Suriye'de Alevi Katliamı!

Suriye'de HTŞ çeteleri tarafından Alevilere yönelik saldırılar sürerken ,Türkiye'de de Alevi kurumları basın açıklamaları ile katliamı protesto ediyor. Hatay da yapılan çağrılar doğrultusunda harekete geçen halk, bugün kepenk kapatarak Colani'yi protesto etti.

Suriye'de Alevi Katliamı!

              Tek Çözüm Demokratik Suriye

Suriye’nin sahil şeridinde, tarih bir kez daha acıyla yazılıyor. Humus katliamı, yeni bir soykırım planının provası olarak hafızalara kazınırken, Şeyh Ghazal’ın barışçıl protesto çağrısı, binlerce insanı sokaklara döktü. Latakia, Tartus ve Humus gibi kentlerde halk, korku duvarını aşarak meydanlara indi. “Katliama Hayır, Zulme Hayır! Tutukluları İstiyoruz!” sloganları, Suriye’nin Alevi topluluğunun yaşadığı derin acıyı yansıtıyor. Bu protestolar, sadece bir isyan değil; yıllardır biriken baskıların, ayrımcılığın ve şiddetin patlaması. Suriye’de Alevilere yönelik sistematik zulüm, yeni rejimin gölgesinde devam ediyor ve bu, ülkeyi daha derin bir kaosa sürüklüyor.

Suriye'de HTŞ çeteleri tarafından  Alevilere yönelik saldırılar sürerken ,Türkiye'de de Alevi kurumları basın açıklamaları ile katliamı protesto ediyor. Hatay da yapılan çağrılar doğrultusunda harekete geçen halk, bugün kepenk kapatarak Colani'yi protesto etti.

Öncelikle, son olaylara bakalım. 25 Kasım 2025’te, Suriye’nin sahil kentlerinde on binlerce Alevi, federalizm talebiyle sokaklara çıktı. Şeyh Ghazal Ghazal, Yüksek Alevi İslam Konseyi Başkanı olarak, barışçıl oturma eylemleri çağrısında bulundu ve bu çağrı büyük yankı uyandırdı. Protestocular, eski rejim mensubu olduğu iddiasıyla tutuklanan yaklaşık 9 bin kişinin serbest bırakılmasını, idari özerklik ve mezhepsel şiddetin sonlandırılmasını talep etti. Ancak, bu barışçıl eylemler, güvenlik güçlerinin canlı mermiyle müdahalesiyle kana bulandı. Lazkia’da göstericilere ateş açıldı, en az bir protestocu başından vuruldu; Tartus ve Jableh’te ise şiddetli çatışmalar yaşandı. Sünni karşı protestocuların da devreye girmesiyle olaylar mezhepsel bir boyut kazandı, araçlar tahrip edildi ve yaralılar rapor edildi. Bu müdahaleler, Alevilerin barışçıl taleplerinin bile nasıl bastırıldığını gösteriyor.

Humus katliamı, bu baskıların en çarpıcı örneği. 23 Kasım 2025’te, bir Bedevî çiftin vahşice öldürülmesi, mezhepsel gerilimi tetikledi. Cinayet mahalline “Ya Hüseyin” yazılması, suçu Alevilere atmak için kurgulanmış gibi görünüyor. Bu olay, Humus’ta Alevi mahallelerine yönelik misilleme saldırılarını başlattı; evler yağmalandı, insanlar kaçırıldı ve sokağa çıkma yasağı ilan edildi.  Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, güvenlik güçleri protestoculara aşırı şiddet uyguladı, barışçıl gösterileri dağıtmak için ateş açtı.  Bu, sadece bir olay değil; 2025’te yaşanan Alevi katliamlarının bir devamı. Gözlemevine göre, 2025 Alevi katliamlarında binlerce Alevi sivil, mezhepsel saldırıların hedefi oldu,  öldürüldü kaçırıldı  ve yerlerinden edildi.  Mart 2025’te, Sünni milisler tarafından gerçekleştirilen toplu infazlar, 1.400’den fazla Alevinin ölümüne yol açtı.  Bu katliamlar, kolektif cezalandırma ve mezhepsel şiddet olarak tanımlanıyor; kadınlar, çocuklar dahil masum siviller hedef alındı.

Alevilere yönelik baskılar, Beşar Esad’ın Aralık 2024’te düşüşünden beri sistematik hale geldi.  Yeni rejim altında, Aleviler “Esad yanlısı” olarak damgalanarak tutuklanıyor, işkence görüyor ve mülkleri gasp ediliyor. Washington Institute’un raporuna göre, Batılılar İslamcı yönetimi sorgularken, Alevilere yönelik hız kesmeden sürüyor.  Uzun zamandır, gözlemci  araştırma ensititülerin  ,  2025 raporlarında, Alevilere karşı soykırım uyarısı verildi; katliamlar ve yerinden edilmeler devam ediyor. Newlines Magazine, Humus’taki cinayetlerin mezhepsel saldırı değil, mülk gaspı amacıyla planlanmış olabileceğini belirtiyor. Tutuklamalar, Sednaya Hapishanesi gibi yerlerdeki kısmen eski rejim mensuplarını kapsıyor; ancak bu, geniş çapta Alevi topluluğunu hedef alıyor.  HTŞ’ye bağlı  askeri güçlerin barışçıl göstericileri ezdiği, gençlerin tutuklandığı görülüyor. Bu baskılar, Alevilerin günlük hayatını felç ediyor: Ekonomik ayrımcılık, sosyal dışlama ve sürekli tehdit altında yaşamak.

 Alevilere yönelik bu sistematik şiddet, insanlık dışı bir ayrımcılık örneği. Mezhepsel intikam adına masum sivillerin öldürülmesi, kaçırılması ve yerlerinden edilmesi, Suriye’nin geleceğini zehirliyor. Yeni rejim, “demokrasi” vaadiyle iktidara gelirken, azınlıkları ezerse, bu sadece eski tiranlığın bir kopyası olur. Humus’taki gibi cinayetler, mezhepsel fitneyi körükleyerek Suriye’yi parçalamaya sürüklüyor. Güvenlik güçlerinin barışçıl protestolara ateş açması, temel insan haklarının ihlali. Sünni karşı protestolarda “Alevilerin idamını istiyoruz” sloganları, nefret söyleminin yayıldığını gösteriyor. Bu, soykırım riskini artırıyor; Genocide Watch’ın Mart 2025 uyarısı gibi, uluslararası toplumun sessizliği suç ortaklığı anlamına geliyor. Zulmü kınamak yetmez; faillerin cezalandırılması, azınlık haklarının korunması şart.

Peki, çözüm ne? Suriye’nin kurtuluşu, demokratik bir sistemde yatıyor. Federalizm veya idari özerklik, mezhepsel çeşitliliği koruyan bir yapı sunabilir. Protestocuların talep ettiği gibi, merkeziyetçilik yerine yerel yönetimler güçlendirilmeli. Demokratik çözüm, tüm kimlik ve inançların eşitlikçi temelde yeniden inşa edilecek bir sistemle mümkündür. HTŞ’nin tekçi  iktidar dayatması, azınlıklara yönelik zulüm, yaptırımların kaldırılmasını engelliyor; demokrasi, yaptırımların kalkması için şart. Esad sonrası saldırılar demokratik yeniden başlangıcı engelliyor. Suriye, kimlikler arası barışı sağlamak için kapsayıcı bir geçiş süreci başlatmalı: Tutuklular serbest bırakılmalı, şiddet failleri yargılanmalı ve azınlık hakları anayasal güvence altına alınmalı.

Sonuç olarak, Suriye sahilindeki halk ayaklanması, Alevilere yönelik baskıların doruk noktası. Bu zulmü kınamak, insanlığın gereği; demokratik çözüm ise tek çıkış yolu. Şeyh Ghazal Ghazal’ın çağrısı gibi barışçıl sesler duyulmalı, yoksa Suriye sonsuz bir şiddet döngüsünde kalır. Başta Suriye’nin mazlum halkları ve Uluslararası toplum, azınlıkları korumak için harekete geçmeli. Zulme hayır, demokratik toplumun inşası tek çıkış yolu.  

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış