 
                                            
                                        
İzmir’in Foça ilçesinde, özellikle Yeni Foça bölgesinde etkili olan şiddetli sağanak yağış, büyük bir sel felaketine yol açtı. Yüzlerce ev ve araç sular altında kaldı, Bülent Kaptanoğlu adlı bir yurttaş aracında sele kapılarak kayboldu. AFAD’ın açıklamasına göre, bazı vatandaşlar mahsur kaldı ve arama kurtarma çalışmaları devam ediyor.
Yağış miktarı metrekare başına 160 kg’a ulaştı, bu da ilçede dere taşkınlarına ve su baskınlarına neden oldu. Araçlar sel sularında sürüklendi, evler ve iş yerleri hasar gördü. Yerel yetkililer, meteorolojinin uyarılarına rağmen felaketin boyutunun büyük olduğunu belirtti.
Foça Belediye Başkanı Saniye Bora Fıçı, ekiplerin sahada aralıksız çalıştığını açıkladı. Sosyal medyada paylaşılan videolarda, selin şiddeti gözler önüne seriliyor; yollar dereye döndü, evler yarıya kadar suyla doldu
Foça’da yaşanan bu felaket, bir kez daha Türkiye’nin acı gerçeğini yüzümüze vurdu. Yoğun yağışlar altında sulara gömülen sokaklar, mahsur kalan insanlar ve kaybolan canlar… Metrekareye düşen 160 kilogram yağmur, sadece doğanın öfkesi değil, yıllardır süregelen bir sistemin ihmaliyle birleşince tam bir trajediye dönüştü. Bu, sadece Foça’nın hikayesi değil; İzmir’den Van’a, her doğal afette tekrarlanan bir senaryo. Rant düzeni, yağma ve sömürü mekanizması devam ettikçe, biz vatandaşlar olarak sular altında kalmaya, enkazlarda can vermeye mahkûm kalacağız.
Düşünün: Şehirleşmede plansız büyüme, dere yataklarına kondurulan binalar, yetersiz altyapı yatırımları… Hepsi, sermaye sahiplerinin cebini doldurmak için göz yumulan hatalar. Hükümetler değişse de, bu düzen değişmiyor. İnşaat lobileri, yolsuzluklar ve denetimsizlik, her selde, her depremde binlerce hayatı riske atıyor. Foça’da yaşananlar, haziran ayındaki orman yangınlarından sonra gelen bu sel felaketiyle birleşince, iklim değişikliğinin de tetiklediği bir zincir reaksiyonu gösteriyor. Ama asıl suçlu, doğa değil; onu sömüren sistem.
Eğer bu rant çarkı dönmeye devam ederse, yarın başka bir ilçede, başka bir şehirde aynı acıları yaşayacağız. Halkın sesi duyulmalı: Daha adil bir planlama, şeffaf denetimler ve doğayla uyumlu kalkınma şart. Aksi takdirde, her yağmurda boğulacak, her sarsıntıda gömüleceğiz. Bu felaketler “kader” değil, değiştirilebilir bir politikanın sonucu. Zaman, hesap sorma zamanı.
Umarız ve dileriz ki bu felaketten, Datça Belediyesi de dersler çıkarır. Başta Dere yatakları olmak üzere çevreyi temiz tutmalı, risk bölgelerinde gerekli tedbirler alınmalı, logarlar temizlenmelidir. Ezcümle bugünden gerekli tedbirler alınmalıdır.
Yorumlar (0)