Son Mengenci Kadir Usta

Yıllar önce köyümüzün saygın isimlerinden Mehmet Ali Bayırlı’ ya, gençliğinde ne iş yaptığını sorduğumda, cevabı anında gelmişti: "Gençliğim mengende geçti." Sonradan öğrendim ki Yaka köyünde gerçekten de pek çok insanın gençliği mengende geçmiş. Köyde ona Kadir Usta diye hitap ederdik; asıl adı Mehmet Ali Bayırlı ise sanki unutulmuş gibiydi.

Son Mengenci Kadir Usta

Son Mengenci Kadir Usta'nın Mirası

Benim yaşadığım memlekette zeytinyağı üreten işliklere yağhane deriz. Ancak Muğla'nın Datça ilçesi Yaka köyünde bu işliklere "mengen" denmesi, önceleri bana oldukça garip gelmişti. Aslında mengen, sıkıştırma ve ezme anlamına gelen mengene kelimesinin kısaltılmışı gibiydi sanki kolaylık olsun diye sondaki "e" harfi kaldırılmıştı.

Yıllar önce köyümüzün saygın isimlerinden Mehmet Ali Bayırlı’ ya, gençliğinde ne iş yaptığını sorduğumda, cevabı anında gelmişti: "Gençliğim mengende geçti." Sonradan öğrendim ki Yaka köyünde gerçekten de pek çok insanın gençliği mengende geçmiş. Köyde ona Kadir Usta diye hitap ederdik; asıl adı Mehmet Ali Bayırlı ise sanki unutulmuş gibiydi.Son Mengenci Kadir Usta

1- Sol başta Kadir Usta lakabı ile M. Ali Bayırlı Aydın Çete ile birlikte ....   2- Mengen'i "Mengen" yapan ezilmiş zeytinlerin bulunduğu çuvalları sıkıştıran "mengene" sistemi...


Kadir Usta'nın Hayatı ve Mengendeki Zorlu Mesai

1939 yılında Yaka köyde oldukça fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Kadir Usta, ilkokul yıllarını okul binası henüz olmadığı için Yaka köyünün Yelkemci Mahallesi’ndeki Hamit evinde okuduklarını hep anlatırdı. Okuldan sonraki yıllarda ekmek kavgası başlar. Köyde iş olanağı neredeyse hiç yoktu. Zeytin zamanlarında mengende ağır bir işçilik vardı. O gençliği ile bu mengende en ağır işleri yapmaktan başka çıkar yolu kalmamıştı.

Bodurgaç döndürme işi hayvan gücü gerektirirken, üç ya da dört genç bu çok zor işi gençlik gücüyle yaparlardı. Kumyer Mahallesi’nden Ömer Gümüş ve Cahit Gümüş kardeşler ile Sabri Hüseyin lakaplı Hüseyin Yıldırım, yapı olarak güçlü insanlar olduğu için bu işin daimi elemanları olarak çalışmışlar. Yine yuvgu taşları için de aynı şey söz konusuydu; en az iki kişi bu taşları çevirirlermiş. Günde bir buçuk litre zeytinyağına bu ağır işler yapılıyordu. Para o yıllarda köyde henüz yoktu, parayla tanışmamışlardı. Paranın adı onlar için mengendeki zeytinyağıydı. Bakkalı gelir alır, ayakkabıcı gelir alır, balıkçı gelir hakkını alır ve böylece bütün borçlar silinirdi. Kalmışsa eğer, onu da alır giderdi üretici. Yıllarca bir litre zeytinyağına karşılık bir kilogram balık verilirdi. Balığın iyisi kötüsü yoktu; barbun, sinarit ya da mercan fark etmezdi. Seneye kadar yine yemeye devam edeceklerdi.

Zeytin mevsimi dışında insanlar çok nadir de olsa Kadir Usta gibiler Yaka köyde ayakkabı imalat işlerine devam ederlerdi. Aynı köyden Pabuşçu Ali'nin (Ali Yeşilgökçen) yanında yetişmiş, ama sonraları Ali Yeşilgökçen'in çocuklarının geleceği için İzmir'e göç etmesiyle ayakkabıcılık işi sonlanmış.

1960-1961'de İstanbul'da askerliğini tamamlamış. İlginçtir, askerlik dönüşüne denk gelen yıllarda Betçe yöresinde bir seferberlik ilan edilir. Datça İlçe Tarım Müdürlüğü, halka teşvik amacıyla bölgede zeytin aşılama faaliyetleri başlatır. Bunun için dağdan sökülen delice zeytinler halka dağıtılmıştır. Sonuçta bölgede yakın zamanda zeytin sayısında büyük artışlar görülmüştür.

Datça'daki Zeytinyağı İşlikleri ve Mengen Kültürü

Şimdi de Mehmet Ali Bayırlı'nın yaşadığı bu bölgeyi ve bu bölgedeki zeytinyağı işliklerinin bulunduğu köyleri biraz daha yakından tanıyalım.

Datça'dan Betçe tarafına doğru yola çıktığınızda, sanayiden sonra gelen Yarık Dağ'ın kuzey yamaçlarındaki Puslular mevkiinden tırmanır, Kara Datça Beleni'ne varırsınız. Oradan da Radar Sapağı'na kadar yine tırmanırsınız. Bu sapaktan itibaren artık sürekli inişe geçersiniz. İniş bittiğinde karşınıza öncelikle Sındı köyünün mahallesi olan Zeytincik çıkar, bu mahallenin içinden geçersiniz. Sonra da Örencik ve Sazak Mahallelerine yüz metre sonra sağa sapaktan gidebilirsiniz. Aynı sapak sizi merkez Sındı köyüne de götürür. Sındı köyüne Bekiroğlu'na ait zeytinyağı işliğinin dibinden tırmanırsınız. Bekiroğlu, Bekir ustanın oğlu olup 1926 doğumludur. Mengenin 1949 yılında açılışı yapıldığını duymuştum.

Sındı köyünün içinden geçince, biraz daha ilerlediğinizde bu kez de Yakaköy önce sağda Halit Aydın Mengeni, sonra da solda Halil Aydoğan Zeytinyağı Mengeni sizi karşılar. Ayrıca Yakaköyün mahallesi Kumyer'de Recep oğlu Ali Ceylan'a ait mengen vardır. Cumalı Köyde ise Hacıoğlu ile Kuruvezer'e ait zeytinyağı işlikleri, yöredeki zeytinciliğin ne kadar önemli olduğunu gösterir. Daha sonraları Yarımada'nın en ucundaki Yazıköy de bir zeytinyağı işliğine sahip olur. Orada Badayut lakaplı Mehmet Balcı, yıllar sonra ilk defa bir işlik kurar. Bu işlik Mesudiye Avlana'dan sökülüp getirilmiştir.

"Mengen" Adının Kökeni ve Zeytinyağı Üretim Yöntemleri

Öncelikle bu işliklere neden "mengen" denmiş, ona bir bakmakta fayda var. Türk Dil Kurumu sözlüğü "mengen" için pek anlamı olmayan bir sözcük diyor. Ancak "mengene" dendiğinde "iki dudağı olan ve nesneleri sıkıştırmada kullanılan alet" diyor. Demek ki aslında belki de içinde mengene olan bu işlikler, zamanla halkın nezdinde "mengen" olmuş. Gerçekten de bu işlik, ezilmiş zeytinlerle dolu çuvalların sıkıştırılması sonucu çıkan yağın özel haznede biriktirilmesi prensibine dayanır. Bu anlamda sistem sıkıştırma esaslı olduğu için mengen denmiş olabilir. Ben şahsen bu tabiri burada duydum.

Bir de babamdan duymuştum: Eskiden bu toplanan zeytinler özel fırınlarda kısa süre kavrulurmuş. Hafifçe kavrulan bu zeytinler sonra sıkılırmış. Babam, böyle elde edilen yağın mükemmel olduğunu söylerdi. Oysa 1939 doğumlu olan Mehmet Ali Bayırlı bu usulü hatırlayamıyor. Demek ki bu yöntem onun doğumundan önceki yıllarda terk edilmiş. Batı Anadolu, özellikle zeytinin memleketi olduğuna göre, ondan yağ elde etme usulleri de zamanla değişim göstermiş.

Gerçi 1950 yılından sonra Amerika'nın Marshall yardımları sonucu gelen motorlar ile insanoğlunun çektiği çileler son buldu. Ne insan ne de hayvan gücü, hepsi tarihe karıştı; artık motor gücü gündeme geldi. Yıllarca bu işliklerde çalışan Mehmet Ali Bayırlı, Halit'in yağhanesinde bodurgacın dört insanla döndürüldüğünü, Halil'in yağhanesinde ise bodurgacı çevirmede at kullanıldığını söyledi.

Son Mengenci Kadir Usta

1- Mengende zeytinleri ezen  taşlar... 2-Mengende ezilmiş zeytinleri sıkmak için sıkıştırmada kullanılan Bodurgaç.. 3-Suyu ısıtmak için Mengende mutlaka bulunması gereken ocak..

Bodurgaç için kısaca tanımlama yapalım: Oldukça kalın ve sağlam bir ağaç gövdesi hayal edin. Bu ağaçlar genelde Goca Dağ'dan kesilen ardıç ağaçlarından yapılırmış. Bu gövdenin dört yeri deliktir. Delik olan yerlere kalın dört tane dal sıkıştırılmış. Bu dallar çevrildikçe halat yardımıyla mengene altındaki çuvallara ve kilimlere konulmuş ezilmiş zeytin hamurları sıkıştırılır. Sıkılan çuvallardan sızan zeytinyağı bir hazneye akıtılır. Bu işliklerde tamamen insan emeği hâkimdi.

Yine Mehmet Ali Bayırlı anlatıyor, yağhanede sabah başlayan mesai gece yarısına kadar devam edermiş. Bu işlikte çalışan işçinin sezon boyunca kazancı toplam 100 litre zeytinyağına denk gelirmiş. Bir sezon toplam iki ay sürdüğüne göre, günlük 1,5 litreye denk geliyor bu emeğin karşılığı. Mehmet Ali Bayırlı, o yıllarda iş yok, güç yokken bu kazançtan dolayı çok mutlu olduklarını, kış aylarına erzakları dolu girince aç kalma korkusu olmadığını da ekliyor.

Yakaköyde geçmişten günümüze bu tür zeytinyağı elde edilen işliklerin Halil Aydoğan ile Halit Aydın'a ait olduğunu öğreniyorum. Bu iki zeytinyağı işliğinden Halit Aydın'a ait olanının daha eski olduğunu söylüyorlar. Günümüzde de Yakaköyde sürdürülen işlik, Halil Aydoğan'ın torunu tarafından işletiliyor.

Rahmetli babamız anlatırdı: Çok önceleri zeytinler önce hafif fırınlarda kavrulup sonra sıkım işlerine gidilirmiş. Bu yılları yaşayan büyüklerimiz, bu yöntemle elde edilen yağın çok lezzetli olduğunu söyler dururlar. Ben hâlâ merak ederim bu şekli.

Geçenlerde kahvede konu zeytinle ilgili açılınca, bu sene zeytinlerde yağın olmadığı, bu yüzden de yağ oranının oldukça düşük olduğu anlatıldı. Yağmur olmayınca ağaçlar meyveyi bir türlü besleyememiş. Bir çuval zeytinde ortalama 15-20 litre yağ elde edilirken, şimdi de susuzluktan dolayı bu oran 3-5 litreye düştüğü söylendi. Konuşanların içinde Mehmet Ali Bayırlı, gençliğinde yıllarca mengende çalıştığını anlattı. Onun çalıştığı yıllarda henüz motor olmadığı için işliklerin tamamen insan gücüne dayandığını anlattı. Çok zor bir iş olduğunu, bütün çalışanların kan ter içinde kaldıklarını tarif eder ve her insanın da bu işi becermesinin zor olduğunu söyledi. Ortalama mengende 7 kişinin olması gerektiğini anlattı: Bunlardan iki kişi yuvgu taşını (zeytinleri ezen taşlar), dört kişi ise bodurgacı çevirirdi. Bir kişi hamur karıştırma ve hamuru çuvalların üzerine dökme, diğer kişi de çuvallardaki zeytini boşaltma işiyle birlikte bir de boru çalardı.

Boru nedir diye sorduğumda yanıtı yine Mehmet Ali ustadan alıyorum. Boru, bildiğimiz bir çeşit deniz kabuğuymuş. Boru çalan kişi, insanları zaman zaman uyarmak için çalarmış. Uyuyanları ya da işi yavaşlatanları uyarmak amacıyla bu boruyu zaman zaman üflermiş. Bu kişi aynı zamanda mengende yöneticilik yaparmış.

Mengencilik üzerine güzel güzel Kadir Usta ile konuşurken, ne yazık ki Ustamızı kaybettik. Ortada kayda değer bir şey yokken küçücük bir kaza Ustayı aramızdan alıp götürdü. Hepimiz üzüldük. Ona ustalık unvanını veren Yaka köyü halkıydı. Kolay değil elbette böyle bir unvanı halk tarafından kazanmak. Hayatının son yıllarında seninle çok güzel anlar geçiriyorduk. Sen gittin, seninle birlikte ayakkabıcılık sanatını ve yapı ustalığındaki birikimlerini de aldın götürdün. Seni Yaka köyü halkı alçak gönüllü oluşunla daima hatırlayacak. Sana rahmetle her zaman ben de anıyorum Kadir Usta.

Not: Fotoğraflar Mesudiye Avlana’daki Sebahattin Kaya’ya ait Mengende çekilmiştir. Torunu Halit Aydın’a teşekkürler

Yazar hasan doğan

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış