Avrupa'nın güvenini kaybeden Türkiye, kıtanın yeni güvenlik mimarisinde söz sahibi olmalı mı? Fırsatlar ve riskleri irdeleyen CATS raporunda, Avrupalı ve Türk siyasi karar alıcılar uyarılıyor.
Türkiye'nin Avrupa'nın yeniden şekillenen güvenlik mimarisindeki olası rolü, Berlin merkezli Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi (CATS) tarafından yayımlanan son raporda mercek altına alınıyor.
Almanya'nın saygın düşünce kuruluşlarından Bilim ve Siyaset Vakfı (SWP) bünyesindeki CATS'ın raporunda, NATO üyesi Türkiye'nin Avrupa'nın yeni güvenlik mimarisinde söz sahibi olup olmaması gerektiği ve dışlanmasının oluşturacağı muhtemel riskler hakkında çarpıcı tespit ve öngörüler yer alıyor.
Raporda, Avrupalı siyasi karar alıcılara Türkiye ile savunma ve güvenlik alanındaki iş birliğinin ne şekilde ileriye taşınabileceğine ilişkin öneriler sıralanırken, Türk siyasi karar alıcılara da "bir daha asla gelmeyebilecek fırsat" uyarısı yapılıyor.
CATS raporu, emekli büyükelçi Alper Coşkun'un imzasını taşıyor. Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'nın Avrupa Programı'nın kıdemli uzmanlarından Coşkun, kaleme aldığı raporda öncelikle Avrupa güvenlik mimarisindeki çözülmeye sebep olan iki başlıca sınamaya dikkat çekiyor.
Avrupa ve Türkiye'nin güvenliği tehdit eden ortak sınamalar
Raporda bir yandan Rusya'nın saldırganlığı ve revizyonist hedeflerinin, Avrupa'yı geniş çaplı bir çatışma riski ile karşı karşıya getirdiğine işaret eden Coşkun, diğer yandan Donald Trump'ın başkanlığı ile birlikte Avrupa kıtasının güvenliğinin garantörü olan ABD'ye duyulan güvende yaşanan erozyona dikkat çekiyor.
Avrupa'nın karşı karşıya bulunduğu sınamaların bunlarla sınırlı olmadığına da vurgu yapılıyor. Kıtanın güvenliğine risk oluşturan tehditler, Ortadoğu'daki istikrarsızlık ve çatışma sarmalları, İran, Irak, Suriye gibi ülkelerden kaynaklanabilecek terör tehditleri ve düzensiz göç olarak sıralanıyor.
Bu sınamalarla Türkiye'nin de başa çıkmak zorunda olduğuna vurgu yapan Alper Coşkun, "Avrupa ve Türkiye'nin güvenliği iç içe geçmiştir. Sinerji içinde hareket etmek her iki tarafa da fayda sağlayacak" sözleriyle Avrupa'nın yeniden şekillendirmekte olduğu güvenlik mimarisinde Türkiye'yi de dikkate almak zorunda olduğunu, bunun hem Türkiye'yi hem Avrupa'yı daha güvenli hale getirecek bir angajman fırsatına da kapı aralayacağını kaydediyor.
İşbirliğine gölge düşüren güven erozyonu
Peki Türkiye'nin Avrupalı müttefikleri ile ilişkilerinde son yıllarda artan karşılıklı güvensizlik ve yabancılaşmayla derinleşen uçuruma rağmen tarafların ortak bir paydada buluşması mümkün mü?
Alper Coşkun'a göre ilişkilerdeki kopuşta hem Türkiye'nin yanlış ve agresif dış politika tercihleri ve demokratik gerilemesi, hem de Brüksel'in Türkiye'nin yabancılaşmasını şiddetlendiren siyasi başarısızlıkları rol oynadı.
Türk siyasi liderliğinin son 15 yıldaki söylem, bazı eylem ve politika tercihlerinin Avrupa'nın güvenliğine olan taahhüdü ile ilgili şüphelere yol açtığına dikkat çekilen raporda, buna büyük ölçüde başta dışişleri bakanlığı olmak üzere devlet kurumlarının siyasallaşmasına yol açan başkanlık sistemine geçişin kaynaklık ettiği belirtiliyor.
Türk dış politikasını belirleme sürecinin artan oranda muhafazakar ve milliyetçi seçmen tabanını konsolide etmek için araçsallaştırılmaya başlandığına, bu sürecin de Türk dış politikasında spontane eylemlere, karakteristik olmayan tutarsızlıklara ve ani dönüşlere yol açtığı, ülkenin gerçek niyetleri ve genel yönü konusunda şüphelerin oluştuğu, NATO müttefiki Türkiye'ye güvenin erozyona uğramasını da beraberinde getirdiği aktarılıyor.
Coşkun gerçekte Ankara'nın Batı ile bağlarını koparmak istemediğini, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Mart ayındaki bir röportajında ABD Başkanı Trump'ın NATO müttefiklerini rahatsız eden hamlelerini "uyanış çağrısı" olarak nitelendirdiğini ve "NATO'nun dağılması durumunda Türkiye'nin yeni bir Avrupa güvenlik mimarisinin parçası olma arzusuna" vurgu yaptığını anımsatıyor.
"İmamoğlu'nun tutuklanması olumlu ivmeye darbe indirdi"
AKP hükümeti bir yandan Avrupa başkentlerine iş birliği mesajları verirken, diğer yandan iç siyasette gittikçe otoriterleşme hamlelerine girişiyor. Siyasi muhalefeti, protesto gösterilerini güç kullanarak bastırıyor. Bu bir tezat oluşturmuyor mu?
Alper Coşkun, raporunda bu soruya da yanıt veriyor. Aslında Türkiye'nin son dönemde AB üyesi ülkelerle ihtilaflara yol açan dış politikasını gözden geçirdiğini, bununla güvenlik alanında işbirliği için olumlu bir ivme yakanlandığını kaydeden Coşkun, bu konuda uzun süredir mesafeli bir tutum sergileyen Paris'in bile yumuşama sinyalleri verdiğine işaret ediyor.
Alper Coşkun
Ancak raporda, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması ve muhalefete artan baskının, Avrupa başkentlerinde soğuk duş etkisi yarattığına dikkat çekiliyor. Bu gelişmelerin, Avrupa'da Türkiye ile güvenlik alanındaki işbirliğinin geliştirilmesi tartışmalarına "zarar verdiği", "Avrupa'nın güvenliğinin geleceği konusunda Türkiye ile daha yakın çalışma fikrinin bile darbe aldığı" belirtiliyor.
Türkiye'nin Batı'ya ihtiyacı var
Oysa rapora göre Türkiye'nin Batı'ya bağımlılığı son dönemde daha da arttı. Artık daha az Batı-merkezli hareket eden Türkiye'nin dünya genelinde farklı aktörlerle ilişkilerini geliştirmeye çalıştığına, bununla birlikte Ankara'nın halen güvenlik, ekonomi, ticaret ve teknoloji gibi alanlarda geleneksel Batılı müttefiklerine bağımlılığının devam ettiğine işaret edilen raporda, "NATO'nun bir parçası olmanın sağladığı güvenlik duygusu Ankara için hâlâ büyük önem taşımaktadır" ifadelerine yer veriliyor.
Türkiye'nin son yıllarda geliştirdiği savunma sanayisi, insansız hava araçları teknolojisindeki başarıları, bu alanda Avrupa savunması için potansiyel katkısı, raporda özellikle vurgulanan konular arasında yer alıyor. Bununla birlikte Türkiye'nin "stratejik otonomi" iddiasıyla bu alanda kaydettiği ilerlemenin, Batı'ya bağımlılığını arttırdığına şu ifadelerle dikkat çekiliyor:
"Türkiye başarıyla ulusal savunma sanayisini geliştirirken, bu durum paradoksal olarak yüksek teknoloji alanında Batı'ya olan bağımlılığını artırıyor ve Batılı müttefikleriyle olan yaşam hattını daha kritik hale getiriyor."
Avrupa'nın ikilemleri
Alper Coşkun raporunda Avrupa'nın da kendi ikilemleri olduğunu hatırlatıyor. AB kriterlerinden uzaklaşan Türkiye'nin kendi dış politika hedeflerinin peşinden koşması nedeniyle AB üyesi ülkelerle gerginlikler yaşadığını kaydeden Coşkun, şu saptamayı aktarıyor:
Hapsedilen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu için düzenlenen protesto gösterileri Avrupa başkentleri tarafından yakından izleniyor Fotoğraf: Anka
"Ancak bu durum, Türkiye'nin kıta için bir güvenlik çarpanı olma potansiyeli olabileceği gerçeğini ortadan kaldırmamakta. Türkiye'nin jeostratejik önemi, askeri yetkinlikleri, hızla büyüyen savunma sanayii ve NATO müttefiki olarak edindiği deneyimleri, onu Avrupa sınırlarının dışında kalmasındansa içinde kalması daha iyi olan bir güç haline getirmektedir."
Raporda, Türkiye ve Avrupa kıtasının esasen "aynı bütünün entegre parçaları" olduğu, ortak güvenlik sorunlarıyla etkin bir şekilde başa çıkabilmek için birbirlerine ihtiyaç duydukları saptamasının da altı çiziliyor. Türkiye'yi Avrupa'nın yeni güvenlik mimarisinde dışlamanın oluşturacağı riskler de ayrıntılı bir şekilde raporda sıralanıyor.
Haber: Değer Akal
Kaynak: Avrupa'nın yeni güvenlik mimarisi ve Türkiye paradoksu – DW – 09.05.2025
Yorumlar (0)