Üniversitenin Ölümü

Değerli şair ve yazar Oruç Aruoba’nın 21 Kasım 1981’de yayınlanan ARAYIŞ dergisinin 40. sayısında yer alan “Üniversitenin Ölümü” başlıklı yazısı, 44 yıl öncesinden bugün yaşanan çöküşün de habercisiydi aslında: 12 Eylül 1980 darbesinin ardından faşist cuntanın ilk icraatlarından biri, 1981 yılında, Yüksek Öğrenim Kurumu’nu (YÖK) icat edip, başına profesörlük unvanı intihal iddialarıyla şaibeli olan birini oturtmak olmuştu. Türkiye’de sadece bilimsel ve idari özerkliğin değil, “Üniversite” kurumu ve geleneğinin yok edilmesi o günlerde başlamıştı. Son yaşanan sahte diploma ve akademik unvan skandalı üstüne hatırlamakta yarar var.

Üniversitenin Ölümü

ÜNİVERSİTENİN ÖLÜMÜ

YENİ çıkarılan Yüksek Öğrenim Kanunu (YÖK), Çok tartışıldı kamuoyunda, birçok sakıncaları, bozuklukları gösterildi, eleştirildi. Burada, bunlara girmeden, genel bir noktaya işaret etmek istiyorum: üniversitelerin, YÖK’le yürürlükten kaldırılan, kendi adlarına bir yasaları vardı eskiden (1750 sayılı yasa); bugün ise, adında “Üniversite” ibaresi bulunan bir yasa yoktur. Hatta “Üniversite”, yök içinde bir bölüm adı bile oluşturmuyor, bu ibare yalnızca “Üniversitelerin Organları” adlı bölüm başlığında geçiyor.

Bu, bir hukuksal ayrıntı gibi görülebilecek. Kanımızca şunu göstermektedir: bu yasayla üniversite, bütünlüğe sahip bir kuruluş olarak ortadan kaldırılmıştır. Bugün Türkiye'de, hukuksal bütünlüğe, birliğe sahip bir kurum olarak ortadan kalkan, “Yüksek Öğretim Kurumu” adlı kuruluşun bir alt-kuruluşu haline sokulan üniversite, bu yasa işlerse, varlık olarak da ortadan kalkacak, yani ölecektir. Yönetsel özerkliğin kaldırılışının en temeldeki anlamı da budur.

Burada yönetsel özerklik kaldırılınca “bilimsel” özerkliğin de kalmayacağını göstermeye çalışmayacağım; bu da birçok kez yazıldı, gösterildi. Bunun yerine, bir üniversite nasıl, hangi koşullarda yaşar; bunu göstermeye çalışacağım ki bu koşulların YÖK’le birlikte ortadan kalkmasıyla üniversitenin ölmüş olmasından ne anladığım açıklık kazansın.

ÜNİVERSİTE NASIL YAŞAR?

Üniversite” sözcüğüne çeşitli dilsel kaynaklar yakıştırılır: “Evrensellik (“universitas” kökü), “bütünlük” (“universus” kökü), “hakikatin birliği” (“uni-veritatis” kökü) vb. Bunlardan biri, ilginç bir anlama gelebilir: “versari/versatus” kökü, “yaşamak, bir yerde bulunmak, bir işle uğraşmak” gibi anlamlara gelir. Bu köke dayanarak “uni-versari”den, “tek bir iş için yaşamak, tek bir işle uğraşmak” gibi bir anlam çıkarabiliriz.

İşte üniversitenin varlık temeli, bu iş-yaşam birliğidir. Üniversiteler, çeşitli bilgi dallarında bu iş-yaşam birliğini benimsemiş kişilerin bir araya gelmeleri sonucu oluşan bütünlükler olarak yaşarlar.

Böylece bir üniversite, kendi içinde bir gelenek oluşturur. Bu bütün, her seferinde var olan bilim geleneğiyle, bu bütün içinde yetişerek, bu bütünü seçerek ona katılan yeni üyelerin gelişmeleriyle, ona yenilik getirmeleriyle ilerler. Zamanla, daha çok yüzyıllık aşamalarla, üniversitenin geleneği değişir, ama tarih boyunca kesintisiz bir gelenek oluşturur. Bu yolla üniversiteler, çok uzun ömürlü canlı varlıklar gibi, yaşam bulurlar, yaşarlar.

Bu sürecin bazı koşulları vardır:

İlkin, yeni üyelerin yetişmeleri ve üniversite bütünlüğüne katılmaları, ancak eski üyelerin kararlarına ve seçmelerine bağlı ise bu gelenek oluşabilir, sürebilir.

İkincisi, yeni üyeler, ancak hangi geleneğe katıldıklarını, kimlerle birlikte çalışacaklarını bilerek üniversite bütünlüğüne, kendi seçimleriyle katılabiliyorlarsa, bu gelenek oluşabilir, sürebilir.

Üçüncüsü, eski ve yeni üyeler, çalışmalarını ve karşılıklı ilişkilerini, bunlarla ilgili, birbirlerinden başka kimseye hesap vermek zorunda kalmadan tam özgür bir tartışma ortamında gündelik sıkıntılardan, gelecek kaygılarından her bakımdan arınmış bir ortamda yürütebiliyorlarsa, bu gelenek oluşabilir, sürebilir.

Bu koşullar açısından, bu koşulları ne ölçüde gerçekleştirdiğini görmek için YÖK’e bakınca, Türkiye'de “Üniversite”nin öldüğünü niçin ve ne anlamda düşündüğümüz anlaşılabilir.

Oruç Aruoba

Kaynak: ARAYIŞ Dergisi, 40. Sayı, 21 Kasım 1981

 

Yayına hazırlayan can çınar

Yorumlar (1)

derya deniz

1 saat önce / 06.08.2025

oruç aruoba'nın bu yazısı, iyi kötü hakikatın, ilmin arayışındaki üniversitenin hangi ellere teslim edildiğini taa o zamanlardan bize bir kez daha hatırlatıyor. tabii birşeyi daha hatırlatıyor: akp'nin aslında askeri cuntanın devamı olduğunu!!! oruç oruaba'ya bin selam: mekanı kalplerimiz olsun, unutulmasın.

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla