Milei, artık Kongre’de daha az engelle karşılaştığı için, kendi deyimiyle “ikinci nesil reformlarını” hayata geçirebilecek. Milei’nin planlarının merkezinde, işe alım ve işten çıkarma süreçlerini kolaylaştıran ve maliyetleri düşüren bir yasa tasarısı da bulunuyor. Milei’nin kemer sıkma politikaları ve yasa tasarıları, en temelinde işçilerin kazanılmış haklarında geriye gidiş anlamına geliyor
Arjantin’de 26 Ekim’de gerçekleşen parlamento seçimi, aşırı-sağcı Devlet Başkanı Javier Milei’nin partisi La Libertad Avanza’nın zaferiyle sonuçlandı. ABD Başkanı Donald Trump, seçim sürecinde Arjantin’e 20 milyar dolarlık mali destek söz vermiş, ancak seçimler Milei lehine sonuçlanmazsa “cömert davranmayacağını ve zamanını boşa harcamayacağını” belirtmişti.
Bu tehdidin ekonomik krizle boğuşan Arjantinli seçmende nasıl bir karşılık bulacağı merak konusuydu. Seçim sonuçlarının ülkedeki çoğu muhalif yayın organında “Milei-Trump kazandı” manşetiyle verilmesi, ABD müdahalesinin etkisinin sorgulandığını gösteriyor.
Zira Trump müdahale etmeseydi Milei’nin işi çok zor görünüyordu. Siyasi geçmişi olmayan Milei’nin yeni kurduğu parti La Libertad Avanza, 7 Eylül 2025’te yapılan Buenos Aires eyalet meclisi ve yerel seçimlerinde açık bir yenilgi almış, Peronist parti Fuerza Patria’nın 13 puan gerisinde kalmıştı.
Milei’nin popülaritesini kaybetmesinin en büyük nedeni, son dönemde arka arkaya patlak veren yolsuzluk skandallarıydı. Şubat 2025’te Milei’nin sosyal medya hesabından bir meme-kripto para olan $LIBRA için yatırım çağrısı yaptığı, ardından hızla değerinin çöktüğü ve binlerce yatırımcının zarar ettiği bildirilmişti.
Dolandırıcılık iddiaları doğuran kripto-para skandalından kısa bir süre sonra, ağustos ayında, Milei’nin Genel Sekreteri olarak görev yapan kız kardeşi Karina Milei’nin, devletin Engelliler Ajansı (Agencia Nacional de Discapacidad, ANDIS) aracılığıyla aldığı ihaleler üzerinden rüşvet yediği iddiaları gündeme geldi. Sızdırılan ses kayıtlarına göre, eski ANDIS başkanı ve Milei’nin eski avukatı Diego Spagnuolo da yüzde 8 komisyon almıştı.
Milei, yerel seçim kampanyasını, skandalların gölgesinde, sık sık düzenlenen kitlesel protestolar eşliğinde yürüttü. Sandıktan da açık bir yenilgi çıktı.
Bütün bunların üzerine Milei, 26 Ekim’deki parlamento seçimini kaybetseydi devletin küçülmesine dayalı ekonomik programını parlamentodan geçiremeyecek ve siyaseten de büyük bir meşruiyet krizine girecekti. Siyasi geleceği de büyük olasılıkla tek dönemle sınırlı kalacaktı. İşte bu kritik eşikte Milei’nin yardımına “dostu Trump” yetişti.
Arjantinli seçmen neden bu sefer sandıkta hesap sormadı?
Arjantin, seçmenlerin iki yılda bir sandık başına gittiği, dolayısıyla seçim siyasetinin hiç gündemden düşmediği bir ülke.
Parlamento seçimlerinde kongrenin üst kanadı olan Senato üyelerinin üçte biri ile Temsilciler Meclisi üyelerinin yarısı seçiliyor. Kongrenin geri kalan üyeleri ise dört yılda bir genel seçimlerle belirleniyor. Böylece her iki yılda bir kongre üyeleri değişmiş oluyor.
Seçmenin, hükümetin performansını sık sık değerlendirme fırsatı bulduğu bu sistemde, ara seçimlerdeki genel eğilim çoğu zaman hükümet partisine bir “uyarı sinyali” göndermek şeklinde tezahür ediyor.
Bu uyarı sinyali hem liderlerin otoriterleşme eğiliminin frenlenmesinde hem de başkanlık sistemiyle işleyen ülkenin güçlü bir parlamento ve federal eyalet yapısına sahip olmasında önemli bir etken.
Milei açısından 2025 ara seçimleri bu anlamda bir “plebisit” niteliğindeydi. 23 eyaletin 16’sında galip gelen Milei, neoliberal ajandasına meşruiyet kazandırmış oldu. Ancak bu onun 2027 genel seçimlerindeki başarısını garanti altına almaya yetmiyor.
Neoliberal reformlar uygulayan sağcı Başkan Mauricio Macri de benzer şekilde, 2017’de kazandığı ara seçimlerle geçici bir meşruiyet kazanmış ancak 2019’daki genel seçimleri kaybetmişti.
Ekonomik istikrarsızlığın neredeyse kronik bir durum haline geldiği Arjantin’de siyasi dengeler hızla değişebiliyor. Toplumsal hareketlerden gelen baskılar da bu dengelerin değişmesinde önemli rol oynuyor.
2025 seçimine baktığımızda göze ilk çarpanlardan biri, katılım oranındaki düşüş. 2017’deki ara seçimde katılım oranı yüzde 76 iken, 2021’deki ara seçimde yüzde 71’e düşmüş. 2025’te ise bu oran yüzde 67.
Yerel gazete El Clarín’e göre bu oran, Arjantin’de demokrasinin yeniden tesis edilmesinden bu yana görülen en düşük katılım oranı.
Düşük katılım oranları, genellikle dünya genelinde aşırı sağın zaferini kolaylaştıran bir dinamik olarak ele alınıyor. Arjantin’de de alt ve orta-alt sınıf Peronist seçmenlerin “hiçbir şey değişmiyor” hissiyle sandığa gitmemesi, piyasa yanlısı ve radikal çözüm isteyenlerin konsolide olmasına ve Milei’nin oy oranının göreli olarak yükselmesine yol açmış gibi görünüyor.
Ülkede giderek artan siyasi kutuplaşma da dikkate alınması gereken bir diğer olgu. Milei’ye göre Peronistlerin iktidara dönmesi felaket olacaktı. Peronistlere göre ise asıl felaket Milei’nin iktidarda kalmasıydı.
Kutuplaştırıcı söylemler, özellikle son dönemde Milei’nin kampanyasında belirginleşmişti. Peronizme karşı eski korkular ve mitler yeniden canlandırıldı, geçmiş krizle gelecek ise umutla özdeşleştirildi.
Her ne kadar bugünün Arjantin’inde çoğu insan ekonomik zorluk yaşıyor ve sosyal eşitsizlikler belirgin biçimde artıyor olsa da seçmenler “bugün zorlanıyorum ama geçmişe dönmek istemediğimi biliyorum” düşüncesiyle hareket edebiliyorlar. Bu düşünce seçmeni, geçmişi temsil eden muhalefet partisinden, yani Peronistlerden uzaklaştırıyor ve sunduğu gelecek ne kadar belirsiz olsa da Milei’ye yaklaştırıyor.
Seçim sonuçlarına dair yapılan yorumların çoğunda da iktidardan ziyade muhalefete yönelik eleştiriler dikkat çekiyor. Buna göre, sol-Peronizmin artık Néstor Kirchner (2003–2007) ve Cristina Fernández (2007–2015) dönemlerinde olduğu gibi kitlesel bir seferberlik duygusu yaratamadığını öne sürülüyor.
Sol-Peronizm yeniden canlanabilir mi?
2025 parlamento seçimleri, sol-Peronistler açısından kötü bir performansa sahne oldu. Fuerza Patria (Vatan Gücü) sloganı altında birleşen Peronizm, ulusal düzeyde yüzde 31,62 oy oranıyla ikinci sırada yer aldı.
Peronizm, kendi sert çekirdeğini korusa da Fuerza Patria, kararsız seçmeni kendi nezdinde birleştiren bir mesaj oluşturmayı başaramadı.
En büyük sürpriz, ülkenin başlıca seçim bölgesi olan Buenos Aires eyaletinde, yaklaşık bir buçuk ay önce Peronizme karşı neredeyse 14 puan farkla yenilen Milei’nin bu seçimde Peronizmi bir puandan daha az farkla yenmeyi başarması oldu.
Tarihsel olarak Peronizmin yenilgilerden sonra yeniden yapılanma kapasitesi yüksek bir hareket olduğu söylenebilir. En son 2001 örneğinde olduğu gibi.
Bu yeniden yapılanma dönemlerinde genellikle yeni ve karizmatik lider öne çıkar. Buenos Aires Valisi Axel Kicillof bu açıdan en olası figür olarak öne çıkıyor. Hem “Cristinista” (Kirchner mirasına bağlı) hem de teknokrat, akademik, genç ve seküler bir profil sunan Kicillof, çoğu kişiye göre 2027 seçimlerinde sandıkta Milei’ye meydan okuyabilecek tek siyasi güç olarak görülüyor.
Her ne kadar bu seçim, elini oldukça zayıflatmış olsa da seçimin ardından önemli Peronist figürlerle birlikte bir araya gelen Vali Kicillof, Peronist müttefiklerine birlik çağrısı yaptı ve şu ifadeyi kullandı: “Gelecek Milei’nin değil, halkındır.”
Valiye eşlik eden Halk Ekonomisi İşçileri Birliği’nin (UTEP) kurucusu Juan Grabois ise şöyle söyledi: “Onların kampanya şefi Donald Trump’tır, ekonomi bakanları ise ABD Hazine Bakanı Scott Bessent. Elbette bu eşitsiz bir mücadele, ama biz cesaret ve kararlılıkla savaş veriyoruz.”
Bundan sonra ne olacak?
Muhalefet bu beklenmedik hayal kırıklığından sonra toparlanabilecek mi, Peronistler bir kez daha solu mobilize edebilecek mi göreceğiz. Ancak kesin olan bir şey varsa o da Arjantin’in büyük bir kesiminin onayını ve ABD’nin desteğini alan Milei’nin neoliberal programını hızlandırmak için vakit kaybetmeden kolları sıvayacağı.
Seçim merkezinden yaptığı ilk açıklamada “Bugün tarihi bir gün oldu. Arjantin halkı çöküşü geride bıraktı ve ilerlemeyi seçti. Bugün bir dönüm noktasını geçtik. Bugün büyük Arjantin’in inşası başlıyor” şeklinde konuşan Milei, kutlamalar sırasında da önümüzdeki iki yılda reformlarını sağlamlaştıracağını vurguladı.
İlk iki yılında projelerini onaylatmak için müttefiklerinin oylarına bağımlı olan Milei, artık Kongre’de daha az engelle karşılaştığı için, kendi deyimiyle “ikinci nesil reformlarını” hayata geçirebilecek.
Yine de belirtilmeli ki Milei 2023’te başkan seçildiğinde aldığı oylardan yüzde 15 daha az oy topladı. Ve Senato, hâlâ muhalefetin kontrolünde.
....
Milei, seçimden sonra “en kötüsü geride kaldı” diye konuştu. Shakespeare’in sözlerini akla getirircesine:
“Thus bad begins, and worse remains behind.”
“Acı bir başlangıç bu, ama beteri geride kaldı.”
İspanyol yazar Javier Marias, bu sözleri kendi gerçekliğine uyarlamıştı. Arjantin’in haline en uygun durum da bu olsa gerek:
“Acı bir başlangıç bu, üstelik beteri henüz yaşanmadı.
Esra Akgemci kimdir? Esra Akgemci, lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi İktisat (İngilizce) bölümünde, yüksek lisans ve doktora eğitimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde tamamladı. ABD, Meksika, Şili ve Brezilya'da lisansüstü araştırmalarda bulundu. T24 web sitesi'nin yazarlarından.
Esra Akgemci'ye ve T24'e teşekkürler...
Yorumlar (0)