Siyonist İsrail, Despotik İran ve Ülke Sosyalistleri

Fakat sosyalist partilerin açıklamalarını incelediğinizde bu ayrı ayrı pozisyon alışların nedenlerini anlamakta da zorlanıyorsunuz. Bir tartışma ortamı ortaklaşılmış bir metni ortaya çıkarabilirdi ve ortak eylemlilikler gerçekleştirilebilirdi. Böylesi bir gelişme karşısında bile perakende bir tutum alınmış ve alınıyor olması en hafif deyimiyle kaygı ve üzüntü verici.

Siyonist İsrail, Despotik İran ve Ülke Sosyalistleri

Bölgede son derece önemli gelişmeler yaşanıyor. Belki de bir dünya savaşına yol açabilecek gelişmeler; ya da en azından işaretleri görülen 3. felaketin ateşini harlayan gelişmeler. Amerika ve İngiltere himayesinde İsrail siyonizmi İran’ı saf dışı bırakmak için ve bölgeyi efendilerinin istediği doğrultuda yeniden biçimlendirmek üzere hukuksuz, kuralsız bir saldırı başlattılar. Üstelik Amerika ve İran arasında görüşmeler devam ederken ve yeni bir görüşme tarihine 3 gün kalmışken. İşin bu boyutu aynı zamanda dünya halklarının organize bir komployla  karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Kim inanır Amerika ve İngiltere’nin İsrail’e engel olamadığı yalanına. Hemen ardından Fransa ve Almanya’nın da 3’lü ittifakın yanında yer alması işlerin çığırından çıkabileceği-en azından bölgesel çapta- büyük yıkımlara yol açabileceği gerçeğini gösteriyor. Bir süredir bağıra bağıra gelen İran’ı destabilize etmek planı yürürlüğe konmuş görünüyor. Önce kollarını bacaklarını kestiler, şimdi de kafasını koparmak niyetindeler.

Safdil bir iyimserlik, emperyalist saldırganlık sayesinde İran halkının despotik ve katil molla rejiminden kurtulabileceği ihtimalini çantada keklik sanıyor. Ve ellerini oğuşturuyor. Üstelik Irak, Afganistan…vb. birçok ülkede yaşanan tam tersi sonuçlara rağmen. Emperyalist dış müdahale ile bir ülkede demokrasi inşa edilebilirmiş, edilebilmiş gibi. Örneğin, bir süredir İran Komünist Partisi adına bir bildiri sosyal medyada dolaşımda. Bildiri, savaşı ‘iki terörist devlet arasındaki savaş’ olarak niteliyor ve ‘İran İslam Cumhuriyeti’nin acilen yıkılması’ hedefini önüne koyuyor. İsrail saldırganlığının da, rejiminin de İsrail halkının meselesi olduğunu iddia ederek.  Aynı bildiri ‘savaşı durdurmak’ ya da ‘barışseverlik’ çabalarını pasifizm olarak niteliyor. Eğer bu iddialı çıkış bizim boyutlarını bilmediğimiz örgütlü ve İran halkı içinde etkili bir gücün kendine güvenen söylemi değilse en hafif deyimiyle hayalperestliktir.

PJAK(Kürdistan Özgür Yaşam Partisi Konseyi) ise aklıselim bir tutumla ortaya  çıkarak İran halklarının bu felaketten her düzlemde dayanışmayla çıkabileceğine işaret ediyor:

“… İran Demokratik Cumhuriyeti'ne geçişin bakış açılarını değiştirmeyi ve güç arayışından, milliyetçilikten, ataerkillikten ve merkeziyetçilikten uzaklaşmayı gerektirdiğine inanıyoruz. Halkımızı ve İran'ın diğer halklarını her türlü baskıya veya katliam tehdidine karşı savunma görevimizi teyit ediyoruz. Bu görevi, haklarımızı ve varlığımızı meşru bir şekilde savunma çerçevesinde yerine getireceğiz.İran'ın tüm halkını, özellikle Kürdistan'dakileri demokratik, popüler yapılar içinde örgütlenmeye çağırıyoruz. Tam dayanışma yoluyla, savaşın birbirleri üzerindeki yıkıcı etkisini en aza indirebilirler. Özyönetimli, demokratik bir toplum inşa etmeye yönelik hayati adımlar arasında savaş mağdurları için destek grupları oluşturmak, yerel kurtarma komiteleri ve mali iş birliği komiteleri kurmak ve devlet paralı askerlerinin nüfusa sızmasını önlemek yer alır. Bu bağlamda, tüm vatanseverleri, özgürlük arayanları ve parti üyelerimizi bize katılmaya davet ediyoruz.”

Üke sosyalistleri

Ne büyük felaketlere yol açabileceği bugünden kestirilemeyen, bölgeyi bir ateş topu haline getiren bu saldırganlık karşısında sosyalistlerimiz ortak bir tutum sergileyemediler, geleneksel hale gelmiş  bölünmüşlüklerini sürdürerek. Önce sekiz sosyalist örgütün ortak bildirisiyle karşı karşıya kaldık. Bu yapılar Dem Parti’nin sosyalist bileşenlerinin yanında Soldep, Emep gibi partileri de kapsıyordu. İlginç olan Dem Parti, TİP, Sol Parti, Toplumsal Özgürlük Partisi(TÖP) imzacılar arasında yer almamıştı. Zaten ‘ulusalcı’ bir tutumla öteden beri ayrıksı bir çizgi izleyen TKP’de yoktu. Beş sosyalist parti ise İsrail konsolosluğuna yürümek üzere ortak bir eylem çağrısı yaptı: Sol Parti, TİP, TÖP, EHP, BKP.

Siyonist İsrail, Despotik İran ve Ülke Sosyalistleri

Aynı zamanda çeşitli sosyalist partiler kendi özgün duruşlarını açıklayan bildiriler yayınladılar. Dem Parti’nin bu gelişmeler karşısında ayrı durmasının kendine özgü nedenleri olabilir ve bunlar tartışılabilir. Kaldı ki Dem Parti kendisini sosyalist bir parti olarak konumlandırmıyor.

Siyonist İsrail, Despotik İran ve Ülke Sosyalistleri

Fakat sosyalist partilerin açıklamalarını incelediğinizde bu ayrı ayrı pozisyon alışların nedenlerini anlamakta da zorlanıyorsunuz. Bir tartışma ortamı ortaklaşılmış bir metni ortaya çıkarabilirdi ve ortak eylemlilikler gerçekleştirilebilirdi. Böylesi bir gelişme karşısında bile perakende bir tutum alınmış ve alınıyor olması en hafif deyimiyle kaygı ve üzüntü verici. Üstelik soyalist grup ve partiler arasında bir süredir ‘ortak bir odak’ inşa etmek üzere görüşmeler devam ederken.

Emperyalist-siyonist itifakının savaşına karşı BARIŞ! Hemen şimdi!

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış