Bugün (16.12.2025) Adalet ve Barış Buluşmalarının 179.haftasında Datça Demokrasi Platformu, Kadın Platformu ve Sağlık Meclisi’nin çağrısıyla Berkin Elvan Yontusu önünde Datça’lı yurttaşlar bir araya geldi. Platform temsilcileri TBMM’sinde yaşan çocuk istismarına, sağlığın özelleştirilmesine ve yoksulluğa karşı mücadele çağrısı yaparak tepkilerini basın açıklaması ile dile getirdiler…Datça Sağlık Meclisi, sağlığın ticarileşmesine karşı imza kampanyası startı vererek Datçalıları kampanyaya destek vermeye çağırdı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaşanan çocuk istismarına karşı ilk açıklamayı Kadın Platformu adına Ayşe Hangül yaptı. Yapılan açıklamada “Çocukları korumak için yasa çıkartması gereken TBMM’nde suç işlendiği stajyer öğrenci çocuklar istismara uğradığı belirtilerek suçluların ve ihmali olanların cezalandırılması talep edildi.”
Hangül açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Çocuklar evde, ailede, okulda hastanede, sokakta cinsel istismara ve şiddete uğrarken bunları önlemekle yükümlü mecliste cinsel istismara uğradılar. MESEM ile çocuk işçi taşeronluğu yapan mevzuatı çıkartanların meclisinde.
Meclisin çıkarttığı yasayla çocukların eğitim ve sağlıklı çevrede yaşam hakkı gasp edilmiştir. Çocuk işçiliği yasallaştırılmıştır. Kurulan MESEMLER eğitim yerleri değil kitlesel çocuk işçiliği ve istismarının kaynağıdır. MESEM uygulamalarına son verilmesi, çocuk işçiliğe yol açan mevzuatın değiştirilmesi, hayati önemdedir” diyerek bitirdi (açıklamanın tamamı aşağıda not 1: bkz: Datça Kadın Platformu Basın Açıklaması)

Datça Demokrasi Platformu adına ikinci basın bildirisini okuyan Gönül Mesci, yaptığı açıklamada;
“Bugün, 2026 yılı bütçesinin Meclis’te görüşüldüğü kritik günlerdeyiz. Ne yazık ki, bir kez daha karşımıza çıkan tablo, halkın ihtiyaçlarından uzak, sermayenin çıkarlarına hizmet eden bir bütçe tasarısı. Yıllardır süren bu eğilim, emekçileri, emeklileri ve yoksulları daha da derin bir uçuruma sürüklüyor. Bizler, emek örgütleri, sivil toplum temsilcileri ve yurttaşlar olarak, bu adaletsizliğe karşı sesimizi yükseltiyoruz: Halk için kamucu bir bütçe istiyoruz! Sermayenin değil, halkın bütçesi!
Hatırlayalım: Yıllar içinde, yurtiçi gayrisafi hasıladan emekçilerin aldığı pay yüzde 60’lardan yüzde 20’lere doğru dramatik bir düşüş gösterdi. Bu eğilim, mevcut politikalarla devam ederse, daha da kötüleşecek gibi görünüyor. Emekçiler enflasyon karşısında eriyen maaşlarla boğuşurken, yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkum ediliyor. Eğitim, sağlık ve enerji gibi temel kamu hizmetleri bütçeleri hızla küçültülüyor. Barınma hakkı, temiz suya erişim ve sağlıklı gıdaya ulaşım gibi devletin anayasal görevleri ise tamamen piyasanın insafına terk edilmiş durumda. Özel sektörün kar hırsı, milyonların temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kalıyor; aksine, pahalılık ve erişimsizlik yaratarak yoksulluğu derinleştiriyor.” dedi (açı9klamanın tamamı aşağıda not 2 bkz:Datça Demokrasi Platformu Basın Açıklaması).

Sağlık Meclisi adına Üçüncü basın bildirisini okuyan Nazan Kuzgunkaya yaptığı konuşmasında;
”Sağlık hizmetlerinin geleceği karanlık bir tehdit altında. Sağlığa erişim hakkı, anayasal bir ilke olmasına rağmen, günümüzde özelleştirme dalgasıyla adım adım erozyona uğruyor. Datça Sağlık Meclisi olarak, bu gidişata “dur” demek için başlattığımız “Sağlık Kamulaşsın” kampanyası, tam da bu noktada devreye giriyor. Sağlığın metalaştırıldığı, hastaların müşteriye dönüştürüldüğü bu dönemde, kamu hastanelerinin içten içe parçalanmasına karşı sesimizi yükseltiyoruz. Bütün kurum ve kuruluşları, bu haklı mücadeleye destek olmaya çağırıyoruz.” diyerek, sağlığın özelleştirilmesine karşı imza kampanyasının duyurusunu yaptı (açıklamanın tamamı aşağıda bkz not 3: Datça Sağlık Meclisi Basın Açıklaması).
Basın açıklamaları sloganlarla son buldu.
NOTLAR .....................
Not 1:
Datça Kadın Platformu Basın Açıklaması Metni
Biz kadınlar günlerdir, tüm ülkede sokaklardayız, meydanlardayız.
Bugün durursak çocuk istismarı devam eder diyerek polisin tüm engellemelerini aşarak TBMM’nin de önündeydik.
Çocukları korumak için yasa çıkartması gereken TBMM bile suç mahalli durumunda. Çocuklara yönelik cinsel istismarın pervasızca yapıldığı yer olarak soruşturmanın sürdürülmesi gereken yer.
Basına sızıncaya kadar susulduğu görmezlikten gelindiği, bilinip de sesini çıkartmayanların olduğu iddialarının peşi asla bırakılmamalı. İhmali olanlar da mutlaka cezalandırılmalı.
Faillerin korunmasına, aklanmasına izin vermeyeceğiz.
Failler de, susanlar da yargılanıncaya kadar mücadelemiz sürecek.
TBMM lokantasında staj gören mesleki ve teknik lise öğrencisi kız çocuklarına yıllardır bu lokantada çalışan bir grup erkek tarafından yapılan sistematik cinsel istismar iddiaları çocukların bu ülkede güven içinde yaşamadıklarının en vahim göstergesidir.
Çocuklar evde, ailede, okulda hastanede, sokakta cinsel istismara ve şiddete uğrarken bunları önlemekle yükümlü mecliste cinsel istismara uğradılar. MESEM ile çocuk işçi taşeronluğu yapan mevzuatı çıkartanların meclisinde.
Meclisin çıkarttığı yasayla çocukların eğitim ve sağlıklı çevrede yaşam hakkı gaspedilmiştir. Çocuk işçiliği yasallaştırılmıştır.Kurulan MESEMLER eğitim yerleri değil kitlesel çocuk işçiliği ve istismarının kaynağıdır.
204/25 döneminde 392.887 çocuk MESEM’lere devam ediyor.4 iş günü düşük ücretle çalıştırılıyor.Sigorta ve güvenceleri yok.
Her türlü şiddet ve istismara açıklar. İş cinayetlerinde öldürülüyorlar. 2023/2025 yılları arasında MESEM’li en az 15 çocuk hayatını kaybetti.
Bu yasayı çıkardığı için de TBMM çocuğun en temel haklarının gaspına yol açmıştır.
MESEM uygulamalarına son verilmesi, çocuk işçiliğe yol açan mevzuatın değiştirilmesi, çocukların can güvenliği ve nitelikli eğitim hakkının vazgeçilmezliği hayati önemdedir.
Omuz omuza, tüm ülkede ve Datça'da çocukların güven içinde yaşaması, en temel haklarının korunması için mücadeleden, adalet gerçekleşinceye kadar hesap sormaktan asla vazgeçmeyeceğiz.
MESEM’ler kapatılsın!
ÇEDES' e Son!
Koruma, aklama, failleri yargıla
Not 2: Datça Demokrasi Platformu Basın Açıklaması Metni
Halk İçin Kamucu Bütçe: Yoksulluğa Karşı Mücadele Çağrısı
Basın Açıklaması – 15 Aralık 2025
Değerli basın mensupları, saygıdeğer yurttaşlar,
Bugün, 2026 yılı bütçesinin Meclis’te görüşüldüğü kritik günlerdeyiz. Ne yazık ki, bir kez daha karşımıza çıkan tablo, halkın ihtiyaçlarından uzak, sermayenin çıkarlarına hizmet eden bir bütçe tasarısı. Yıllardır süren bu eğilim, emekçileri, emeklileri ve yoksulları daha da derin bir uçuruma sürükliyor. Bizler, emek örgütleri, sivil toplum temsilcileri ve yurttaşlar olarak, bu adaletsizliğe karşı sesimizi yükseltiyoruz: Halk için kamucu bir bütçe istiyoruz! Sermayenin değil, halkın bütçesi!
Hatırlayalım: Yıllar içinde, yurtiçi gayrisafi hasıladan emekçilerin aldığı pay yüzde 60’lardan yüzde 20’lere doğru dramatik bir düşüş gösterdi. Bu eğilim, mevcut politikalarla devam ederse, daha da kötüleşecek gibi görünüyor. Emekçiler enflasyon karşısında eriyen maaşlarla boğuşurken, yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkum ediliyor. Eğitim, sağlık ve enerji gibi temel kamu hizmetleri bütçeleri hızla küçültülüyor. Barınma hakkı, temiz suya erişim ve sağlıklı gıdaya ulaşım gibi devletin anayasal görevleri ise tamamen piyasanın insafına terk edilmiş durumda. Özel sektörün kar hırsı, milyonların temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kalıyor; aksine, pahalılık ve erişimsizlik yaratarak yoksulluğu derinleştiriyor.
Bu bütçe tasarısında da aynı yaklaşım hakim: Kamu lehine ayrılan kaynaklar her yıl daha da kısılıyor. Halk açlığa ve yoksulluğa mahkum edilirken, Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılan bütçe rekor seviyelere ulaşıyor. Silahlanma ve savaş harcamaları ise adeta patlama yapıyor. Toplumun ezici çoğunluğu açlık sınırının altında hayatta kalmaya çalışırken, bu kaynaklar neden halkın refahına değil de, militarizme ve belirli kesimlere aktarılıyor? Bu, sadece ekonomik bir tercih değil, aynı zamanda siyasal bir tercih: Yoksulları görmezden gelmek, onları kaderlerine terk etmek.
Dahası, küresel veriler bu tabloyu doğruluyor. Küresel Servet Raporu’na göre, Türkiye dolar milyarderi artış oranında dünya birincisi konumunda. Sadece bir yılda 7.000 kişi dolar milyarderi olmuş! Bu zenginleşme, halkın sırtından mı gerçekleşiyor? Evet, çünkü aynı raporda organize suç endeksinde Türkiye 10. sıraya yükselmiş. Patronlar ve çeteler için hazırlanan bu bütçe, yoksulları hem açlığa hem de ölüm tehditlerine maruz bırakıyor. Gelir adaletsizliği zirveye çıkmışken, toplumun büyük bölümü temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Bu karanlık düzen, bütçesiyle birlikte yoksullar için açlık ve ölüm anlamına geliyor.
Peki, neden böyle? Çünkü mevcut sistem, sermayenin egemenliğinde. Vergi politikaları zenginleri korurken, dolaylı vergilerle yoksullardan alınıyor. Emekçilerin hakları gaspediliyor, sendikal mücadeleler baskı altına alınıyor. Eğitim bütçesinin küçültülmesiyle gençler geleceksiz bırakılıyor; sağlık bütçesinin daraltılmasıyla hastalar çaresiz kalıyor. Enerji zamları, kışın ısınmayı lüks haline getiriyor. Barınma krizi ise evsizliği ve kiracıların ezilmesini körüklüyor. Temiz su ve gıda erişimi piyasaya bırakıldıkça, çevre tahribatı ve sağlık sorunları artıyor. Bu bütçe, halkı değil, bir avuç zengini besliyor.
Bizler, bu gidişata dur demek için bir araya geliyoruz. Talebimiz net: Kamucu bir bütçe! Eğitim ve sağlık bütçeleri artırılmalı, temel ihtiyaçlar devlet güvencesi altına alınmalı. Emekçilerin maaşları enflasyona karşı korunmalı, yurtiçi hasıladan adil pay almaları sağlanmalı. Silahlanma ve Diyanet bütçeleri yerine, halkın refahına öncelik verilmeli. Vergi sistemi adil hale getirilmeli, milyarderlerden daha fazla vergi alınmalı. Organize suçla örgütleri dağıtılmalı, bütçede ayrıca yoksullukla mücadeleye pay ayrılmalı.
Bu bütçe görüşmeleri, bir dönüm noktası olabilir. Meclis’teki temsilcilerimizi, halkın sesini duymaya çağırıyoruz. Emek örgütlerini, sivil toplum kuruluşlarını ve tüm yurttaşları, bu adaletsizliğe karşı ortak mücadeleye davet ediyoruz. Yoksulluğa, açlığa ve ölüme hayır! Halk için kamucu bütçe, hemen şimdi!
Teşekkür ederiz
Not 3: Datça Sağlık Meclisi Basın Açıklaması Metni
Datça’da Sağlığa Erişim için, Bu Davet Bizim
Kamuculuktan yana kurum ve kuruluşların bilgi ve ilgisine,
Sağlık hizmetlerinin geleceği karanlık bir tehdit altında. Sağlığa erişim hakkı, anayasal bir ilke olmasına rağmen, günümüzde özelleştirme dalgasıyla adım adım erozyona uğruyor. Datça Sağlık Meclisi olarak, bu gidişata “dur” demek için başlattığımız “Sağlık Kamulaşsın” kampanyası, tam da bu noktada devreye giriyor. Sağlığın metalaştırıldığı, hastaların müşteriye dönüştürüldüğü bu dönemde, kamu hastanelerinin içten içe parçalanmasına karşı sesimizi yükseltiyoruz. Bütün kurum ve kuruluşları, bu haklı mücadeleye destek olmaya çağırıyoruz.
Günümüz Türkiye’sinde sağlık sistemi, neoliberal politikaların kıskacında. Kamu hastaneleri, departmanlarını özel sektörden hizmet satın alarak adeta içeriden özelleştiriyor. Radyoloji, laboratuvar, acil servisler… Her biri, kar odaklı şirketlerin eline geçiyor. Bu süreç, hastaları “müşteri” olarak gören bir zihniyeti besliyor. Bir röntgen çekimi için saatlerce sıra beklemek, ya da özel hastanelerin yüksek faturalarıyla boğuşmak, artık sıradanlaşıyor. Oysa sağlık, temel bir insan hakkı. Anayasamızın 56. maddesi, devletin bu hakkı korumakla yükümlü olduğunu açıkça belirtiyor. Ancak pratikte, kamu kaynakları özel sektöre peşkeş çekiliyor. Bu, sadece Datça’nın değil, tüm ülkenin sorunu. Köylerde, kasabalarda yaşayanlar için ambulans gecikmeleri, uzman doktor eksikliği, ilaç teminindeki zorluklar… Hepsi, özelleştirmenin acı meyveleri.
Datça Sağlık Meclisi, bu tabloya itiraz ediyor. Bizler, hekimler, hemşireler, hastalar ve yurttaşlar olarak bir araya geldik. Amacımız, sağlığın kamusal bir hizmet olarak kalmasını sağlamak. “Sağlık Kamulaşsın” kampanyamız, bu itirazı somutlaştırıyor. Kampanya kapsamında, kamu hastanelerinin özelleştirilmesine karşı imza topluyor, anketler yapacak, paneller düzenleyecek, farkındalık etkinlikleri yapmayı planlıyoruz !
Neden kamulaştırma? Çünkü sağlık, kâr amacı gütmeyen bir alan olmalı. Özel sektörün hakimiyeti, eşitsizliği derinleştiriyor. Zenginler kaliteli hizmet alırken, yoksullar kapıda kalıyor. Pandemi döneminde gördük: Kamu hastaneleri hayat kurtardı, özel olanlar ise seçici davrandı. Kamulaştırma, kaynakların adil dağılımını sağlar, doktorları motive eder, altyapıyı güçlendirir. Avrupa’nın birçok ülkesinde olduğu gibi, Türkiye’de de sağlık tamamen kamu eliyle yönetilebilir. Bu, ütopya değil; gerçekçi bir talep.
Kampanyamıza destek olmak için ne yapabilirsiniz? Fiziki katılımınızla etkinliklerimize katılın – imza stantlarımız Datça çarşısında her hafta sonu açık. İçerik zenginleştirmek için deneyimlerinizi, makalelerinizi paylaşın. Kurumlar olarak, sosyal medya hesaplarınızda kampanyayı duyurun. Dayanışma, çoğaltır; dayanışma, yaşatır. Birlikte, sağlığı özelleştirmeye karşı durabiliriz.
Datça Sağlık Meclisi olarak, sağlığa erişim hakkını savunuyoruz. Bu mücadele, hepimizin geleceği için. Gelin, birlikte sesimizi yükseltelim. Sağlık kamulaşsın, hayat kazansın!
Yorumlar (0)