Devletin Ortaya Çıkışı
Marksist perspektife göre devlet, ilkel komünal toplumlardan sınıflı toplumlara geçiş sürecinde ortaya çıkar. İlkel toplumlarda üretim araçları ortaklaşa kullanılır ve özel mülkiyet henüz gelişmemiştir. Ancak tarım devrimiyle üretim fazlasının ortaya çıkması, özel mülkiyeti doğurmuş ve toplumun sınıflara bölünmesine (mülk sahipleri ve mülksüzler) yol açmıştır. Devlet, bu sınıfsal çelişkileri yönetmek ve egemen sınıfın (köle sahipleri, feodal beyler veya burjuvazi) çıkarlarını korumak için bir baskı ve kontrol aracı olarak doğar.
Friedrich Engels, devleti “sınıf çelişkilerinin uzlaştırılamaz hale geldiği noktada” ortaya çıkan bir kurum olarak tanımlar. Devlet, egemen sınıfın sömürü düzenini sürdürebilmesi için yasalar, ordu, polis ve bürokrasi gibi yapılar aracılığıyla işler. Bu yapılar, mülk sahibi sınıfın çıkarlarını korumak ve ezilen sınıfların (köleler, serfler veya proletarya) başkaldırılarını bastırmak için kullanılır.
Devletin Tarihsel Gelişimi
Devlet, tarih boyunca farklı üretim biçimlerine bağlı olarak şekillenmiştir:
Karl Marx ve Engels, devletin ebedi bir kurum olmadığını savunur. Sınıfsız bir toplumun (komünizm) gerçekleşmesiyle sınıf çelişkileri ortadan kalkacağından, devletin varlığına gerek kalmaz. Engels, devletin “sönümleneceğini” belirtir; çünkü devlet, sınıflı toplumların bir ürünüdür ve sınıfsız bir toplumda işlevi ortadan kalkar.
Devlet, tarafsız bir kurum değildir; aksine, her zaman egemen sınıfın çıkarlarına hizmet eder. Örneğin, kapitalist toplumlarda devlet, burjuvazinin proletarya üzerindeki egemenliğini sürdürmek için ekonomik, hukuki ve ideolojik araçlar kullanır. Eğitim sistemi ve medya gibi yapılar, burjuva ideolojisini yayarak bu egemenliği pekiştirir.
Marksist perspektiften devlet, tarihsel bir olgudur ve sınıflı toplumların bir ürünü olarak ortaya çıkar. Amacı, egemen sınıfın üretim araçları üzerindeki kontrolünü sürdürmek ve sınıf çelişkilerini yönetmektir. Ancak Marksizme göre, sosyalist devrim ve sınıfsız toplumun kurulmasıyla devlet gereksiz hale gelir ve ortadan kalkar.
Ulus-Devletin Ortaya Çıkışı
Ulus-devlet, kapitalist üretim tarzının bir ürünü olarak tarihsel bir bağlamda ortaya çıkmıştır. Bu süreç, feodalizmin çözülmesi ve kapitalizmin yükselişiyle doğrudan ilişkilidir.
Feodal toplumlarda ekonomik ve siyasi yapı, yerel derebeylikler, manoryal sistemler ve bölgesel güç odakları üzerine kuruluydu. Ancak 15. ve 16. yüzyıllardan itibaren ticaretin ve merkantilizmin gelişmesi, burjuvazinin (ticaretle uğraşan sınıfın) güç kazanmasına yol açtı. Burjuvazi, feodal bölünmüşlüğün getirdiği ticari engelleri (gümrükler, yerel yasalar, ayrıcalıklı loncalar) aşmak için merkezi bir siyasi otoriteye ihtiyaç duydu. Bu ihtiyaç, ulus-devletin temelini oluşturan merkezi devlet aygıtının ortaya çıkmasını teşvik etti.
Kapitalizmin gelişmesi, sabit bir iç pazar, standartlaştırılmış yasalar ve ortak bir para birimi gibi unsurları gerektiriyordu. Ulus-devlet, bu ekonomik ihtiyaçları karşılamak için bir çerçeve sundu ve şu işlevleri yerine getirdi:
Ulus-devlet, burjuvazinin işçi sınıfı (proletarya) üzerindeki egemenliğini pekiştirmek için kullandığı bir aygıttır. Marx ve Engels, Komünist Manifesto’da devleti “burjuvazinin ortak işlerini yöneten bir komite” olarak tanımlar. Ulus-devlet, burjuvazinin çıkarlarını korurken, proletaryayı disipline etmek ve kontrol altında tutmak için polis, ordu ve yargı gibi baskı aygıtlarını geliştirdi. “İmtiyazsız ulus” gibi kavramlar, sınıf çelişkilerini örtbas etmek ve proletaryayı burjuvazinin çıkarlarına tabi kılmak için ideolojik bir araç olarak kullanıldı.
Lenin’in "Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması" adlı eserinde, ulus-devletin kapitalizmin emperyalist aşamasındaki rolü vurgulanır. Ulus-devletler, küresel pazarlara erişim ve sömürgecilik yoluyla sermaye birikimini genişletmek için rekabet eder. Bu bağlamda, ulus-devletler, burjuvazinin uluslararası alanda çıkarlarını korumak için birer araç haline gelir.
Ulus-devlet, kapitalist üretim tarzının bir sonucu olarak ortaya çıkmış tarihsel bir yapıdır. Burjuvazi, feodal bölünmüşlüğü aşmak, sermaye birikimini kolaylaştırmak ve sınıf egemenliğini sürdürmek için ulus-devleti geliştirmiştir. Ancak, kapitalist ideologların iddia ettiği gibi “tarafsız” bir yapı değil, burjuvazinin çıkarlarına hizmet eden bir aparattır.
Yorumlar (1)
Feyyaz Kurşuncu
1 gün önce / 21.08.2025Çok iyi, devam.
Beğendim 0 | Beğenmedim 0 | Cevapla