Geçmişte Yakaköy'de Kızlar Horası

Antik dönemin ünlü yazarı Aristophanes ve ünlü eseri Thesmophoriazusae yani Thesmophoria Festivalini Kutlayan Kadınlar... Aristophanes, bu eserinde Eylül-Ekim aylarında; hasat mevsiminin sonunda ve buğday, arpa ve baklagillerin ekiminin arifesinde; kızların bir araya gelerek gerçekleştirdiği ve üç gün süren eğlencelerinden söz eder. Festival, doğurganlık ve tarım dünyasıyla ilişkili Tanrıça Demeter ve onun kızı Persephone, Thesmophoria’nın merkezindeki; bir hasadın sonunda ve bir ekimin başlangıcında yer alan eşsiz bir temadan beslenir.

Geçmişte Yakaköy'de Kızlar Horası

Anlatacağım aşağıdaki ilginç olayı, ilk defa eşimin babası (Babamız 1931 doğumludur) ile sohbet ederken ondan duymuştum. Geçen sene rahatsızlanmıştı ve yatak hastası olduğu günlerde bana anlatmıştı. Olay şöyle; tahminen 1940’lı yıllarda köyün bir uygun yerinde (Yakaköy’de…) kızlar toplanıp kendi aralarında eğlence tertip ederlermiş. Yine babanın anlatımına göre; köyde bir çalgıcı kadın bulunup, kızlar sıra ile oyuna çıkarlarmış. Bu arada köyün delikanlıları da karşıdan bu eğlenceyi izlerlermiş. Annemiz de bir tarihte gülümseyerek biraz da utangaç tavırla şöyle demişti; “oğlum, baban ben oynarken ortaya para atmıştı.” Allah rahmet eylesin, annemiz, hani babanız bana gönlünü kaptırmış demek istemişti. Neyse, baba da bu olayı doğrularcasına, o yıllarda para hemen hemen hiç yok iken, “zorla bulabildiğim beş kuruşu annen oyuna kalktığında meydana attım” dedi. Bu arada şunu da öğrenmiş oldum bu aynı zamanda teklif ve kabulleniş de oluyormuş. O anda o para atma işini meydandaki her izleyici görmüş oluyor. Kendi kendime “ne güzel bir şey” dedim.

Geçmişte Yakaköy'de Kızlar Horası

   Kapak fotoğrafı, Sedat Özkan Arşivinden.. Sedat Özkan'a teşekkürler 

O yıllarda dışarısı ile hiçbir ilişkisi olmayan, kendi yağı ile kavrulan bir ücra yerleşim yerinde insanlar ne güzel çözümler üretmişler, diye düşündüm. Hatta başka bir tarihte yine aynı köyde kızların kendi aralarında düzenledikleri bu tür eğlence esnasında, bu eğlenceyi seyreden erkekler arasında bir kavga, hatta bir yaralanma vakası olduğunu da yine babam anlatmıştı. Demek ki bazen bir oyuna çıkan kıza birden fazla da talipli olabiliyorsa, talipliler kendi aralarında bir mücadele yarışına da girişebiliyorlar. Buraya kadar her şey güzel.. Genç kızlar oyun alanında oynarlarken bir vesile erkekler ile görüşüyorlar, erkek ortaya bir para koyarak teklifini de yapmış oluyor. Bu zarif davranışlar sonunda, nitekim anne baba bu sayede evlenip yuvalarını kuruyorlar. Dört tane çocuk yapmışlar, birisi de bana düşmüş.

İşte beni yine şaşkına çeviren de, tarihin derinliklerinden gelen bir ses; beni uyarıyor ve şaşkınlık içinde bırakıyor. Antik dönemin ünlü yazarı Aristophanes ve ünlü eseri Thesmophoriazusae yani Thesmophoria Festivalini Kutlayan Kadınlar... Aristophanes, bu eserinde Eylül-Ekim aylarında; hasat mevsiminin sonunda ve buğday, arpa ve baklagillerin ekiminin arifesinde; kızların bir araya gelerek gerçekleştirdiği ve üç gün süren eğlencelerinden söz eder. Festival, doğurganlık ve tarım dünyasıyla ilişkili Tanrıça Demeter ve onun kızı Persephone, Thesmophoria’nın merkezindeki; bir hasadın sonunda ve bir ekimin başlangıcında yer alan eşsiz bir temadan beslenir. Festival; Antik Yunan dünyasında, Yeraltı Tanrısı Hades’in Persophone’u ele geçirerek yeraltına hapsetmesi ve buna karşılık annesi Demeter’in Hades ile uzlaşarak Persophone’un zamanının büyük kısmını annesiyle birlikte yeryüzünde geçirmesini sağlayarak, tarımsal verimliliğin garanti altına alınması yönünde önemli bir işlevi yüklenmiştir. Bu festivalin temel ritüelleri ise, üç gün boyunca domuz yavrularının kurban edilmesinde, doğurganlığın simgesi adaklarla desteklenen ve evli kadınların gerçekleştirdiği danslarda saklıdır.
Geçmişte Yakaköy'de Kızlar Horası

Toprak ve bereket tanrıçası Demeter Hesiodos’a göre Rheia ile Kronos’un kızı ve Olympos kralı Zeus’un kız kardeşidir.

Binlerce yıl önce kızların horası, eğlencesi ve de güz mevsiminde... Ne bileyim babaya bir sorsam “ne der acaba” diye düşündüm. Hani “baba; sen şu Aristophanes’i nerden tanıyorsun” desem. Babamın maalesef kulakları da duymuyor ki. Biraz yanaşıp olanca gücümle kulağına eğilip, bağırarak “baba A-ris-top-ha-nes diye birini tanıyor musun” desem acaba duyurabilir miyim diye düşündüm; bir an kararsız kaldım, sonra vazgeçtim. Zaten eşim de uyarmıştı beni; “Babamı artık fazla zorlama, ne olur. Yaşını biliyorsun; 90’nı çoktan geçti”, diye.

Yazar hasan doğan

Yorumlar (2)

Abdullah Cebeci

14 gün önce / 22.10.2024

Her zamanki gibi güzel bir çalışma güzel bir yazı.Teşekkür ederim Hasan hocam bu emeğiniz için.

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla

Cengiz

1 ay önce / 05.10.2024

Ne güzel eline diline sağlık.

  |   Beğenmedim 0   |   Cevapla