Miting alanında dolaşırken bir dövize denk geldim. İleri yaşlarda, eli bastonlu bir yurttaş bir yanında torunu olduğunu sandığım genç bir kızla yürürken taşıyordu. ‘Salla Özgür düşecekler’, kartonun üzerinde yazılanlar buydu ve belli ki dipdiri bir umudu taşıyordu. İktidarın neredeyse düşmekte olduğuna, iktidarın akıbetinin ‘sallamaya' devam etmeye bağlı olduğuna’ işaret ediyordu.
‘Neredeyse düşecekler’ beklentisi ne kadar gerçekçi bilmiyorum. Bu sürecin o noktaya geldiğine dair işaretler olduğu bir gerçek. Ancak bu düşüş(!) an meselesi mi işte bu iddia, su götürür. En azından anketlerden yansıyan rakamlar da Cumhurbaşkanının hala anlamlı bir seçmen desteğine sahip olduğunu gösteriyor. Ayrıca iktidara dişleri ve tırnaklarıyla yapıştıkları ve ne olursa olsun gitmek istemediklerine dair çok sayıda açıklama, yansıma ve pozisyon alış örnekleri de var. Ve bunlar da ‘oyun’ çok. Bu konu ayrı bir tartışma konusu.
Ancak, son günlerde AKP içinde ve çeperlerinde yaşananlar-medyaya yansıdığı kadarıyla- bir iç çatışmanın ve klikleşmenin artık görünür hale geldiğinin işaretleri. İleri gelenleriyle, ileri gelmeyenleriyle, partilileriyle yandaşlarıyla, medyasıyla, bürokratıyla AKP kamuoyu, Erdoğan sonrasına hazırlık yapma temelinde saflaşıyor. Kimisi radikal bir iktidar değişikliğini de-örneğin chp iktidarı- hesaba katan hazırlıklar içindeyken, kimi çevreler de Erdoğan’ın yerine kim olmalı üzerinde çalışıyorlar. Muhtemel halefler etrafında da bir kapışma var.
8 il başkanının ve 5 ilçe başkanının ‘yorgunlukları’(!) gerekçe gösterilerek istifa etmesi(!) üzerinden atlanabilecek bir gelişme değil, kaldı ki gözlemciler de bu sürecin devam edeceğine işaret ediyorlar. Hakeza AKP’li Yahşihan belediye başkanının tutuklanması ve orta yere serilen iddialarla bu küçücük ilçede bile nasıl vahşi bir rant paylaşımının olduğunu gördük.
Medya da kameralar önünde, CNN’de yandaş sözcülerin ağır suçlamalarla birbirlerine girmeleri de daha önce şahit olmadığımız bir gelişme oldu.
Her şeyini bu iktidara borçlu, fren tertibatı olmayan yandaş Cem Küçük bile chp operasyoncularına seslenerek ‘artık bırakın, chp’yle uğraşmayı, yenildiniz’ deme gereği duydu. Ardından ‘Erdoğan’a KAAN’ların yerli ve milli bir motorla üretileceği söylenmiş’ diyerek Cumhurbaşkanının aldatıldığını ima etti. Acaba bunlar kim?
Özgür Özel’e sızdırılan gizli toplantılar, bilgiler de bir yerlerde, belli ki bürokraside iktidar değişimi ihtimaline karşı hazırlıklar yapıldığı, pozisyon alındığını gösteriyor.
M. Uçum’un fitilini ateşlediği ya da ‘o’na karşı yürütülen tartışmalar da tepelerde ‘birşeyler’ olduğunun kanıtı. Danışman bazıları tarafından hedef tahtasına oturtuldu. Görünen o ki, Bahçeli’nin fitilini ateşleyip inatla sahip çıktığı ‘terörsüz Türkiye’ ve komisyon süreci de AKP’de bir yarılmaya neden oluyor gibi.
Yandaş medya ne kadar bir zafer gibi, yansıtmaya çalışırsa çalışsın Trump ziyaretinin geri planının tartışılmaya başlandığını görüyoruz. H. Fidan’ın ABD dönüşü sıcağı sıcağına yaptığı ABD kongresinin ‘KAAN’ projesini engellediği yönündeki açıklaması da güdümlü medya üzerinde bir soğuk duş etkisi yapmış görünüyor. Birileri Fidan’ın bu çıkışını Erdoğan sonrasına adaylığını açıkladı diye yorumluyor. Ayrıca ‘neler verdik, neler aldık’ tartışmasının yandaşlar arasında da ürkek bir şekilde uç verdiği oluyor. Suriye'de Rojava'ya karşı hemen müdahale tutumunun hayat bulamamasının yan nedenlerinden birinin de oligarşi içerisinde SDG'ye karşı daha temkinli yaklaşımların da olduğu gerçeği dile getiriliyor. Belli ki kimileri 'terörsüz Türkiye' denilen sürecin zarar göreceği endişesini taşıyor.
Can Holding’e ve Ciner’e yapılan kapsamlı operasyonun da AKP kamuoyunda farklı tepkilere neden olduğu ortaya çıktı. Bu cenahta da bir hesaplaşma sürüyor.
Cumhur ittifakı ortakları arasında da önemli ayrılıkların su yüzüne çıkmış olması ayrıca kayda değer.
AKP’de ‘çarşı pazarın’ karışıklığı hız kesmeden devam ediyor. Ancak Muğla’da 28 Mayıs’ta yapılan, neredeyse bütün muhalefetin katıldığı coşkulu miting despotik, oligarşik iktidarın gönderilmesi için aslında nereye bakılması gerektiğinin de somut bir ifadesi oldu. 28 Mayıs’ta Muğla, demokratik güç birliğinin pratik, kitlesel bir deneyimini sahneye koydu. 'Özgür'ün gücü de arkasına alabildiği bu radikal muhalefet birikiminden kaynaklanıyor, aslına bakarsanız.
Yorumlar (0)