Bugün (15 Temmuz-Salı) Datça Berkin Elvan Anıtı önünde, Datçalılar 157. kez Adalet ve Barış için buluştu. Buluşmayı takiben Datça MUÇEP Meclisi, yerel yönetimin olurunu almadan ve yerel halka sormadan, akla-mantığa, hakka-hukuka ters olduğunu bile bile, yapılan tüm itirazlara rağmen tepeden inme anti demokratik kararlarla doğanın ve toplumsal ilişkilerin zedelenmesine tüm Datçalılarla birlikte, Datça Demokrasi Platformunun çağrıcılığında bir kent savunması oluşturmak suretiyle izin vermeyeceklerini belirtti.
Datça demokrasi Platformu da MUÇEP'ten sonra yaptığı açıklamada "İl çapında, yurt düzleminde bütün demokrasi güçleriyle DAYANIŞMA demokrasinin anahtarı" olduğunu söyledi ve herkesi başta Datçalıları demokrasi ve özgürlük için birleşmeye ve dayanışmaya çağırdıklarını" belirtti...
157. Adalet ve Barış Buluşmasının akabinde önce Muğla Çevre Platformu Datça Meclisi, Cumhurbaşkanlığı Kararıyla özelleştirilen ve bir otel-otopark ve kıyılarda günübirlik eğlence tesislerinin yaptırılması için imar planı değişikliğine konu olan Kargı Tepesinin özelleştirilmesi ile ilgili bir basın açıklaması yaptı. MUÇEP Datça'nın basın açıklaması Aydın Bodur tarafından okundu. Basın açıklamasında Datça’nın Kargı Tepesi'nde 2021 yılında özelleştirme girişimiyle başlayan doğa ve hukuk mücadelesi anlatıldı. Datça'nın doğal özellikleri dolayısıyla gelecek kuşaklara bırakılması için korunan bir Özel Çevre Koruma Bölgesi olduğu hatırlatılarak, Koruma Amaçlı İmar Planı değişikliğinin aslında bakir ve doğal özelliklerin tahrip olmasına neden olacağı ifade edildi. Ayrıca Datçalılara, Datça Yereline sorulmadan, itirazlara rağmen merkezi idare tarafından kamuya ait bir arazinin özelleştirilmesinin de hiç de demokratik bir uygulama olmadığı, tersine bu kararı verenlerin ne kadar totaliter olduklarının da göstergesi olduğu hatırlatıldı. Bu arazinin özelleştirilmesine karşı çıkan Datçalıların Merkezi İdareyi mahkemeye verdiği, mahkemenin bilirkişi raporunun bu bölgenin mutlaka korunması gerektiğini söylemesi üzerine yerel idare mahkemesinin de bakanlık aleyhine ve itiraz eden yerel halk lehine karar vermesine karşın, temyizden idare lehine itiraz edenler aleyhine bir karar çıkmasının hukuksuz, akla ve bilime aykırı olduğu söylendi...
Basın Açıklamasında MUÇEP Datça'da buluşmuş yaşam savunucularının, Adalet ve Barış arayan, Demokrasi isteyen tüm Datçalılarla birlikte bu karara karşı duracakları da belirtildi.
MUÇEP Datça'nın basın açıklamasının tam metni şöyle:
Değerli Arkadaşlar Hatırlayalım Kargı Tepesinde Neler olmuştu:
Datça’da Nisan 2021’de, Kargı Tepesinde bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla 128 dönümlük hazine arazisinin özelleştirilmesi girişimi, halkın ekseriyeti, yerel yönetimi ve birçok yerel örgütlerinin kalabalık mitingler, basın duyuruları, onbinlerce vatandaşın imzasının toplandığı imza kampanyaları ile büyük itirazlara neden olmuştu. Datça’da Demokrasi Platformu altında bir Kent Savunması fikri doğmuştu…
İlerleyen süreçte, yerel idari mahkemede dava açan Datçalılar lehine uzman bilirkişi raporları düzenledi ve bu özelleştirme kararını olumsuz ilan eden, dava açan Datçalıları haklı bulan ilk yerel mahkeme kararları çıktı. Ancak geçtiğimiz yıl içinde ne olduysa oldu, temyizde yüksek mahkeme, Datçalıların itirazlarını dikkate alan bu bilirkişi raporlarını, bu bilirkişi raporuna dayanarak Datçalıları haklı bulan yerel mahkeme kararına, itiraz yolları kapalı olmak üzere olağan olmayan bir kararla merkezi idarenin özleştirme uygulaması yönünde karar verdi. Datçalıların bir kısmı bu skandal karara karşı Anayasa Mahkemesine başvurdu. Anayasa Mahkemesinden henüz karar beklenmekteyken, geçtiğimiz 20 Haziran’da, 10000 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Kargı Tepesindeki aynı arazi dahil olmak üzere yanındaki 8 parsel dahil edilerek 43bin metrekareden daha büyük bir alanda konaklama tesisi ve otopark yapılması için sözde koruma amaçlı yine adrese teslim bir imar planı değişikliğine gidildi. Kıyılardaki yapılacak Günübirlik Dinlenme Alanları ile korunması gereken Kargı Tepesinde çok daha geniş bir alanda geri döndürülmez bir tahribat gerçekleşecek!
Bunu bilen Datçalılar soruyor:
Soruları daha da çoğaltmak mümkün…
Kargı Tepesindeki 128 dönümlük kamuya ait arazinin Cumhurbaşkanlığı Kararıyla özelleştirilmesine karşı bundan 4 yıl önce -2021’de- MUÇEP Datça olarak bir basın açıklaması yapmıştık… şimdi bir kez daha hatırlatıyoruz:
Muğla Çevre Platformu – MUÇEP Datça Meclisi olarak,
1- Kargı Yolundaki 128 Dönümlük alanın otel ya da başka bir amaçla özelleştirilmesini ve betonlaştırılmasını da
2- Kızlanaltı Güllük Mevkiinde kıyı parsellerinin kiralanmasını da kabul etmiyoruz.
Datça’nın dokusunun plansız programsız müdahalelerle, yerel halka sorulmadan, yerel yönetimlerin ve/veya temsilcilerinin onayı alınmadan sadece rant hırsıyla değiştirilmesini demokrasiye uygun bulmuyoruz.
Merkezi yönetimin halkı ve temsilcilerini yok sayarak uygulamaya aldığı bu müdahalelerin karşısındayız. Sadece çevre mücadelesi yürüten kuruluşlar olarak değil daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok eşitlik, daha çok adalet arayışında olan tüm kesimlerle ve kişilerle birlikte bu haksız-hukuksuz müdahalelere karşı meşru yollardan birlikte mücadele edeceğimizi duyuruyoruz.
Saygılarımızla
MUÇEP DATÇA MECLİSİ 08.04.2021
4 yıl önce bu açıklamamızla MUÇEP Datça Meclisi olarak, bu özelleştirme kararıyla bütün yetkileri elinde toplamaya çalışan demokrasi karşıtı otoriter bir merkezi yönetimin başka yerellerle birlikte Datça’ya, Datçalılara, yerel demokrasiye de saldırıya geçtiğine işaret ederek, saldırılara karşı Datça’nın tüm demokrasi güçleriyle birlikte bir KENT SAVUNMASI örerek karşı koyması gerektiğine işaret etmiştik.
Nitekim böylece bileşeni olduğumuz Datça Demokrasi Platformunun çağırıcılığında daha kalabalık, daha detaylı, daha kapsayıcı bir basın açıklamasının da önü açılmıştı ve yine hatırlanacaktır: Nisan 2021’de Datça Demokrasi Platformu bileşenleri ile birlikte Cumhuriyet Meydanında yapılan basın açıklaması Datça tarihinin belki de en kalabalık, en ses getiren basın duyurularından biri yapılmıştı.
Datça MUÇEP olarak bugün buradan 8 Nisan 2021 tarihli aynı basın açıklamasındaki ruh halimizle aynı metindeki gibi sesleniyoruz:
Datça’nın en güzide, en doğal yaşam alanlarından biri olan Kargı koyunu, tepesini ve kıyılarını işgal eden günübirlik eğlence alanları ile birlikte koca bir otel ve otopark yapılmasının önü, bir kez daha, üstelik Datçalıların, yerel yönetimin oluru alınmadan, itirazlarına rağmen tepeden inme bir kararla, açılmış oldu. Böylesi doğal bir alanın, yereldeki yurttaşlara sormadan ve sivil toplum örgütlerinin ya da yerel yönetimin görüşü bile alınmadan bir gece yarısı kararıyla talana açılmasını kabul etmiyoruz. Bu karar yerel halkın, yerel yönetimin, kamunun aleyhine, halka rağmen hukukun arkasından dolanılarak alınmış meşru olmayan anti demokratik bir karardır.
Bu kararda direnmek aklın, bilimin, hak-hukukun gösterdiği yola aykırıdır. Anti-Demokratiktik, halkı, hakkı, hukuku tanımamaktır.
Biz bu kararı tanımıyoruz! Muğla Çevre Platformu Datça Meclisi – 15.07.2025
Son olarak Datça Demokrasi Platformu da, Datça’da her Salı olduğu gibi bugün de yapılan Adalet ve Barış Buluşmalarında Datçalıları, “İl çapında, yurt düzleminde bütün demokrasi güçleriyle DAYANIŞMA’nın önemine vurgu yaparak, herkesi demokrasi ve özgürlük için birleşmeye ve dayanışmaya çağırdı.
Datça Demokrasi Platformunun Açıklamasının tam metni:
Basın Açıklaması Datça Demokrasi Platformu, 14 Temmuz 2025
Cumhur ittifakının demokrasinin son kırıntılarına yönelik saldırıları hız kesmeden devam ediyor. Tek adam liderliğindeki oligarşik-otokrat iktidar muhalif partinin elindeki belediyelere dönük olarak başkanlarını ve çok sayıda her düzeyden çalışanını tutuklama ve sonrasında o yerel yönetime el koyma çabası içerisinde. CHP’sinin ve kitlelerin meydanları dolduran tepkisi iktidarın geri adım atma yerine hukuksuz saldırıları başka il ve ilçelere yayarak yurt sathına genişletme çabalarıyla karşılaşıyor. Gizli, açık iftiracı tanıklar, etkin pişmanlığa zorlanarak düzmece suçlayıcı ifadeler alınarak serbest bırakılan sanıklarla yerel yönetimlere çökme operasyonları devam ettiriliyor. Bizzat Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilmesinden anladık ki, perde arkasında demokrasinin vücut bulma kurumlarından biri olan belediyelerin de etkisizleştirilerek valilere bağlanması için yasal düzenlemeler çalışması yapılıyor. Gençlerimiz, çocuklarımız ana okulundan başlayarak, bir dinin/mezhebin kurumsallaştırılmaya çalışılan vakıfları, tarikatları ve dernekleriyle tahakküm altına alınmaya çalışılıyor. Yine gençlerimiz eğitim hayatlarından koparılarak ucuz işgücü olarak sermayenin emrine veriliyor, bu yüzden sık sık iş kazalarına maruz kalıp hayatlarını kaybediyor ya da sakat kalıyorlar. Bu nedenle mevzuat genişletilerek düzenlemeler yapılıyor.
Sadece bu yılın ilk altı ayında erkekler tarafından öldürülen kadınların sayısı 136. Kuşkusuz bu cinayetler kadını erkeğinin ve ailesinin sadece uzantısı olarak tanımlayan, kadını erkeği ve ailesiyle anlamlandıran iktidar ideolojisinin hakimiyeti temelinde gerçekleşiyor.
Cumhur İttifakının neredeyse bütün kamuoyu anketlerine yansıyan prestij ve oy kaybı da ayaklarını gazdan çekmelerine neden olmuyor. Tam aksine faşizan uygulamaları artırıyorlar. Yazılı ya da görsel medyanın yüzde 95’ne sahip olmaları da bu hızlı çöküşü durduramıyor. Belli ki niyet başka! Belli ki onlar her ne pahasına olursa olsun iktidarlarını devam ettirmek için, sonsuz güç sahibi iktidar mevzilerini tahkim ederek devam ettirmek için kararlılar. Tanınmış, tanınmamış gazetecileri, youtuber’ları, gençleri yazarları gözaltına almaya, tutuklamaya, olmadı elektronik kelepçelerle, adli kontrolle pranga altına almaya devam ediyorlar. Muhalif medya ve basın organları ağır para cezalarıyla ve ekran karartmalarıyla karşı karşıya. Kadın cinayetleri bir ‘cins kırım’ halini aldı.
Bu haksız, hukuksuz saldırılar sadece yukarıda birkaç cümleyle sıralanan baskı ve tehditlerden de ibaret değil. Onlar sadece ülkenin aydınlık yüzüne yönelik saldırılarla yetinmiyorlar, son yıllarda daralan rant dağıtım mekanizmalarını zenginleştirmek ve artırmak için bitimsiz çabalar içindeler. Bu amaçla ülkenin orman varlıkların talana açarak, güzelim sahillerine el koyup sermayeye peşkeş çekerek madenci tekellere, sermayeye kaynak aktarmaya hızla devam ediyorlar. İlçemizin ve belki de Türkiye’nin en güzel koylarından Kargı’da 128 dönümlük bir alan özelleştirilerek devasa bir rant alanı yarattılar. Bu uygulamaya itiraz yolu da tamamen kapatıldı. İkizköy’de, Deştin’de sürdürdükleri talan çabaları ülkenin tümüne yaygınlaştırılmış durumda. Binlerce hektarlık zeytinlik alanları madencilere teslim etmek üzere torba yasalara tıkıştırarak kanun maddeleri çıkarıyorlar. Onlarca köy boşaltılma tehdidi altında. Terörizme karşı mücadele adı altında yüzlerce köyün devlet tarafından boşaltılmış olmasını ‘hata’ olarak kabul eden Cumhurbaşkanı ranta açılan köylerin boşaltılmasının yolunu açan uygulamalara kanuni çerçeve giydirmeye çalışıyor. Köylüler ata topraklarından koparılmaya çalışılıyor. Deprem felaketini bahane ederek çıkardıkları ve sonrasında bütün Türkiye’yi kapsayan ‘rezerv alan yaratma kanunu’ ile vatandaşın bütün tapularının geçersiz hale getirilmesinin yolları açıldı.
İşçiler, üreticiler, esnaf, emekli büyük çoğunluk açlık sırının altında maaşlara mahkum edildiler. Bu sefalet ücretleri sadaka mahiyetindeki zamlarla ısrarla devam ettiriliyor. Bir avuç sermayedar ve bürokrat dışında halklar yoksulluğun, imkansızlıkların dibini yaşıyorlar.
Cumhurbaşkanının son konuşmasında da dile getirilen hem bölgesel düzeyde, hem de kolunun uzanabildiği her yerde emperyal amaçlar ve hegemonya peşinde koşulacağına dair yapılan vurgu tehlikenin büyüklüğünü göstermektedir.
Ne pahasına olursa olsun, üstelik güçlü kitlesel tepkiler karşısında bile, iktidarda kalma saplantısının, iktidarın sahip olduğu kolluk, yargı, medya gücü..vb. dikkate alındığında nasıl ciddi bir tehlike oluşturduğunu görerek büyük bir şemsiye altında birleşme zamanının geldiğini düşünüyoruz.
Bu yurt çapına yaygınlaştırılan yıkıcı, anti-demokratik baskı ve tehditlere karşı Datça Demokrasi Platformu bileşenleri olarak KAMPANYALAR ŞEKLİNDE mücadele başlatıyoruz. Bu mücadele faşizan, anti-demokratik baskıları püskürtmek ve DEMOKRASİYİ KAZANMAK mücadelesidir. Dışarıda kimseyi, kimseleri bırakmamak temelinde bütün muhalif kurum ve kişileri aynı cephede birleştiren demokratik mücadele, kaldığı kadarıyla da demokrasiyi, Datça Demokrasi Platformu, ortadan kaldırma saldırganlığını boşa çıkarabilir ve bu mümkündür. Bu saldırganlığın boşa çıkarılması barış içinde demokratik bir Türkiye’nin inşası için elzemdir.
İl çapında, yurt düzleminde bütün demokrasi güçleriyle DAYANIŞMA demokrasinin anahtarıdır. Herkesi başta Datça’lıları demokrasi ve özgürlük için birleşmeye ve dayanışmaya çağırıyoruz.
Yaşasın Demokrasi, Yaşasın Özgürlük!
Yorumlar (0)