 yıl önce kaybetmiştim. Evin ihtiyaçlarını tek başına karşılayamayacağımı düşündüğüm için bir arkadaşımla aynı evi paylaşmaya başladık. 'Belki panik oldum, belki kazandığım yaşamama yeterdi' diye düşündüğüm bir zaman oldu ama benim toplamda kazandığım para 35 bin lira. Bu parayla biraz da birikim yapmak zorunda hissediyorum çünkü daha çok yaşlandığımda kendime yetecek bir hayatı hayal ediyorum. Yıllarca emekliliği hayal ettim, emekli olduktan sonra da ‘Bir gün mutlaka ben de yaşarım’ diye bir hayatı bekliyorum. Çoğu insan böyle ölüp gidiyor.”
“Ölüp gidiyor” diye anlattığı insanlardan biri, Semiha Hanım’ın kardeşi Semih. 67 yaşında boyacılık yaparken kalp krizi sonucu vefat etmiş:
“Kardeşim kızını evlendirmek için çalışmaya devam ediyordu. Bu sene Mayıs ayında krizi geçirip öldü. Hayali kızını evlendirdikten sonra bir on gün dinlenmekti, o bile nasip olmadı. Hayatında hiç dinlenmek nasip olmadı kardeşime.”
Emeklilik sistemlerini uluslararası düzeyde karşılaştıran Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından hazırlanan Pensions at a Glance (Bir Bakışta Emeklilik) raporu, Türkiye'deki 65 yaş üzeri nüfusta harcanabilir gelir adaletsizliğinin “çok yüksek” olduğunu belirtiyor. En son 2023 yılında yayımlanan raporda incelenen 38 ülke içinde Türkiye, en fazla eşitsizliğin olduğu beşinci ülke. Raporda ayrıca emekli maaşlarına zam yapılsa da Türkiye’de enflasyonun yüksek olmasının bu durumu düzeltmediği vurgulanıyor.
Yine TÜİK verilerine dönecek olursak doğurganlık göstergelerindeki hızlı düşüş eğiliminin devam edeceğini varsayan senaryoya göre yaşlı nüfus oranının 2030 yılında %13,5; 2040 yılında %18,2 olması bekleniyor. Doğurganlığı artırıcı tedbirlerin etkili olacağını varsayarsak bu rakam, 2030 yılında %13,4, 2040 yılında %17,5 olarak değişecek.
Eğer emeklilik politikaları bu eşitsizlikle giderse bundan sonraki yıllarda yaşlılık yıllarında dinlenmek giderek azınlıkta kalanların kurabildiği bir hayale dönüşecek gibi. O zaman herkese eşlik edecek şarkı da belli: Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin?
Kaynak ve Teşekkürler: Ayça Örer ve www.aposto.com
Yorumlar (0)