Almanya’da Sokaklar Isınıyor
Gleessen, Hassen eyaletinin küçük bir kasabası. Normalde kimsenin adını duymadığı, bu kasabada, dün gece bir anda Avrupa’nın antifaşist direnişinin sembolü haline geldi. Sebebiyse çok açık: Almanya’nın en tartışmalı faşist politikacılarından Julian Schmidt, kasabada seçim çalışması yapıyordu. Karşısında ise , bir grup antifaşist güçler vardı.
Olay şöyle gelişmiş: Schmidt, birkaç korumasıyla birlikte meydanda yürüyormuş. Yanında AfD’nin gençlik kollarının kurucularından birkaç kişi de varmış; tam bir neo-Nazi kafilesi yani. Kalabalığın içinden bir antifaşist grubu öne çıkmış ve doğrudan “Nazis raus!” diye bağırmaya başlamış. Schmidt’in korumaları gerilimi yükseltince de iş fiziksel temas noktasına gelmiş. Önce itiş kakış, sonra yumruklar havada uçuşmuş. Alman polisi, her zamanki gibi önce antifaşist güçlere müdahale etmiş; çünkü devlet için “düzeni bozan” hep soldur, sağ değil.
Aslında olay yeni değil. Almanya’da son beş yıldır benzer sahneler tekrar tekrar yaşanıyor. AfD oylarını %20’lerin üzerine taşırken, sokaklarda da 1930’ların ruhu yeniden canlanıyor gibi. Partinin gençlik kolları açık açık “Remigration” projesi konuşuyor, sınır dışı listeleri hazırlıyor, göçmene saldırıların ardı kesilmiyor, “Alman kanı” muhabbeti yapıyorlar. Buna karşılık antifaşist hareket de eskisi gibi sadece bildiri dağıtıp konser düzenlemekle yetinmiyor; doğrudan eylem zamanının geldiğini düşünüyor.
Gleessen’deki kavga, tam da bu iki dünyanın çarpışmasıydı. Bir tarafta takım elbiseli, kravatlı, “demokratik yollarla” iktidara yürümeye çalışan neo-Naziler; diğer tarafta kapüşonlu, maskeli, “faşizm öldürür” diyen antifaşistler. Alman polisi: Bir yandan “ifade özgürlüğü” gerekçe ederek, AfD’yi koruyor, öbür yandan copla solcuları dağıtıyor.
Aslında olay bize şunu gösteriyor: Avrupa’da faşizm artık kapıyı çalmıyor, içeri çoktan girdi ve koltuğa oturdu. AfD ikinci büyük parti konumunda, Fransa’da Le Pen %40’lara yaklaştı, İtalya’da Meloni başbakan, Macaristan’da Orbán hâlâ iktidarda. Faşizm bu kez üniformayla değil, takım elbiseyle geliyor. Ve buna karşı hâlâ “yasal yollar”, “sandık”, “sabır” diyenler, tarih onlara yine çok pahalı bir ders verecek gibi görünüyor.
Gleessen’deki o yumruklar, aslında bir başlangıçtı. Çünkü insanlar artık sadece konuşmakla yetinmeyeceklerini gösterdiler. Faşizm selamlanırken selam verenler de artık suç ortağıdırlar ve bunu bedelini ödeyecekler. O bedel bazen cop olur, bazen yumruk. Ama tarih şunu öğretti: Faşizme karşı sessiz kalanlar, bir gün o yumruğu kendi yüzlerinde hisseder.
Almanya sokakları ısınıyor. Ve bu kez sokakta rüzgar, 1933’teki gibi sağdan değil, devrimcilerin, göçmenlerden yana esiyor.
Yorumlar (0)