“TRÇ ittifakının da; Türkiye, Rusya ve Çin’den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir. Çaresizlik, ümitsizlik ve çözümsüzlük kuraklıktır, durgunluktur. Eylem ve düşünce boyutuyla içe kapanmaktır. Bu ittifak inşa ve ihya edilmelidir.”
Yukarıdaki açıklamayı imzasız olarak görmüş olsaydınız muhtemelen, D. Perinçek’in bir kıymeti olmayan açıklaması der geçerdiniz. Benzer açıklamaları çeşitli zamanlarda defalarca yaptığını hatırlayarak. Kaale almak bile gereksiz diye düşünürdünüz. Kısa zamanda bu açıklamanın DP’e ait olmadığı ortaya çıktı. Ancak Perinçek hemen bir destek mesajı yayınlayarak ‘şaşıracak bir şey yok. Bu bir kaçınılmaz süreç, mecburiyet’ açıklaması yaptı.
Ama bu kez durum farklı. Açıklamanın sahibi Devlet Bahçeli.(1) Yani MHP’nin genel başkanı ve Cumhur ittifakının gayrı resmi ortağı. İmza sahibi Bahçeli olunca açıklamanın içeriği birden bire başka bir anlam kazanıyor, doğal olarak. Üstelik cumhur ittifakı içinde çatlak mı var, sorusunun daha kuvvetli ve yaygın bir şekilde dillendirildiği günlerde. Bahçeli bu cümleyi kurmakla yetinmiyor, ABD ve İsrail’i ‘şer koalisyonu’ olarak niteliyor ve bu koalisyonun ‘dünyaya meydan okuduğunu’ ileri sürüyor. Bahçeli yetinmiyor; ‘Kudüs’ü yüzyıl önce kaybetmiştik. Ancak bu kez kaderine terk etmeyeceğiz, etmemeliyiz’ diye ekleyerek ‘…zorbaların üstüne üstüne gideceğiz, haklı davamızdan tek bir adım geri atmayacağız’ sözleriyle meydan okuyor. Ayrıca bir direniş çağrısı yapıyor: ‘…hiçbir bahaneye sığınmadan başta İslam ülkeleri olmak üzere uluslar arası toplum ABD-İsrail ortak yapımı cinayet ve yıkım politikasına sonuna kadar direniş göstermelidir.’
Bu açıklamanın iki önemli boyutu var. Birincisi; bu açıklamanın, MHP olarak tarihini, ABD emperyalizminin ‘komünizme karşı mücadele’ konsepti içinde vurucu güç olarak varoluşunu anlamlandırmış bir partinin lideri tarafından dile getiriliyor olması. Ve bu süreçte ilericilere, sola, sosyalistlere acımasız bir karşıtlıkla kendisini gerçekleştirmiş bir oluşumun liderinin ağzından dökülmesi. Denilebilir ki, ‘komünizm mi kaldı ki, önerdiği TRÇ ittifakının komünizmle ne alakası var’, doğrudur. Ancak çağrı, moda deyimiyle geçmişi bu olan partinin lideri Türkiye’ye bir ‘eksen değişikliği’ öneriyor. Üzerinde durulması gereken budur. Her halde bu sert vurgularla yapılan çağrının bir anlamı olmadığı iddia edilemez. Kaldı ki Bahçeli, birbiriyle kıyasıya rekabet eden iki kamptan teamül dahilinde olmayan birine yönelik ‘arzu ve öneri’ dile getirirse; Bahçeli’nin bu lafı her durumda ciddiye alınmalıdır. Bu tür cümlelerin dile getirilmesinin bir bedeli olduğu siyaset erbabınca iyi bilinir.
İkincisi, bu açıklama Trump’la birlikte ABD ekseninin kendi göbek bağı olduğu gerçeğini yeniden bilince çıkarak aslına rücu eden büyük ortağının tutumunun zıddı bir hüviyete sahip olduğu gerçeğidir. Nitekim büyük ortak ABD’ye zinhar tutum alamazken, İsrail ile ilişkilerde yarım ağız açıklamalar yapmakla yetinirken, Gazze’yi unutturmak için çaba harcarken…Her geçen gün yeni açıklamalar iki ortak arasındaki sorunları ortaya çıkarıyor. Nitekim bu açıklamadan bir gün önce yapılan ‘yeni bir paralel yapı’ oluşuyor iddiası da başka bir önemli çelişkiyi ortaya çıkarmıştı. Çözüm sürecine bakış, kayyım süreçlerinin gidişatı, Ahmet Özer’in serbest bırakılması ve Ahmet Türk’ün göreve iadesi talepleri de kimi çelişkilerin alenileşmesinin örnekleri. İki ortak arasındaki bu ve benzeri çelişkilerin nereye evrile(bile)ceği konusunda-bu belirsizlik ortamında- kesin tespitlerde bulunmak mümkün değil, kuşkusuz. Ancak TRÇ ittifakı önerisinin-arzusunun- dile getirilmesinin özel bir vurguyu hak ettiği bir gerçek. Bu çelişmeler ister ittifakın çökmesi, ister güçlenerek devam etmesi yönünde geçekleşsin, demokratik özgürlükler, eşitlik ve barış yönünde önemli olanın, ertelenemez olanın ciddi bir halk inisiyatifinin, örgütlülüğünün hazırda olması gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Bitirirken MİT Akademisi başkanının(Talha Köse)-nedendir bilinmez hakettiği ilgiyi görmeyen- komisyon’da akademisyenler oturumunda yaptığı konuşmada, ‘Barışın kalıcı hale gelmesi hukuki olarak garanti altına alınmalı’ diyor. ‘Daha önce hiçbir aşamada bu noktaya gelinmemişti. Süreçte asıl hedefin pozitif barışa ulaşmak olduğunu’ vurguladığını da ekleyelim.(2)
Devlet kurumları arasında da, koalisyon ortakları arasında farklı tutumların ya aleni ya da ipuçları verecek şekilde dile geliyor olması, genel olarak siyaset arenasının kaotik manzarası kesin, köşeli tespitler yapılmasını engelliyor. Bekleyip göreceğiz.
Mao Zedung, Çin devrimine doğru ilerlerken; ‘gökkubbenin altında büyük bir kargaşa hüküm sürüyor’ tespitini yaparak ‘durumun mükemmel olduğuna’ işaret ediyordu. ‘Kargaşa’ tamam ama ‘durum’ pek mükemmel görünmüyor!
Okuma önerileri:
1. https://t24.com.tr/haber/devlet-bahceli-abd-israil-ser-koalisyonuna-karsi-turkiye-rusya-ve-cin-ile-ittifak-kurmali,1262212?fbclid=IwY2xjawM6L9hleHRuA2FlbQIxMABicmlkETFMNnV3WHNRM1BJS1dUTnhCAR4ysXyALg6XBXXp1Ah61fkUacYjgnMPIETyPIHDXm9kT5rzrV7aVV66g62xdg_aem_oygye_nWEonLgLtFSb-_aw
2. https://t24.com.tr/haber/mit-akademisi-baskani-kose-ocalan-in-orgutuyle-temaslarinda-duraksama-yok-barisin-kalici-hale-gelmesi-hukuki-olarak-garanti-altina-alinmali,1262065?fbclid=IwY2xjawM6LwpleHRuA2FlbQIxMQABHldcN5yebp_fyCf1NJtJJK7RgUZd2GkW-R1Dzx5b7GwHTYcm-wixdorxpEbn_aem_aX5bNvb_D-ZokfwdL9o8nQ
Yorumlar (0)